Sığınmacı rahatsızlığı…
Necdet SİVASLI
Türkiye ile AB arasında varılan anlaşma çerçevesinde Yunanistan’a 20 Mart tarihi itibariyle yasa dışı yollardan giden düzensiz göçmenlerin geri alımına 4 Nisan tarihinden itibaren başlandı. Suriyeli mülteciler, Türkiye’den gönderilen feribotlar ile getiriliyor.
Caydırıcı olması için Kaçak göçmenler Avrupa ülkelerine gönderilmeyecek. Bunların yerine bire bir formülü çerçevesinde Türkiye’deki kamplarda kalan göçmenler Avrupa ülkelerine gönderilecek. İçişleri Başkanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, BM kriterleri çerçevesinde 25 bin kişilik Avrupa ülkelerine gönderilecek bir göçmen listesinin hazır olduğunu da açıkladı.
Şimdi şu rakamlara göz atalım:
2015 yılında 856 bin 723 düzensiz göçmenin Yunanistan’a geçtiği belirlendi. Bu düzensiz göçmenler içinde Suriyeliler yüzde 56, Afgan yüzde 24, Irak yüzde 10, Pakistan yüzde 3, diğer uyruklular ise yüzde 7. Yunanistan’da 5 adaya giden göçme sayısı 790 bin 730. Tamamen Türkiye sınırından Yunan adalarına gidiyorlar, daha sonra Yunan karasına geçiyorlar. Ege kıyılarından Yunan adalarına geçen bütün sığınmacıların ayırım yapılmadan Türkiye’ye iadesi 18 Mart’ta AB ile yapılan mutabakatta karara bağlanmıştı.
Şimdi işin sıkıntılı boyutuna bakalım:
Şu anda Türkiye’de 3 milyonun üzerinde sığınmacı bulunuyor. Bunlar Türkiye’nin hemen her tarafına dağıldılar. Sosyal yaşamı da etkiliyorlar. Sığınmacıların bulunduğu yerlerde çok büyük rahatsızlıkların olduğunu da görmekteyiz.
Avrupa’dan gönderilmeye başlanan sığınmacıların gelmesi ile bu rahatsızlıkların daha da büyüyeceği görülüyor. Birçok yerleşim biriminde halk ayağa kalktı ve “Yaşadığımız topraklarda sığınmacı istemiyoruz” demeye başladı.
Açıkçası sığınmacılardan duyulan rahatsızlıklar dile getiriliyor. Bu konuda birçok yerde yaşayanlar güvenlik güçleri ile karşı karşıya getirildi. Sıkıntının daha da büyüyeceğini görmekteyiz.
Sorun nasıl çözülür bu konuda da tam bir bilgimiz yok.
İçişleri Bakanı Efkan Ala, yaptığı açıklamada “Avrupa’dan alacağımız her bir sığınmacı için Türkiye’den Avrupa’ya bir sığınmacı göndereceğiz” diyor.
Bu formülün nasıl işleyeceği de bilinmiyor.
Hükümetin ne kadar sığınmacının geleceğini, hangi limanlardan nerelere yerleştirileceğini tam olarak açıklamamış olması da bir başka rahatsızlık konusu olarak görülüyor. Görebildiğimiz kadarı ile bu konuda tam bir hazırlık yok ve karmaşa sürüyor.
Avrupa’ya sığınanların ise Türkiye’ye gelmemek için direndikleri ve bunu da “No Turkey” pankartları ile dile getirdiklerini de görüyoruz.
Kaldı ki, zorla Türkiye’ye gönderilen bu sığınmacıların topraklarımızda ne yapacakları, nasıl bir sorun yaratacaklarını da bilemiyoruz.
Avrupa’dan Türkiye’ye gönderilen sığınmacıların yerleştirilmesi için düşünülen yerleşim birimlerinde halkın tepkisinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün, gelenler yerleştirilse bile, ileride çok daha büyük sorunlar ve hatta çatışmalara varan olayların yaşanabileceğinin görülmesi gerekiyor.
İşin bir başka boyutu da şu:
Avrupa’dan Türkiye’ye gelen sığınmacıların nerelere yerleştirileceği, nasıl bir muamele ile karşı karşıya kalacağı dış ülkelerin temsilcileri, medya kuruluşları ve sivil toplum örgütlerince de kontrol ediliyor.
Örneğin Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Temsilcileri ve insan hakları örgütlerinden oluşan bir heyet, yaptığı açıklamada “Türkiye, göçmenlerin Suriye’ye gitmesi için baskı uygulamamalıdır” diyor.
Bazı gözlemciler ise “Sığınmacıların yerleşeceği kampları yetersiz bulduk” açıklamasını yapıyor.
Sorun aynı zamanda insan kaçakçılığının artmasına da neden olabilecek. Sınırdaki sınır kontrolleri nedeniyle insan kaçakçılarının ortaya çıktığı ve Suriyeli mültecileri Türkiye sınırından geçirmek için kişi başına 1.000 dolar istenilmeye başlanıldığına dair haberler de gelmeye başladı.
AB’nin kabul ettiği mültecilerle ilgili bazı iddialar da var, bunu da sizlerle paylaşmak istedik:
“AB’nin alacağı toplam mülteci sayısı 50 bin civarında olacak. Ancak AB bunu alırken bile kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyor. Avrupalılar adeta mülteci değil, ajan seçiyor. İltica başvurusu yapan birçok sığınmacının hukuki işlemlerde kolaylık nedeniyle istihbarat servislerine bilgi sağlamayı kabul ettiği ifade ediliyor. Bu konuya en somut örnek Almanya’dan geldi. Alman Sol Parti’nin, istihbarat servislerinin bilgi paylaşmaları karşılığında “mültecilerin hukuki işlemlerinin kolaylaştırma” ve onlara “koruma statüsü verilmesi” gibi konuların yer aldığı soru önergesine hükümet tarafından yanıt verildi. Hükümet tarafından verilen yanıta göre, son beş yıl içerisinde en az 998 sığınmacının Alman vatandaşlığına geçiş sonrası kayıtları silindi. Bu sığınmacıların Alman İstihbarat Servisi’nin çeşitli birimlerinin, Anayasayı Koruma Dairesi, güvenlik birimleri hatta CIA ile ortak operasyon sonucu iltica hakkı elde ettikleri ortaya çıktı. Alman İçişleri Bakanlığı Ocak ayında bu yöndeki iddiaları yalanlamıştı. 2014-2015 yılları arasında Federal Mülteci ve Göç Dairesi (BAMF) enformasyonuna göre Alman Gizli servisi ile bilgi alışverişinin bulunulduğu dokuz olayın kaydedildiği bildirildi.”
Ancak en önemlisi, bize gelmeye başlayan sığınmacıların halkımız arasında artırmaya başladığı rahatsızlıktır. Biz buna odaklanmalıyız ve bu sorunun kısa zamanda çözümünü bulmalıyız.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz