CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak söylüyorum, bu ülkeye huzuru getirmek için bizim üstümüze hangi görev düşüyorsa, o görevi yerine getirmeye hazırız” dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu’nda yaptığı konuşmada, Doğu ve Güneydoğu’da yaşananlara dikkati çekerek, bunların sorumlusunun kim olduğunun sorgulanmasını istedi.

Çatışmaların yarattığı ortama işaret eden Kılıçdaroğlu, “Bu çatışmalar PKK’nın ekmeğine yağ sürüyor. Terör örgütü kandan beslenir, kimse unutmasın. Ne kadar çok kan akarsa, onlar o kadar memnun olur” diye konuştu.

Terörle mücadele konusunda iktidarı defalarca uyardıklarını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Size defalarca dedik, kardeşim yanlış adrese gidiyorsunuz. O adres sorunu çözmez. Ve Türkiye’yi bir kan yumağının üzerine oturttular. Devleti yönetenler, yani iktidar sahipleri üç gün sonrasının hesabını yapmak zorundalar. Ben üç gün diyorum, emin olun 50 yıl sonrasının hesabı yapılıyor. Biz 50 yıldan vazgeçtik, üç gün sonrasını düşünün, üç gün. Şehirler silah deposuna dönüşmüş, sen biliyorsun, terör örgütü mensupları oralara konuşlanmış, sen biliyorsun, vatandaşlara ‘kapılarını açacaksın’ diye baskı kuruyorlar, sen biliyorsun, zorla hendek kazdırıyorlar, sen biliyorsun. Kardeşim sen biliyorsan senin bir aklın var. Önce konut yaparsın, dersin ki ‘Bölge halkı, gelin kardeşim şurada oturun’. Prefabrik konut yapmak o kadar zor değil, bir ayda biter. ‘Gelin burada oturun, ben terör örgütü mensuplarını etkisiz hale getireceğim’. Akıl da yok bunlarda. Devleti nasıl yöneteceklerini de bilmiyorlar. Sonuçta kime fatura çıkıyor. Masum insanlara çıkıyor.

Ve şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bunlara soru soruyor. Emin olun benim ağrıma gidiyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, neden bu olay dolayısıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin sorularına muhatap olsun?”

Türkiye’nin geldiği noktanın iç açıcı olmadığını, herkesin yeniden oturup düşünmesini isteyen Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın ülkeyi yönetme gücü, kapasitesi ve bilgisi bulunmadığını savunarak, 2016 yılında Türkiye’nin bütün sorunlarını aşmasını temenni etti.

“Ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak söylüyorum, bu ülkeye huzuru getirmek için bizim üstümüze hangi görev düşüyorsa o görevi yerine
getirmeye hazırız” ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, “Biz sorunu çözeceğiz, CHP engel oluyor” şeklindeki eleştirilere de tepki gösterdi.

Kılıçdaroğlu, “Nerede engel olduk size? Size akıl gösterdik, yol gösterdik ona bile uymadınız. Türkiye’yi bir batağa sürüklediniz” diye konuştu.

“TÜRGEV’E BAĞIŞ YAPANLARI AÇIKLAYIN”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, geçen hafta grup toplantısında TÜRGEV ile ilgili sözlerini ve gösterdiği belgeyi anımsatarak, şunları söyledi:
“Şimdi bana diyorlar ki ‘Biz zaten onu biliyorduk’. Biliyorsan niye bizi mahkemeye verdin sen arkadaş? ‘Biz zaten onu açıklamıştık’. Niye belgesi ile açıklamadın? TÜRGEV’e bağış yapan bütün şirketlerin ve kurumların listesini açıklayın. Madem öyle buyurun açıklayın. Neden açıklayın diyorum? Bu kamu yararına bir vakıf. Kamu yararına ise milletten gizli neyiniz var? Niye açıklamıyorsunuz? Ve sen niye birilerinin koruması altındasın?”

Yeni yıldan çok şey beklediklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, bugün Berkin Elvan’ın doğum günü olduğunu belirterek, “Onu da rahmetle anıyorum” ifadesini kullandı.

“2016 umutlarımızın yeşerdiği bir yıl olsun” diyen Kılıçdaroğlu, “Bir ülkede demokrasiyi kökleştirmek istiyorsak, mutlaka siyaseti sorgulamamız lazım. Siyasetin sorgulanmadığı bir alanda siyaset yoktur. Dört yılda, beş yılda bir sandığa gidip oy kullanmak demokrasi değildir. Vatandaşın iktidarı, muhalefeti, çevreyi sorgulaması gerekir. Eğer biz vatandaş olarak sorgulamıyorsak, demokrasiye katkı sunmuyoruz demektir” diye konuştu.

Bu soruların sorularak, umudun yeşertilebileceğine dikkati çeken Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Yoksa sadece biri konuşacak, onun söylediğini yüzde yüz kabul edeceğiz. O zaman aklımıza gerek yok. Aklın doğası gereği sorgulamak zorundayız. İnsan doğduğu andan itibaren soru sorar. Bizim demokrasimizin en zaaf alanlarından birisi vatandaşın sorgulama yetisini kullanmamasıdır. Yılbaşı gecesi İstanbul’u kana bulayacak canlı bombalar yakalandı. O insanlar hangi atmosferde buraya geldiler. Bu atmosferi onlara kim sağladı? Nasıl oluyor da Ortadoğu geleneğinde olan bir olay 21. yüzyılın Türkiye’sinde yeşermeye başlıyor? Karamsarlığı yok etmek istiyorsak soru soracağız. 70 ilden IŞİD terör örgütüne katılan gencecik fidanlarımız var. Anneyi düşünün, iki çocuğuyla canlı bomba olmak istiyor. Kim bu hale getirdi? Bir inanç uğruna, Müslümanlık adına camiyi, türbeyi bombalıyorsun, canlı bomba oluyorsun, masum insanları öldürüyorsun. Peki, Diyanet İşleri Başkanlığı ne yapıyor? 70 ilde taban tutan bir örgüt var. Diyanet ne yapıyor? Binlerce imam var, biz kendi insanlarımıza Müslümanlığı anlatamamışsak kime anlatacağız?”

Anne ve babalara da görev düştüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, anne ve babaların çocuklarının geleceği için siyaseti sorgulaması gerektiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Sorgulanmadığı için ki siyaset kirlilikten arınmıyor. Kirli siyaseti bile hayatımızın bir parçası olarak görmeye başladık. Bunlar yanlış” dedi.

“ASGARİ ÜCRETLİLER BİN 300 LİRAYI KİMİN SAYESİNDE ALDI?”

Asgari ücretlilerin de kendilerini sorgulaması gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, “Asgari ücret bin 300 liraya çıktı. ‘Ben 1300 lirayı kimin sayesinde aldım?’ Asgari ücretli bu soruyu soracak. Bazıları ‘AKP verdi’ diyebilir. 13 yıldır sen onların aklında bile yoktun. Seni hiç hatırlamadılar bile. 900 lira net asgari ücreti de benden öğrendiler bu iktidar sahipleri. Bu Ankara’daki beylerin çocukları senin gibi yaşamıyorlar” değerlendirmesini yaptı.

Asgari ücretlilerden “kim benim haklarımı savundu?” diye sormasını isteyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Soruyu vicdanına sorarsan, eminim vicdanın sana şu cevabı verecektir; CHP. Bin 300 lira kesinlikle yeterli değil, biz bin 500 lira demiştik. Ama iki kazık attılar. Bunlardan birincisinin belki sen hiç farkında bile olmayacaksın. Senin aylığından işsizlik sigortası fonuna para kesilir. Propagandanın bir kısmını senin ödediğin o fon aracılığıyla yaptılar. Yani senin paranla sana propaganda yaptılar. Bunun üzerinde düşünmesi gereken kim? Sendikalar. E bizim işçi sendikalarını biliyorsun. Onlar senin haklarına sahip çıkmak yerine Kamboçya’ya gezmeye gidiyorlar. Doğruyu söylüyorum. Senin haklarını savunmak yerine, senden aldıkları paralarla Kamboçya’ya gezmeye gidiyorlar. Senin hakkını emekten yana olan biz savunuyoruz, işçi kardeşim. İkincisi ise daha sen asgari ücreti almadan mutfağında çıkan yangın. Başta elektrik olmak üzere iğneden ipliğe her şeye zam yaptılar. Zam yaparak bir ülke yönetilmez. Dünyada zam yaparak yönetilen bir ülke var mıdır? Neden bunlar zam yapıyor? Daha bin 300 liranın cebini görmediği bir süre içinde mutfağında yangın çıkardılar. Bunu önümüzdeki günlerde daha iyi göreceksin ve belki ‘keşke bu zammı yapmasaydınız’ diyeceksin.”

TERÖR OLAYLARI

Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan terör olaylarına değinen Kemal Kılıçdaroğlu, batıdaki illerde yaşayanlardan, kendilerini doğuda yaşayanların yerine koymasını istedi.

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002’de “terör” diye bir şey olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Kendine şu soruyu soracaksın sevgili vatandaşım, ‘2002’de ben seni iktidara getirdim, terör yoktu. 2016’da Türkiye yangın yeri.’ Kim yönetiyor bu ülkeyi? ‘Efendim kabahat PKK’da’ diyecekler. ‘Bizi kandırdılar’ diyecekler. Defalarca söyledim, kandırılan bir hükümetten bu ülkeye hayır gelmez” diye konuştu.

“Bu sorunu çözmek istiyorsan adres İmralı değil, adres TBMM” diye defalarca söylediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Şehirler silah deposu haline getirilirken bu ülkeyi kim yönetiyordu? Bunların polisi, istihbaratı yok mu? Böyle bir ortamda faturayı masum vatandaş ödüyor. Elli sefer söyledik, ‘sorunun çözümü TBMM’dir’ diye. Sayın Davutoğlu son geldiğinde de söyledim. ‘Uzlaşma Komisyonu, Türkiye’nin bu sorununu çözmelidir.’ Nasıl Anayasa Komisyonu için bir araya geliyorsak, bu sorun için de bir araya gelmeli, oturup konuşmalıyız, kafa yormalıyız. Türkiye’yi bu beladan kurtarmalıyız. Bırakın PKK’yı, bir de önümüze IŞİD belası geldi. Kim getirdi? Defalarca söyledim, bir daha söylüyorum; bu sorunu çözmek için yer TBMM’dir. Ama yetmez. Bir; bu sorunu çözmek için samimi ve dürüst olacaksınız. İki; gizli kişisel ajandanız olmayacak. Üç; millete hesabını veremeyeceğin vaatlerin altına girmeyeceksin. Sayın İdris Baluken açıklama yaptı, ‘bize özerklik sözü verdi’ diyor. Hükümet kanadından hiçbir itiraz yok. ‘Burada anlaşamadık’ diye bir laf da yok. Ne dedik, millete veremeyeceğin angajmanlara girmeyeceksin. Ama bulundun. Şimdi onun belasını oradaki vatandaşlar çekiyor. Dört; millete bilgi vereceksin. Bütün bunları yapmadın, kendi bildiğini okudun, faturayı bölge halkı ödüyor.”

“HANİ ERDOĞAN DİYORDU YA ‘KILIÇDAROĞLU’NA MEKTUP YAZIN…”

Diyarbakır’dan Barış Demir ve Şehmuz Hasan’dan kendisine iki mektup gönderildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Hani Erdoğan diyordu ya ‘Kılıçdaroğlu’na mektup yazın.’ Vatandaş da yazıyor, sağ olsun” ifadesini kullandı.

Barış Demir’in mektubunda “Gözü kararmış hükümdar ve demokrasiyi yıllardır silahlarla isteyen bir örgüt. Açık ve dürüst olacağım. Daha önce HDP’liydim fakat insanın istem dışı bile olsa gözü açılıyor. Özgürüz. Kürtçe yasak değil, ülkenin bütün haklarından eşit yararlanıyoruz. Daha neyin isteğidir bu? Kürtlerle ilgili ön yargıyı sadece siz yıkabilirsiniz. Bu savaşın en kötü yanı ne biliyor musunuz? Kötüler savaşıyor, masumlar ölüyor” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, Kürtçe ana dil yasağının kaldırılmasındaki ilk adımı CHP’nin attığını savundu.

