CERATTEPE ARTVİN’DE BİR KEZ DAHA MASAYA YATIRILDI
“Cerattepe’de Çevrenin Ve Halkın Hakları” Paneli Düzenlendi
Haber:Hayati Akbaş
ARTVİN-Artvin’de “Cerattepe’de Çevrenin ve Halkın Hakları” konulu panel
düzenlendi. Artvin Barosu ve Yeşil Artvin Derneği’nin tarafından Ahmet Hamdi
Tanpınar Kültür Merkezi’nde düzenlenen panele CHP Artvin İl Başkanı Ali yücel Kurt,
Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, Ardanuç Belediye Başkanı Yıldırım
Demir, Artvin Baro Başkanı Ali Uğur Çağal, Ankara, İstanbul, İzmir’den çok sayıda
yargıçla sivil toplum örgütü temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Bursa Baro Başkanı Ekrem Demiröz’ün moderatörlüğünü yapılan panele
konuşmacı olarak YARSAV Başkanı Murat Arslan, Marmara üniversitesi Hukuk
Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Karadeniz Teknik Üniversitesi
Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu ve İzmir Tabip Odası Çevre
Komisyonu Üyesi Dr. Oya Otyıldız katıldı.
Panelde ilk konuşmacı olarak konuşan Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu 21 yıl
önce bu burada yapılan bir toplantının Artvin’de ki bu doğa koruma mücadelesinin
başlangıcını oluşturduğunu söyledi.
Kentsel ormancılık, kentsel eko turizm olduğunu, tarım alanlarının Artvin’de
kentsel madenciliğin olamayacağını ileri süren Kurdoğlu; “Çünkü Cerattpe Artvin’in
hemen başucunda. Dolayısıyla Artvin’de kentsel madencilik olmamalı. Kalkınma
deyince akla ilk madencilik gelir, konu enerji ise de akla ilk HES’ler gelir. Artvin’i tarih
boyunca binlerce yıldır savunulası birçok güzelliği topyekûn bünyesinde barındırdığı
için bu doğa savunmasını yapıyoruz” dedi.
Avrupa’da korumada öncelikli orman alanı olan 100 sıcak noktadan 9
tanesinin Türkiye’de olduğunu belirten Kurdoğlu bunlardan ikisinin Doğu
Karadeniz’de bir tanesinin Artvin’de olduğunu söyledi.
Artvin’in korunması gereken 200 karasal bölgeden biri olduğunu da dile getiren
Kurdoğlu; “Artvin üzerinde önemle durulan bir doğa koruma alanı. Artvin önemli bitki
alanlarında bir tanesi. Yine Artvin 217 endemik türüyle dünya endemizim
alanlarından biri ki Cerattpe’de bunun içerisinde. Yine Artvin kuş göç yolları
bakımından Kuzey Yarım Küredeki en önemli noktalarından biri. Cerattepe’de bunun
merkezi. 2016 yılı başında Dünya Kuşları koruma kurumu 422 tane tehlike altında
olan kuş alanı olduğunu belirtmiş. Herkes bunları biliyor bir Ankara’dakiler duymadı”
dedi.
Kurdoğlu Artvin Cerattepe’de yıllardır devam eden maden sürecinin 1985
yılında MTA’nın rutin çalışmasıyla ortaya çıktığını söyleyerek, “MTA hazırladığı
raporunda yapılan sondajlar sonrası ekonomik değeri olan maden tespit edilemediği
ifade edilmiştir. Çok ilginç olan şu bu rapora rağmen bundan iki sene burada sondaj
yapılmalıdır diyen kişinin çok yakını buranın arama ruhsatını ve işletme ruhsatını
almış ve bir başka yabancı şirkete devretmiştir” diye konuştu.
