Batı’nın iki yüzlülüğü

Yeni değil ki…

Necdet Buluz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Washington’da CNN muhabiri Christiane Amanpour’un konuğu oldu ve bir söyleşi gerçekleştirildi. Bu söyleşide Erdoğan’ın “Batı terörle mücadelede bizi yalnız bıraktı” sözleri programa damga vurdu. Cumhurbaşkanı, birçok Avrupa ülkesinin terör tehdidinin önemini kavrayamadığını ve yeterince mücadele etmediğinin de altını çizdi.

Cihatçıların Avrupa’dan Suriye’ye gittiğini de anımsatan Erdoğan” Belçika ve Hollanda önce cihat nedir bunu bilmeli. Yabancı savaşçı mı değil mi bunu anlamış değiller” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Brookings Enstitüsü’ndeki konuşmasında da teröre geniş yer ayırdı. Burada yaptığı konuşmada da “Başta Avrupa ülkeleri olmak üzere tüm dünyanın terör örgütü ve uzantılarının gerçek yüzlerini görmelerini istiyoruz. Teröristlere terörist demekte bile zorlanıyorlar “ şeklinde görüşlerini dile getirdi.

Özellikle Diyarbakır’dan sonra tüm dünyanın PKK terör örgütünün gerçek yüzünün görülmesi gerektiğine de dikkat çekildi.

Konu ile ilgili geniş haber ve görüşler yansıtıldığı için, daha detaylara inmiyoruz.

Ancak, Batı’nın özellikle her konuda olduğu gibi terör konusundaki ikiyüzlülüğünün yeni olmadığını özellikle vurgulamak istedik.

Türkiye 25 yıldır başta PKK olmak üzere, birçok terör örgütü ile mücadele ediyor. Bu konuda çok da şehit verdik. Bugün bile Güneydoğu’da halen çatışmalar sürüyor, ard arda şehit haberleri ile sarsılıyoruz.

Kandırılmış, eline silah verilmiş gencecik çocuklar ölüyor. Ardı arkası kesilmeyen bu terör saldırıları konusunda her zaman yazıp, söylediğimiz şu olmuştur:

“Eğer, bir terör örgütü bunca mücadeleye rağmen halen 25 yıldır ayakta kalabiliyorsa bunun arkasında dış güçlerin olduğu gerçeği vardır. Dış destek almadan bir terör örgütünün bu kadar yıl ayakta kalması mümkün değildir. “

Bu terör örgütlerine kimlerin destek verdiği, silahlandırdığı, koruduğu yıllardır yapılan istihbarat raporlarında var. Türkiye’de terör estiren, cinayet işleyen teröristlerin barınma yeri hep Avrupa ülkeleri olmuştur. Avrupa’nın kuçak açtığı, barınma fırsatı verdiği bu grupların Türkiye’deki terör örgütlerini yönettiğini de biliyoruz.

PKK’nın televizyon yayın organları Batı’nın göbeğinde faaliyet göstermedi mi? Türkiye’nin çabalarına, itirazlarına ve notalarına rağmen bu televizyonlar yayınlarını sürdürmedi mi? Batı, iki yüzlülüğünü bu noktada her zaman ortaya koydu. Belçika, Hollanda, Almanya, Yunanistan adeta altımızı oymaya çalışan bu terör örgütlerine şemsiye oldular.

Doğu ve Güneydoğu’daki çatışmalarda ele geçirilen silahlar ve mühimmatların Batı ülkelerine ait olduğunu her zaman gördük. Bu kadar silah, mühimmat nasıl getiriliyor? Bunlar nereden elde ediliyor? Yıllardır bitmeyen, tükenmeyen bu silahların Batı’dan sağlanmış olması bile, dost bildiğimiz ülkelerin teröre destek verdiğinin bir göstergesi olmuştur.

Türkiye’yi boğmak, bölüp parçalamak isteyenlerin sayısının giderek artması da hiç kuşkusuz hem düşündürücü hem de ürkütücüdür.

Biz, bunu görüyoruz. BU nedenle de konu ile ilgili yazdığımız her yazıda “Etrafımızda dost ülke kalmadı. Hemen her ülke ile kavgalı durumdayız. BU yanlışlıklardan bir an önce kendimiz soyutlamamız ve daha çok dost kazanmamız gerekiyor” demişiz. Bugün de aynı görüşteyiz.

Terörle mücadelede en önemli konu, ülkelerle olan samimi ilişkiler ve işbirliğine gidilmesidir. Ne kadar ülke ile sıkı ve sıcak ilişki içinde olursak, terörle mücadelede de o kadar başarılı oluruz. Bunu yapamadık.

En son olarak Rusya ile uçak krizi yaşadık, Rusya’nın da düşmanlığını kazandık. Rusya, bölgede Ermenistan, İran gibi ülkeleri de bu düşmanlığa ortak etme başarısını gösterdi. Suriye ve Irak ile olan ilişkilerimizin ne durumda olduğunu zaten söylemeye gerek görmüyoruz.

Batı, hiç kuşkusuz Türkiye’ye birçok konuda sıcak bakmıyor. Demokrasi, hukuk, basın özgürlüğü, insan hakları konusunda sürekli eleştiriliyoruz. Biraz da kendimize çeki-düzen vermemiz gerekiyor. Bu konulara tek bir pencereden bakmamak gerekiyor. Kendimizin de eleştirilecek yanlarımızın olduğunu görebilmeliyiz.

İçinde bulunduğumuz coğrafyada, dış güçlerin hedefleri bellidir. Bugün, dikkat edilecek olursa en büyük müttefikimiz Amerika bile, bizim “PKK’nın devamıdır, terör örgütüdür” dediğimiz Suriye’deki PYD güçlerini bile “terör örgütü” olarak kabul etmiyor. Hepsi öncelikle kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Bu anlayış içinde terörle mücadelede başarılı olunabilir mi?

Aynı Amerika, Körfez Savaşı öncesi Türkiye’deki “Çevik Güç” şemsiyesi altında dağlardaki PKK unsurlarına havadan helikopterlerle yardım malzemeleri atmadı mı? Bunlar tespit edilip, istihbarat raporlarına geçmişti.

Dış güçlerin iki yüzlülüğünü yeni görmüyoruz. Bizi her dönemde terörle mücadelede yalnız bıraktıkları gibi el altından da teröristlere yardım ve yataklık yapmaktan geri kalmamışlardır. Bugün de aynı şekilde hareket ediyorlar.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz