ARTVİN’DEKİ ŞİFALI SULAR İLGİ BEKLİYOR!

ARTVİN’DEKİ ŞİFALI SULAR İLGİ BEKLİYOR!

Araştırmacı Yazar Erol Çağal Artvin’deki Şifalı Sularla İlgili Açıklamalarda

Bulunarak Artvin’deki Şifalı Suların İlgi Beklediğini Söyledi.

Haber:Hayati Akbaş

ARTVİN-Araştırmacı Yazar Erol Çağal Artvin’deki Şifalı Sularla İlgili Açıklamalarda

Bulunarak Artvin’deki Şifalı Suların İlgi Beklediğini Söyledi

Çağal yaptığı açıklamada, “Türk insanının dünya sahnesinde varlığını

hissettirdiği tarih öncesi çağlardan beri su ile yapılan temizliğe ne kadar önem verdiği,

geleneksel yaşayış içinde beden temizliğinin önemli bir yer tuttuğu, İslâmiyet’ten

önceki bu güzel geleneğini İslâmiyet’ten sonra daha da geliştirerek sürdürdüğü ve

düzenli yıkanma amacıyla hamamlar inşa ettiği cümle âlemin kabul ettiği tarihî bir

hakikattir.

Bunun en belirgin bir göstergesi olarak da meselâ Selçuklu dönemini göz

önünde bulundurduğumuzda, Anadolu'da savaşan Haçlı ordularının "Türklerin çelik

gibi güçlü, sağlıklı ve yenilmez bir kudrete sahip oldukları" yolundaki düşüncelerini,

Türklerin hamamlarda ve evlerde düzenli olarak yıkanıp temizlenmeleri geleneğine ve

bunun yanı sıra şifalı sulara verdikleri ehemmiyete dayandırdıklarını, tarihî

belgelerden okuyabiliyoruz.unnamed-14artvindeki-sifali-sular

Osmanlı İmparatorluğu döneminde bu anlayış geliştirilerek sürdürülmüş, pek

çok hamam, kaplıcalar ve şifahaneler dost-düşman herkesin istifadesine

sunulmuştur.

Kalkınmış dünya ülkelerinin son derece modern tesislerle koruma altına

aldıkları ve tıp otoritelerinin de teşvikiyle pek çok insanın şifa bulmak için rağbet

ettikleri şifalı sulara karşı, ülkemizin bazı yörelerinde en azından bir turizm potansiyeli

gözüyle bakılması sayesinde bir eğilim gözlenmekte ise de, dünyanın en çok şifalı su

potansiyeline sahip bulunmamıza rağmen bu suların neredeyse üçte ikisi bir

ilgisizliğe kurban edilmektedir âdeta. Halbuki yüzlerce şifalı su kaynağının, çeşitli

hastalıkların tedavisinde kullanılması, hem iç ve hem de dış turizmde haklı bir üne

kavuşmamızı sağlamıştır.

Kaldı ki, çağdaş tıp teknolojisinin de kullanıldığı mevcut tesisler, yurt içinden

gelen hastalara hizmet verdiği gibi, özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinden gelen

yabancı hastalara da şifa dağıtmaktadır. Meselâ Bolu’da, Bursa’da, Kütahya’da,

Balçova ve Çeşme/İzmir’de, Kuşadası/Aydın’da, Kangal/Sivas’ta, Afyon’da,

Denizli’de, Kırşehir’de, Niğde’de, Ankara’da, Erzurum’da, Burdur’da, Antalya’da,

Muğla’da ve daha pek çok yöremizde konunun hassasiyetinin kavranmış olması her

ne kadar iftihar edilmesi gereken bir meziyet olsa da; beri taraftan dağından,

tepesinden, tarlasından, çayırından gürül gürül fışkıran en tatlı menba sularımızın

HES yatırımlarıyla gözden çıkarılmasının yanı sıra; hemen hemen her tarafından

çıkan ve halk arasında çermik diye nitelendirilen maden sularıyla, şifalı sularıyla da

bilinen Artvin yöremizin, insanımızın sağlığı açısından olduğu kadar bir turizm ve gelir

kaynağı da olabilen bu kaynakları öteden beri ne derece değerlendirdiği, birer Artvinli

olarak öz eleştiri yapmamızı gerektiren hayatî önemi haiz bir konudur.