Artvin’de madencilik alanında 325 arama ruhsatının olduğunu söyleyen
Kurdoğlu madencilerin girdiği yeri tarumar edip çıktığını iddia etti. Çok uluslu
şirketlerin madencilik uygulamalarından düzgün olanı neredeyse yok. Ağaç kesimi,
pasa yığmaları, yol açmaları, kimyasal kullanımı, yeraltı suları, asit maden drenajı,
patlamalar, akabinde heyelanlar ve atık barajı çevreyi tahrip edecektik. Bunları ÇED
raporunun kontrol etmesi lazım. Sürekli iptal edilen iptal edildiği içinde uyduruk
genelgelerle yenilen ÇED yapılan süreçleri yaşıyoruz. Bir genelge ile yeniden
ÇED’ler yapılıyor. Maden çıkarsa belirttiğimiz nedenlerden dolayı bu kadim doğal
yaşlı ormanlar insan eliyle dönüşüme uğratılmış ve tüm dünyada ihtimamla korunan
ormanlar tahribata uğrayacak. Bu ormanların en büyük özelliği kadimden beri eko
sistem hizmetlerini topluma sunuyor olmalarıdır. Bu ormanlar kendine özel çok güzel
bir faunaya da ev sahipliği yapıyor.
Cerattpe projesinde 3 bin 500 ağaç kesileceğinin iddia edildiğini belirten
Kurdoğlu, ”bunun bir yanıltmaca olduğunu 3 bin 500 ağacın sadece teleferik hattı için
kesilecek ağaç sayısı olduğunu dile getirdi. Kurdoğlu kesilecek 3 bin 500 ağacın izni
alınan maden sahasının dışında olduğunun da altını çizerek bundan önce ki süreçte
yürütmeyi durdurma kararına rağmen bölgede ciddi tahribatların yapıldığını söyledi.
Kurdoğlu; “Bu tahribat yapıldı ki bundan 10 sene sonra zaten buralar ormanlık değildi
denisin. Bu şirketler 5-10 sene sonra unutulur zannettiler. Artvinli unutmuyor” dedi.
Bölgede sadece kapalı galeriyle iş yapılamayacağını da ileri süren Kurdoğlu bakır
madenin bir bölümünün yüze yakın olduğunu bundan dolayı da mutla suretle açık
işletme ile geçileceğini söyledi. Kurdoğlu, “Eskide Engizisyon Mahkemeleri vardı
insanları katletmek için, şimdi doğayı katletmek için Cengizisyon mahkemesi
kurulması isteniyor. Buna kesinlikle izin vermeyeceğiz. Tabiata saygı aklın icabıdır.
İktidarı sevmek değildir vatanı sevmek. Vatanı sevmek ülkeyi sevmektir” diyerek
konuşmasını sonlandırdı.
İzmir Tabip Odası Çevre Komisyon Üyesi Oya Otyıldız’da yaptığı konuşmada
Cerattpe’de Bakır madenciliğinin yanı sıra altın madenciliğinin de söz konusu
olduğunu belirterek altın madenciliğinin Türkiye’de ilk Bergama’da başladığını
söyledi.
-Siyanür Kayalarda Ki Ağır Metalleri Aktive Ediyor, Biz Esas Bunun İçin
İstemiyoruz
Türkiye’de çevre direnişlerinin Bergama’da ki köylü direnişiyle başladığını
kaydeden Otyıldız; “Maden şirketleri bir yere girerse durdurulamıyor. Esas olan
başlatmamak. Başladıkları zaman kapasitelerini artırarak büyüyerek işe devam
ediyorlar. Madenciliğin girdiği yerde öncelikle eko sistem bozuluyor. Orman sadece
ağaçlar topluluğu değildir. Orman bir eko sistemdir. Börtü, böceği, hayvanları, bitkileri
içinde barındırıyor” dedi.
Hekim olarak maden işletmeleri nedeniyle meydana gelen su kirliliğini çok
önemsediklerini kaydeden Otyıldız; “1 gram altın için 1 ton toprak siyanürlemiyor.
Dünyanın neresinde olursa olsun bu böyle. Siyanür az az alındığı zaman ölüme
sebep olmuyor ama değişik etkilere neden oluyor. Siyanür kayalarda ki ağır metalleri
aktive ediyor, biz esas bunun için istemiyoruz. Nedir bu ağır metaller? Arsenik, çinko,
demiri, bakır, kadmiyum. Bu ağır metaller hareketleniyorlar ve yer altı ve yer üstü
sularına geçiyor. Bu nedenlerle dolayı siyanürlü altın madenciliğine karşıyız” dedi.