Kılıçdaroğlu, “Sevgili kardeşim; Kürtçe oyun da oynayabilirsin, şarkını da söyleyebilirsin, türkünü de söyleyebilirsin. Seni büyük bir zevkle ve heyecanla dinleriz. Laz arkadaşım sen de söyleyebilirsin. Biz kendi ülkemizde huzur içinde ve barış içinde yaşamak istiyoruz. Hiç kimseyi etnik kimliğinden, inancından, yaşam tarzından ötürü ötekileştirmedik, ötekileştirmeyeceğiz. 78 milyon vatandaşımızı kucaklıyorum” dedi.

Şehmuz Hasan isimli vatandaşın ise sokağa çıkma yasağından dert yandığını ve “Allah aşkına bir şeyler yapın, dayanacak gücümüz kalmadı. Evde buğday kaynatıp yiyoruz” dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:

“7 Hazirandan sonra pim çekildi. Viranşehir’de iki polisin öldürülmesi ki hala nasıl öldürüldükleri, kimin öldürdüğü çok net değil, işin pimi çekildi ve bölge bir ateş yumağına dönüştü. Neden 7 Hazirandan sonra. ‘Bana 400 milletvekili verin sorunu çözeceğim.’ İyi de sana engel olan mı var? Sen sorunu bile kendi çıkarların için kullanıyorsun. Analara yalancı bir bahar yaşattılar, çözüm süreciyle. Analar ağlamayacak, herkes kucaklaşacaktı. Memlekete barış gelecekti, itiraz eden mi oldu? 7 ile bağlı 17 ilçede sokağa çıkma yasağı var. Bundan 1 milyon 300 bin kişi etkileniyor. 200 bin kişi mülteci durumuna düştü. 783 kamu kurumu ağır hasar gördü. 19 okul yakıldı. 7 bin kişi uğradıkları zarar nedeniyle valilikten yardım istedi. Türkiye İnsan Hakları Vakfı verilerine göre, 151 sivil vatandaş hayatını kaybetti, 193 güvenlik görevlimiz şehit oldu. Bütün bunların sorumlusu kim? Bütün bunların sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir, ülkeyi yönetenler bunun hesabını vermelidir. Kahvaltıda öldürülen Melek Anne’yi düşünün. O kadının ne günahı vardı?”

Kılıçdaroğlu, 1984 yılında İstanbul Boğazı’ndaki Sevda Tepesi’nin, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ın kendine saray yapması için satıldığını öne sürdü.

Birinci derece SİT alanı olan tepe için kanun çıkarıldığını, Anayasa Mahkemesinin bunu iptal ettiğini anlatan Kemal Kılıçdaroğlu, 2006 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Suudi Arabistan’daki arazilerini satmak istediklerini, ancak Kral’ın kendisine Sevda Tepesi’nde saray yapma izni verilmediği için bunu da onaylamadığını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“2012 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan Suudi Arabistan’a gidiyor, Kral’la üç saat görüşüyorlar. O dönemin gazetelerine bakın, 13 Nisan 2012, Sevda Tepesi’nin de gündeme geldiğini ve Kral Abdullah’ın yine saray yapmak istediğini söylüyor. Geliyoruz, Nisan ayının 26’sına Kraliyet protokol dairesi TÜRGEV’in hesabına 99 milyon 990 bin 900 doları yatırıyor. Mayıs ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Kral bastırıyor, ‘Ben oraya sarayımı yapmak istiyorum’ diyor. Bakanlık alıyor bu yazıyı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne diyor ki ‘Bakın ve buna yapılaşma izini verin’ diyor. Büyükşehir 16 Haziran 2012’de AKP’lilerin oylarıyla yapılaşma izni veriyor.”

Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın 23 Haziran 2012’de bu olaya ilişkin, “Adam 20 küsur yıl önce satın almış, yazık” açıklamasını yaptığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Kendi ülkesine, kendi boğazına acımıyor da Kral’a acıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu olayın, CHP’lilerin girişimleri ile yargıya taşındığını ve İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin iptal kararı verdiğini belirten Kılıçdaroğlu, “AKP müzik kutusu gibidir, kim parayı atarsa onun müziğini çalar” dedi. Kral parayı attı, Kral’ın sözcüsü oldu hepsi” dedi.

TÜRGEV yetkililerine bu yapılanın ahlaki olup olmadığını soran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Bana mektup yazan onun başındaki bir avukat ‘Siz de gelin TÜRGEV’e yardım yapın’ diyor, zaten sizin başınızda başkaları var, onlar gak dedikçe para veriyorlar, guk dedikçe para veriyorlar. İhale alan önce sizi ziyaret ediyor. İzin verin biz de fakir fukara öğrenciye burs verelim” diye konuştu.

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyenler kardeşimiz bile olsa ellerini keseriz” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Kardeşimin diyor, ağabeyimin demiyor. Adamların kolunu koparsan ne olur? Baştakinin kolunu koparacaksın” dedi.

“BAŞKANLIKLA İLGİLİ HİÇBİR AYRINTI VERMEDİ”

Başbakan Davutoğlu’nun yeni anayasa gündemiyle kendisine yaptığı ziyarete ilişkin de Kılıçdaroğlu, şunları anlattı:

“Geldi, oturdu, anayasa konusunu görüştük. Başkanlıkla ilgili hiçbir ayrıntı vermedi. Başkanlıkla ilgili bir çalışma yapacaklarını ifade ettiler. Yaparlarsa görürüz. Neyi öneriyorlar doğrusunu isterseniz ben şu ana kadar anlamış değilim. Hiç kimse şunu unutmasın, CHP demokrasiden ve insan haklarından yanadır. Hiçbir darbe yasasını savunmaz ve asla da savunmamıştır. Darbe yasalarının değişmesiyle ilgili elinden gelen her türlü çabayı CHP istisnası her dönem göstermiştir.”

Başbakan Ahmet Davutoğlu’na, “Bu anayasada sizin görev yapmanızı engelleyen bir hüküm var mı?” diye sorduğunu, heyetin bu soruyu hiç beklemediğini ve “Yok” karşılığını aldığını aktaran Kemal Kılıçdaroğlu, mevcut anayasanın basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile hakim bağımsızlığına ilişkin maddelerini okuduğunu bildirdi.

Ancak bugün basının özgür olmadığını, demokratik bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin gerçekleştirilemediğini, hakimlerin özgürce karar veremediğini söylediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, bu sorunların anayasadan değil, darbe hukukundan kaynaklandığını kaydetti.

Kılıçdaroğlu, “Anayasa, darbe hukukunun bir parçasıdır zaten. Siz darbe hukukunu değiştirmediğiniz sürece bu ülkeye demokrasiyi getiremezsiniz” değerlendirmesini yaptı.

“SAYIN DAVUTOĞLU’NA CUMHURBAŞKANININ YETKİLERİNİN FAZLA OLDUĞUNU SÖYLEDİM”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, “Sayın Davutoğlu’na cumhurbaşkanının yetkilerinin fazla olduğunu, o yetkilerin Kenan Evren’e göre belirlendiğini, yetkilerin kısılması gerektiğini söyledim” diye konuştu.

Siyasi partilerdeki lider sultasına ilişkin eleştirilerini de
Davutoğlu ile paylaştığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

“Şu cümleyi aynen kullandım, milletin vekilini millet seçsin mi seçmesin mi? Siz buna evet, mi hayır mı diyorsunuz? Milletin vekilini millet seçecekse, o darbe yasalarını değiştireceksiniz. Lider sultasını kaldıracaksınız, yüzde 10 seçim barajını kaldıracaksınız.”

Davutoğlu’nun kendisine “Haklısınız” dediğini ileri süren
Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bize bir söz de verdi, ’12 Eylül hukukunu tarayacağız’ dedi. Kendisine şunu söyledim, 12 Eylül darbe hukukunun değişmesi konusunda biz CHP olarak bütün bunları tespit ettik, değişmesi için de kanun teklifi verdik. Kanun tekliflerimizi arzu ederseniz size, arzu ederseniz grup başkanvekillerinize veya istediğiniz kişiye gönderelim ya da Meclis Başkanlığı’na söyleyin size göndersin.”

AK Parti’nin darbe hukuku araştırması yapacaklarını ve liste çıkaracaklarını anlatan Kılıçdaroğlu, böyle bir çalışmadan memnuniyet duyacaklarını vurguladı.

“HADİ BİZ YANLIŞ ANLADIK, BÜTÜN DÜNYA DA MI YANLIŞ ANLADI?”

Konuşmasında, dokunulmazlıklar konusuna da değinen Kemal Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlıklar konusunda CHP’nin tavrı açık, çok net, kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıklar kalksın” dedi.

Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkların halka sorulabileceğini, vatandaşın hırsızlığa, yolsuzluğa karışanları Meclis’te istemeyeceğini, böyle bir durumda da
gereğinin yapılması gerektiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemine ilişkin açıklamasına ve Hitler dönemine ilişkin sözlerini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, şunları anlattı:

“Hitler örneğini veriyor, birileri uyarmış mutlaka ‘Bu örnek felaket olur, Türkiye’de idare ederiz de dünyaya nasıl anlatacağız’. ‘Efendim beni yanlış anladınız’. Hadi biz yanlış anladık, bütün dünya da mı yanlış anladı? Çıktın Hitler örneğini, başkanlık modeli için, verdin. Neden? İçinden o geçiyor da onun için. O kadar ki kendi cümlesini Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde sansürlüyor. Kendisine sansür uygulayan bir cumhurbaşkanı. Diyorum ya Allah büyüktür. Nerelere geldi.”

Yapılan araştırmaların dünyanın en gelişmiş ülkelerinin parlamenter sistemle yönetildiğini gösterdiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Başkanlık sisteminin özelliği nedir? Ülkeyi bölmek, parçalamak istiyorsan başkanlık sistemini getireceksin. Neyimiz eksik bizim? Parlamenter sistemde 200 yıllık bir tecrübemiz var. 200 yılı çöpe atıyorsunuz. Varsa bir eksiğimiz giderelim. ‘Hayır illa ben başkanlık istiyorum’. Ülke ateş yerine dönmüş, her gün şehitlerimiz geliyor, yurt dışında zaten perişan vaziyetteyiz, o tutturmuş ‘illa ben başkan olacağım’. Olamayacaksın kardeşim, olamayacaksın. Bir defa bunu bil” diye konuştu.

“21. YÜZYILIN TÜRKİYE’Sİ NEDEN İSRAİL’E MUHTAÇ HALE GELDİ VE KİM GETİRDİ?”

Türkiye’nin dış politikasını da eleştiren Kılıçdaroğlu, Suudi Arabistan’ın 47 kişiyi idam etmesine sessiz kalınmasına tepki göstererek, “İdamlar konusunda hala Dışişleri Bakanlığı sessizliğini koruyorsa, orada bir soru işareti var. Sen o zaman idamdan yana tavır koyuyorsun. Yeri geldiğinde kıyameti koparıyordun. Siyasi idamlar olur mu? Bir insan düşüncesinden, inancından ötürü idam sehpasına götürülür mü?” diye sordu.

Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkileri de değerlendiren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Mavi Marmara olayından sonra İsrail’e yönelik açıklamalara dikkati çekerek, şunları söyledi:

“Şimdi diyor ki ‘İsrail’e ihtiyacımız var’. Şu lafa bakar mısınız. Bu bir teslimiyet, bir mahkumiyetin ifadesidir. Ben o bağırıp, çağıran sözde İslamcılara da seslenmek istiyorum, niye bu lafa tek cümle etmiyorsunuz, neden konuşmuyorsunuz? Düne kadar asıp kesiyor, mitingler düzenliyor, cami avlusunda bilmem neler yapıyordunuz. Neden sesinizi çıkarmıyorsunuz? Vicdan yok mu sizde, ahlak yok mu sizde? Şu soruyu kendine soracaksın 21. yüzyılın Türkiye’si neden İsrail’e muhtaç hale geldi ve kim getirdi? Bu soruyu sormuyorsan adam değilsin.”

CHP’nin savaştan yana olmadığını, barış kültüründen geldiğine vurgu yapan Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz yine söyledik, ‘anayasanın ilk dört maddesi kırmızı çizgimizdir’ dedik. Kurucu iradenin iradesi, başımızın üstünde dedik. Söylemeye de devam edeceğiz” dedi.