Ne yazık ki, dünyanın gezilmeye, görülmeye değer en güzel, en mütenâ

köşelerinden biri olan ilimiz, şifalı sular gibi çok değerli kaynaklarını gereği gibi

kullanamadığı için, imkânlar içerisinde bir mahrumiyet yaşamaktadır âdeta. Halbuki

bu kaynakların alt yapı hizmetleri tamamlandığı ve gerekli organizasyonlar yapıldığı

takdirde turizmin gelişmesinde ve İlimizin tanıtımında bir hayli katkısı olabileceği gibi

bir çok hastalıkların tedavisinde kullanılmak suretiyle de pek çok insana şifa olacaktır.

İlimiz ve ilçelerindeki şifalı suların hepsinden şu anda bahsedemiyor isek de, belli

başlı olanları şunlardır:

1- Korzul Maden Suyu: Artvin Çayağzı Mahallesi ile Şehitlik Köyü arasındaki yolun

yaklaşık 40-50 metre üzerinde bulunur. Son 1-2 yıldır bakımsızlıktan kurumaya yüz

tutmuş olan bu su, basuru ve mayasılı olanların uğrak yeriydi bir zamanlar. En tesirli

zamanları ise, kara üzümün yerişir ve yenir hale geldiği Eylül ayı ve 1 Mayıs’tır. Daha

eski tarihlerde de kullanılmış olduğu kulaktan kulağa bizlere aktarılmış ise de, ben

şahsen tâ 1950’li yıllardan 1990’lı yıllara kadar özellikle Çayağzı Mahallesi’nde oturan

bayanların 1 Mayıs’ta şifâlı suyun bulunduğu bu yere giderek, orada akan suyu

kaynatarak kullandıklarına, etrafındaki ağaçlara da her ne hikmetse geleneksel olarak

çaput bağladıklarına tanık olmuşumdur. 1970’li yıllarda o zaman faal halde bulunan

Lif Levha Fabrikası’ndaki Laboratuvarcı Rus mühendisi Yuri’ye incelettirmiştim de o

da bana bu suyun mayasıl ve basura faydalı bir su olduğunu söylemiş ve böylece

halkımızın belki de yüzlerce yıl tedavi maksadıyla yaptıkları bir uygulama bir nev’i

tasdik edilmişti. Yuri’nin bana “Kullanılan ilaçların içerisindeki mineraller bu suda

daha fazlasıyla var. Onun için basurlu ve mayasıllı hastaları iyileştiriyor!..” şeklindeki

sözü ise hâlâ kulaklarımda. 1 Mayıs ve kara üzüm ayında tam kıvamında olduğundan

rahatlıkla şifâ niyetine içilebilen bu su, ayrıca bir kaba konularak üzerine oturulmak

suretiyle de pek çok kişiye şifâ kaynağı olmuştur.

Neden diğer aylarda içilmiyor diye sorarsanız, elbette ki bunun bir sebebi

vardır. Diğer zamanlarda bu suyun içindeki maddeler değişiyor bir kere. Bunun en

belirgin göstergesi de beyaz kılçık şeklinde kurtlanıyor olmasıdır. Vaktiyle Lif Levha

Fabrikası’nda çalışan ve basuru olan pek çok arkadaşı bu hastalıktan kurtaran işte bu

su olmuştur.

13 Ekim 2010 tarihinde bu yere gideyim dedimse de bir türlü ulaşamadım.

Rastladığım mahalle sakinlerinden eski komşularım olan hanımlar 1-2 senedir

yukarıdan gelen bir sel felaketi nedeniyle bu çermiğin üzerinin kapandığından ve hiç

kimsenin oralı olmadığından bahisle, oraya giden patika yolun bozulması ve tehlike

arz etmesi nedeniyle de kolay kolay kimsenin oraya gidemeyeceğini söylemişler ve o

yerin açılarak en azından eski haline dönüştürülmesini istediklerini yakınarak dile

getirmişlerdir!..

2- Lomaşen Maden Suyu: Eski Lif Levha Fabrikası’nın tam karşısında Lomaşen

yolu kenarında iki kavak ağacının bulunduğu yerdeki bu suyun göz hastalıklarına iyi

geldiği tecrübe edilmiştir.

3- Kafkasör Maden Suları: Bu mesire yerinde ve civarında bulunan Acı su, Teladibi

ve yine daha başka iki maden suyunun terkibinde çelik ve kükürt bulunmaktadır.

Kafkasörde bulunan maden sularının insan ve hayvanlardaki uyuz hastalığına iyi

geldiği öteden beri tecrübe edilmiştir.

4- Sinsihav Maden Suyu: Artvin şehir merkezinin güneyinde, yaya olarak 1 saatlik

mesafededir.

5- Ciskaro Maden Suyu: İl merkezine 20 km uzaklıkta bulunan bu suya genellikle

romatizmalı hastaların devam ettiği ve bu hastalığa iyi geldiği bilinmektedir.

6- Nakerav ve Genya Dağı Maden Suları: Bu mesire yerlerindeki şifâlı sular da çok

eskiden devamlı kullanılmaktaydı.

7- Zeytinlik (Sirya) Maden Suları: İlimiz merkez Zeytinlik köyüne Artvin-Erzurum

karayolundan 15 dakika uzaklıkta olup, eskiden Seranet nâmıyla bilinen maden

suyudur ki, bu suyun Kafkasya’nın meşhur Borjom maden suyu terkibinde olduğu da

iddia edilmektedir. Mide ülserine ve bağırsak hastalıklarına iyi geldiği söylenegelen

bu suyun yine Korzul’daki şifalı su gibi 1 Mayıs’ta ve kara üzümün yerişme

zamanında tam kıvamında olduğu tecrübe edilmiş olup, eskiden yöre halkı bir

haftalığına oraya gidip gerek su olarak, gerekse çay olarak bu sudan sıcak sıcak içip

midelerindeki ülseri iyileştirerek geri dönüyorlarmış ki, iyileşenlerin bazılarının bizzat

kendilerinden duymuşumdur.

8- Maradit Maden Suyu: Borçka İlçesi’ne bağlı bağlı Çavuşlu Köyü’nde bulunmakta

ise de Muratlı Köyü’nün nahiye olduğu dönemlerde buraya bağlı olduğundan Maradit

çermiği olarak isim yapmıştır. Ayrıca Solsiya ya da Soshoba nâmı ile de meşhur olan

bu su gazlı maden suları nev’inden olmakla birlikte, eskiden yöre halkı 1 Mayıs’ta ve

kara üzüm zamanında giderek orada tahtadan yapılmış bir barakada kalmak suretiyle

bu sudan içerler ve böylece eriyen böbrek taşlarını düşürürlermiş.

9- Otingo Çermiği: Borçka İlçesi’ne bağlı (Deviskel deresinin) Balcı (Bagen) köyü

civarında bulunup, suyun terkibinde kükürt bulunduğu zannedilmektedir. Bu

kaplıcanın özelliği soğuk su deresinin ortasından 30-35 derece olarak şifalı sıcak

suyun çıkmakta olmasıdır. Romatizma, karın ağrısı ve bazı sancılar üzerine şifasının

tecrübe edilmiş olduğu öteden beri anlatılagelmektedir. Vaktiyle çok eski tarihlerde

suya bir havuz yapılmış ve üstü muhafaza altına alınmış olmakla birlikte civarında

ikamete mahsus odalar da tesis edilmiştir. İlçe merkezinin yaklaşık 8 km doğusunda

olan bu yere sadece civar köylerdeki ihtiyacı olan ve şifâ bulmaktan ümitvar olan

kimseler gidip gelmektedirler. Orman yoluyla gidilen bu yerde küçük bir kalacak yerle

birlikte lokanta da bulunmaktadır.

10- Murgul Maden Suyu: Murgul deresinin yukarı taraflarında Kükürtlü yayla olarak

bilinen yaylanın zirvesinin 2 km aşağısında Korucular Köyü istikametindedir. Kükürtlü

olan bu su aynı zamanda gayet soğuktur da. Eskiden iki değirmeni çevirecek kadar

yoğunlukta akarmış. Haziran başlarında civar köylerden, hatta Rize ve diğer

yerlerden davar ve mal sahipleri gelerek hayvanlardaki uyuz hastalığını tedavi için

kayalar altında tortu halinde biriken kükürtleri toplayıp kurutarak külçe olarak

saklarlarmış. Aynı zamanda cilt hastalığına müptela olan ahaliden bir çokları

Temmuz ve Ağustos aylarında gelerek banyo yaparlarmış. Yani cilt hastalığına

faydalı olduğu tecrübeyle sabittir.

11- Mikelet Çermiği: Şavşat İlçesi’ne 30 km uzaklıkta Çermik boğazında vadinin

içindedir. Suları sıcak olup kapalı bir havuza alınmıştır. Konaklama imkânı yok

denecek derecede basit ve kısıtlıdır. İlimiz ve diğer ilçeleri yanı sıra başka

vilayetlerden, hatta yabancı turistlerden eskiden beri özellikle romatizmal hastalıklar

için çok gelen giden olmuştur. Resmi makamların el atması halinde sadece şifa

arayanlar için değil, ilçe turizmi-tanıtımı için de getirisi çok olan önemli bir kaynaktır.

Bu arada Ciritdüzü (Vel) Köyü’nde Kayadibi Köyü yolunun hemen yanı basında

bulunmasına rağmen her nedense son yıllarda âtıl hale getirilmiş bulunan çermikle

birlikte; Çamlıca, Çiftlik, Erikli, Kirazlı, Kocabey, Meşeli, Yavuzköy ve Ziyaret

(Seslavur) köylerinde bulunan çermikler yanı sıra, Çavdarlı köyünde bulunan ve

suları zehirli gaz çıkardığından üzerinden geçen kuşların öldüğü Acı Çermik çok eski

tarihlerden beri insanların şifâ umutları olmuştur.

12- Güngörmez Suyu: Yusufeli İlçesi’ne bağlı Tekkale Köyü’nün Güngörmez

mezrasında bir taşın altından kaynayarak çıkan bu su gün görmemektedir. Çünkü

akşam güneş battıktan sonra akşam namazı vakitlerinde büyük bir gürültüyle akmaya

başlar. Sabahleyin tan yeri ağarınca kaynağın suları çekilir, kesilir ve tamamen kurur.

Bu güne kadar sırrı çözülemeyen bu pınarı görmek istiyorsanız, öyleyse buyurun

Yusufeli ilçesine.

13- Kovadit (Kovahit) Maden Suyu: Murgul vadisinin Kovadit dağı (yaylası)

eteğinde bulunur. Gazlı ve şifâlı bir maden suyudur.

14- Aravet Maden Suyu: Ardanuç ilçesine bağlı Torbalı (Aravet) köyünde bulunur.

İlçeye uzaklığı 6 km’dir. Bu da gazlı maden suları nev’indendir.

Bunlar, sadece isimlerini hatırlayabildiğimiz yöremizdeki şifalı suların bir kısmı. İlimiz

ve ilçelerinde bunlar gibi daha pek çok şifalı suyun olduğu da şüphe götürmez bir

gerçektir. Halkımızın genellikle “Çermik” adını verdiği bu şifa kaynağı suların tamamı

ilkel yöntemlerle kullanılmakta olup henüz tam teşekküllü bir tesisimiz ne yazık ki

yoktur!

Yöremiz eğitimci ve yazarlarından Atilla Turan’ın deyimiyle; “Her biri el

değmemiş bakire tabiatın koynunda emsalsiz tabii güzellikler içinde yer alan bu

çermikler bir yandan çeşitli hastalıklara şifa dağıtırken, diğer taraftan da tam

anlamıyla insanı dinlendiren, yorgunluğunu gideren yerlerdir. Her hangi bir derde

deva bulabilmek için çermik çermik dolaşan hastaların pek çoğu her hangi bir

çermikten şifâ bulmakta, fakat derdine hangi çermiğin yaradığını anlayamamaktadır.

Çevrede devamlı konuşulan ‘Filan adam değneklerle geldi, çermiklendi ve üç gün

sonra değneklerini bırakarak sapasağlam köyüne döndü!..’ şeklinde olmakta, böylece

çermiklerden yararlanıldığı ifade edilmektedir.

Bu şifalı suların tahlili yapıldığı, yeterli sayıda konaklama tesislerine yer

verildiği takdirde bölgeye büyük faydalar sağlayacağı, turizmin gelişeceği

kanaatindeyim. Ulaşım problemleri çözüldüğü ve tanıtımı yeter derecede yapıldığı

takdirde bölgeye büyük hizmet yapılmış olacaktır…”

Bunlar 20 sene öncesinde söylenmiş dilek ve temenniler! Ama gelin görün ki,

bu süre zarfında bir arpa boyu yol bile alınamamıştır. Halkımızın hislerine tercüman

olamayanlar, şayet onlarca yıl insanlara hizmetin de ötesinde yöremizin tanıtımı ve

kalkınması için çaba sarf eden gerçek aydınlarımızın seslerine kulak verselerdi,

şimdiye kadar çok mesafeler kat edilmiş olacaktı. Bir taraftan yöremiz turizm

faaliyetleri gelişecek, ilimiz ve ilçelerinin, hatta köylerimizin tekrar eskiden olduğu gibi

şenlenmesinde ve tabiî ki gelişmesinde katkıda bulunacak, diğer taraftan da

hastalara hizmet vermesi yanı sıra bölgemizin kalkınması sağlanacaktı.

Çok uzakta değil, ilimiz Çayağzı Mahallesinde bulunan ve önceki yıllarda etrafı

cıvıl cıvıl insanların akın etmesiyle şenlenen şifalı suyun günümüzdeki hazin durumu

karşısında mahalle sakinlerinin, özellikle yaşlı teyzelerin sitem ve şikâyet dolu

sözlerinden sonra bana da bu satırları kaleme almak düştü. Benden bu kadar. Eğer

geleceğe emin adımlarla yürümek ve yeni yetişen nesillere dört başı mamur

yaşanacak bir yer bırakmak istiyorsak, gelin böyle tarihi ve kültürel miraslarımıza

Artvinlilere yakışır bir şekilde sahip çıkalım. Maksat öncelikli olarak Artvin’e ve

Artvinliye hizmet değil mi? Elbette ki öyle! Yine de geç kalınmış değil. Sadece

kendilerine sahip çıkacak, işletecek, insanların istifadelerine sunacak memleket

sevdalılarına büyük işler düşüyor. Hem onlar kazansın, hem Artvin, hem de insanlar

ve insanlık kazansın!

Bu şifâlı suların âdeta çığlıklarına ve çağrımıza “Evet, ben varım” diyen varsa

beri gelsin. Unutulmamalıdır ki böyle kendilerini insanların hizmetine adayanlar, bu

dünyada olduğu kadar öteki dünyada da gerçek kazanca ermiş, örnek bahtiyar

insanlardır. Ne mutlu böylelerine. İşte böyle insanlar memleketin asıl sahipleri

arasında hak ettikleri yeri almışlardır gönüllerde” ifadelerine yer verdi.