-Artvin Halkı Meşru Ve Haklı Tarafta
Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. İbrahim Kabaoğlu Artvin
Halkının Cerattepe Mücadelesinde haklı, meşru taraftasınız ve akli tarafta olduğunu
söyledi.
Kaboğlu konuşmasında “Öbür tarafta ise hukuk var. Hukukla halk arasında bir
de yönetim var yaptıkları. Anayasa dışı işlem ve eylemler oda haksız gayri meşru ve
akli olmayan alan da yer alıyordu.
Ben de hukukçu olarak hukuki bakış açısı nasıl olmalıdır bu açıdan bu olaylara
ve konuları bu açıdan konuya yaklaşacağım. 6 yıl kadar önce 6 Eylül 2010’da HES’
ler ve Anayasa konulu panele buraya geldiğimiz zaman, konuşmacılar politika
konuşmayacaklar şeklinde uyarılar almıştık. Bugün burada politikaya gerek yok
burada yaşam hakkı söz konusu. Yaşam hakkının olduğu yerde politikaya gerek yok.
Şimdi bilimsel veriler bize bunu bir kez daha kanıtlamış oluyor.
Artvin’de yürütülen mücadelenin aslında hem anayasa hukuku kuramına etkisi
ve katkısı olacak. Hem de insan hakları kuramını etkileyecek. Burada kullanılan yol
ve yöntemler bugünkü anayasal düzenlemenin nasıl anlaşılması gerektiği ve
gelecekte yapılacak olan anayasaya hangi hükümlerin konulması gerektiği
konusunda bize önemli ipuçları vermiş oluyor. Çünkü direnme hakkı temelinde çok
ciddi katkıları oldu. Cerattepe direnişi dikkate alınmadan bir anayasanın artık Türkiye
topraklarında mümkün olmadığını söyleyebiliriz. 61. Anayasası’nda ormanları
korumasına dair 131. Maddesi buradaki tartışmalar çok değerlidir. Tabandan gelen
bir anayasa yapabilirsek ileride Önce ülke sonra insan hakları sonrada belirli bir ülke
de yaşayan insan topluluğunun örgütlediği siyasal organizma devlet. Eğer siz
Cerattepe’yi yok ederseniz, bir daha geri getiremezsiniz. Eğer siz Cerattepe’yi
indirirseniz nitelikli bir ülkeyi yok edersiniz. O nedenle nitelikli ülkede nitelikli insanlar
olabilir. Eğer yoksa böyle olur. O niteliksiz insanlar doğayı insanı ve doğayı
katletmekle övünç payı çıkarırlar böylesine niteliksiz devletler.
O açıdan Cerattepe direnişi hukuka nasıl işlevsel anlam kazandırdığını
vurgulayarak sözlerime devam etmek istiyorum. 82 Anayasa’nı çok eleştirdik halen
daha eleştiriyoruz. Cerattepe örneğinde sergilenen bütün hukuki işlemlerin ve resmi
eylemlerin 82 Anayasa’nın birçok maddesine açıkça aykırı olduğunu görmekteyiz.
Zaten Sayın Başbakan ‘mahkeme kararı sonuçlanıncaya kadar durduracağız’ deyişi
neyi ifade etti? Yani biz Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak anayasayı ihlal ettik.
Biz kanunsuz emir verdik. Çünkü polisin görevi kent huzurunu sağlamaktır. Yoksa
Cerattepe dağlarında halka gaz sıkmak sureti ile hem bir inşaat şirketi doğayı yok
edecek hem de hukuku yok sayacak! Başbakanın bu söylemi anayasayı ihmal ettik
anlamına geliyor. Sizler, Devletin varlık nedenine denk düşen işlevi yerine getirdiniz
Cerattepe direnişinde. Devlet Cerattepe’ye dokundurmamalıydı. Koca Artvin
ayaklanmış bu bana zarar verir diyor. Devletin görevi buna izin vermemekti.
Anayasanın değişmez hükmünde, yüz ölçümün ormanlık alan % 60’ının altına
inemez. Anayasanın değişmez hükmü. Bizim ormanlık alan % 26. Bunun gibi ÇED
‘de Anayasaya koymalıyız. Ormanlık alan şunun altına geçemez diye ülke adına
yaşamın ortak paydasına, anayasanın değişmez hükmü olarak koymalıyız.
Son sözünde şu açıklamalarda bulundu:” Mahkeme kararı sonuçlanıncaya
kadar: birincisi, Mahkeme Avrupa Mahkemesi’ne kadar gider. Mahkeme kararı, 2010
anayasa değişikliği ile idare mahkemelerinin idare yargıçlarını hallaç pamuğu gibi
sağdan sola gönderdiğiniz mahkemenin kararı ile değil, önce tüketirsiniz bütün hukuk
yollarını Yargıtayı, Anayasa Mahkemesi’ni, Avrupa Mahkemesi’ni de tüketirsiniz.
Beklemenin şu ya da bu sonuçları önemli değildir. Burada bu faaliyeti
başlatmayacaksınız. Burada yaşam hakkı vardır.”
YARSAV Başkanı Murat Arslan “Artvin Halkı Hukuksuzluklara Karşı Boyun
Eğmedi”
YARSAV Başkanı Murat Arslan’da yaptığı konuşmada; “Türkiye yargısı tüm
alanlarda olduğu tamamen demesek de küçük bir azınlık dışında büyük oranda tek
adam iradesine teslim olmuş vaziyettedir” dedi.
Arslan, “Artvin halkı hukuksuzluklara karşı boyun eğmedi. Artvin Halkı
Devletin polis gücüne sırtını dayayan sermaye ağalarına, iş adamlarına karşı bile
boyun eğmedi.
Bir devlette yargı dediğimiz şey adli sistemi yargı yapan, sisteme yargı niteliği
veren belki birçok şey sayıla bilir ama benim toplamam açısından üç ana unsur var.
Birincisi yargının toplumun yargısı olması, ikincisi varlık nedeni olan hakkı hak
sahibine teslim etme adaleti sağlama, üçüncüsü ve belki de en önemlilerinden birisi
adli sistemin yargı niteliğini taşıya bilmesi için tüm haksızlıklara hukuksuzluklara karşı
temel hak ve özgürlüklere yönelik tüm tehditlere karşı direngen bir duruş olması ve
özgürlük otorite ikileminde hak ve özgürlükleri öne alması. Dolayısıyla gerçek anda
bir yargı burada olduğu gibi yurttaşın biber gazı yemesine müsaade etmeyecek,
coplanmasına müsaade etmeyecek. Yine barış istediği için aydınları vatan haini
yapılmasına müsaade etmeyecek. Çevre olaylarına baktığımız zaman idari
hakimlerin yapması gereken en önemli şey yürütmenin sürekli ortaya çıkardığı bu
çevre hakkı karşısında ekonomik kalkınma devletin menfaatleri sürdürülebilir
kalkınma karşısında çevrenin talan edilmesine izin vermeyecek. Cerattepe
konusunda ise hiçbir şeye bakmasanız bile, eğer ki idarenin tutuğu tutanak varsa, bu
tutanağın varlığı yeterli. O zaman bu ÇED raporunda halk katılımı sağlanmıştır. İlk
davaya bakalım Baro dahil, Yeşil Artvin Derneği, STK’lar 283 davacısı vardı, şimdi
ikincisinin daha da fazla sayı neredeyse 3 katı.
Artvin Belediyesi de bildiğim kadarıyla karşı. O zaman hangi halk katıldı bu
ÇED raporuna. Ama sizde çok iyi biliyorsunuz ilk kararı veren mahkemenin başkanı
Samsun’a sürüldü, yine mahkemenin üyesi Konya’ya sürüldü. Onun öncesinde
burada bizzat uzmanlık alanı olan Çevre konusunda Amerika’da doktorasını yapmış
bir arkadaşımız hatta doktora tezi de tabiat varlıkların korunması ile ilgili oda buradan
Muğla’ya sürüldü bunlar gibi çok örnekler var maalesef yargıda bunları çok sık
yaşıyoruz” diye konuştu.