Terör saldırılarını önleyememek

sıkıntısı…

Necdet SİVASLI

Ankara’nın kalbinde teröristlerce patlatılan bomba ve ortaya çıkan tablo, iyi yönetilemediğimiz tartışmalarına yeni bir boyut kazandırdı. Terör olayları karşısında sadece temennilerde bulunmak, ölenlere baş sağlığı dilemek, çaresizlik içinde kıvranmak yönetimdeki boşluk ve sıkıntıları da gözler önüne seriyor.

Terör terördür, bunun hangi örgüt tarafından yapıldığına bakmaktan ziyade, böylesine bir olayı patlamadan önce önlemek önemlidir. Zaten sıkıntı da bu noktadan başlıyor.

10 Ekim 2015’te Gar saldırısıyla cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemiyle sarsılan Ankara, 17 Şubat günü Merasim Sokak’ta askeri servis araçlarına yönelik, 29 kişinin yaşamını yitirdiği ikinci bombalı saldırının üzerinden 1 ay bile geçmeden, yeni bir terör saldırısı daha yaşadı. Ankara, son 5 ay içindeki 3. büyük canlı bomba saldırısıyla sarsıldı.

Ard arda gelen bu patlama olaylarını önemsemeyebilir miyiz?

Saldırı, Ankara’da vatandaşların toplu taşıma için en yoğun olarak kullandığı Güvenpark’ın karşısında ile Kızılay Meydanı’na metreler ötede gerçekleşti. Güvenpark otobüs duraklarının ve çevik kuvvet noktasının bulunduğu bölgede yaşanan patlama, Güvenpark ile Yüksel Caddesi’nin kesiştiği üst geçişin yakınında gerçekleşti. Saldırının gerçekleştiği alan, Milli Eğitim Bakanlığı, Başbakanlık, TBMM, Yargıtay, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na birkaç yüz metre mesafede bulunuyor.

Göz göre göre “geliyorum” diyen bu terör olayının önlenememesi hiç kuşkusuz “İstihbarat Zafiyeti”nin olup olmadığı sorusunu da gündeme taşıyor. Çünkü böyle bir saldırı bekleniyordu ve çeşitli uyarılar da yapılmıştı.

Şurası unutulmasın:

Bu tür eylemler birkaç teröristin bir araya gelip yapacağı işler değildir. Bu organize bir iştir, planlı ve programlı yapılmıştır. Arkasında dış güçlerin istihbarat servislerinin olduğu mutlaka düşünülmelidir. Yabancı istihbarat servisleri her türlü terör gruplarını kullanarak istedikleri hedeflere saldırabiliyorlar.

Çevremiz düşmanlarla çevrildi. İyi ilişki içinde olduğumuz bir komşumuz ve dostumuz ülke kalmadı. Müttefikimiz Amerika ile bile artık ters düşmekteyiz. Türkiye’nin önünü tıkamak isteyenler, bölgede etkisiz hale gelmesi için bu tür eylemlerle bizi sindirmeye ve zayıf düşürmeye çalışıyorlar.

Dikkat edilecek olursa Suriye ve Ortadoğu’da dış güçler yeni şekillendirme ve haritalar çizmeye çalışıyor. Türkiye’yi de bunun dışında tutma çabasındalar. Biz Suriye içlerine ne kadar müdahale etmeye çalışırsak, karşımızda da böylesine bizi sindirecek olaylarla karşılaşabiliriz. Terör saldırılarına biraz da bu pencereden bakmak gerekiyor.

Terörü lanetlemekle, başsağlığı temennileri ile bu işin üstesinden gelmek mümkün değildir. Demek ki ortada bir takım yanlışlar var. Bu yanlışların neler olduğunu görmek, yapılan yanlışlardan dönmek ve kendimize yakışan politikaları uygulamak durumundayız.

Öncelikle, dış politikamızdaki yanlışların tamiri gerekiyor. Rusya gibi bir ülke ile çatışma noktasına geldik. Suriye’nin içini karıştırarak daha da çıkmaza sürüklendik. Amerika’nın peşine takılarak yeni düşmanlar edindik. Sayıları 3 milyona yaklaşan sığınmacıya kapılarımızı açarak sınırlarımızın delik-deşik olmasını sağladık.

Şimdi soruyorlar:

Bu ülke nasıl oldu da bir sürü terör örgütünün ve intihar bombacısının cirit attığı bir ülke haline geldi? Ankara’nın merkezinde bu işi nasıl bu kadar kolay yapabiliyorlar? Alınan tüm önlemlere, uyarılara rağmen bu işi yapanların önü kesilemiyor, çaresiz kalınabiliyorsa yapılması gerekenler neler olmalıdır?

Emekli hakim-avukat Kerim Yılmaz, Ankara’daki son patlamadan sonra yazdığı bir yazıda nelere dikkat çekiyor, bunu sizlerle paylaşarak bugünkü yazımızı noktalamak istiyoruz:

“Bugün yaşadıklarımızın en temel nedeni “Kötü yönetimdir”
Şu üç konuda yapılan fahiş hatalar nedeniyle ülkemiz güvensiz huzursuz ve adaletsiz hale gelmiştir.

1) Yanlış dış politika; Etrafımızda dost ülke bırakmadığı gibi özellikle Suriye sınırımızı delik deşik ederek sığınmacı kimlikli ne kadar terörist var bilememektedir!

2) Yanlış güvenlik politikaları; Açılım çözüm saçmalığıyla bölgeyi 7 yıl boyunca PKK ve türevi terör örgütlerine terk ederek şehirlerin bomba deposu, bölgedeki belediyelerin de bölücü örgütün karargâhı olmasına göz yummuştur.

3) Zayıflamış güvenlik bürokrasisi; Emniyeti ve yargıyı onlara verdik dediği Cemaatle yolsuzluğunu ifşasından sonra kapışınca kim kimdir çok da bilemeden boşaltmış yerine milli düşünceli olanları da almamıştır.

Detaylandırmak ve delillendirmek mümkündür. Ancak emniyette Kasımdan bu yana (Fethullahçı değil diğer ) cemaat ve tarikatların çekişmesinden anlaşılamadığı için kararname çıkarılamadığını bilmeniz her şeyi açıklamaya yeter…”

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz