İran’a gözdağı mı?…

İran’a gözdağı mı?…

Necdet SİVASLI

ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk yurtdışı gezisini Suudi Arabistan’a yapması bu ülkenin yöneticileri tarafından büyük memnuniyetle karşılandı. Bu ziyaretin fotoğrafları ve yorumları da dünya kamuoyuna servis edilerek ziyaretin önemine vurgu yapılmaya çalışıldı.

Suudi Arabistan Maliye Bakanı Muhammed el-Cadan, ABD Başkanı Donald Trump ile Kral Selman bin Abdulaziz’in huzurunda iki ülke arasında yapılan anlaşmaların ortak menfaatler gereği olduğunu ve sadece satın alma şeklinde olmadığını savundu.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el-Cübeyr de, ülkesi ile ABD arasında varılan anlaşmaların toplam tutarının 380 milyar dolara ulaştığını bildirdi. Bunun 110 milyar dolarlık bölümünü silah satışı anlaşmaları oluşturuluyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın göreve geldikten sonraki ilk yurt dışı ziyaretini Suudi Arabistan’a yapması dikkat çekiyor. Trump, Suudi Arabistan’ın ardından İsrail ve Vatikan’a, yani Yahudilik ve Hıristiyanlık’ın merkezlerine de giderek bu 8 günlük gezisine nokta koydu.

Suudi Arabistan’a satılan silahların kimlere karşı kullanılacağı tartışılıyor.

Dikkat edilecek olursa, bölgede en tehlikeli düşman olarak İran ve Şii yayılmacılığı öne çıkıyor. Suudi Arabistan’ın son derece geliştirilmiş silahlarla donatılmasının da İran’a ve Şii yayılmacılığına bir gözdağı verme girişimi olarak değerlendiriliyor.

Bu arada Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri de İran’ı büyük bir tehdit olarak görülmesi, Suudilerin böylesine silahlandırılması için de bir neden olarak gösteriliyor.. Başta Ulusal Güvenlik Danışmanı General H. R. McMaster ve Savunma Bakanı Mattis olmak üzere Trump yönetiminin kilit isimleri arasında da bu görüşte olanların var olduğuna da dikkat çekiliyor.

ABD Başkanı olarak Trump’ın, Barack Obama’nın dış politikalarıyla arasına mesafe koymasının bir yolu İran’ı kötülemek, diğeri de Suudilerle arayı yapmak olarak öne çıkıyor. Trump, Ocak’ta göreve geldikten kısa bir süre sonra yeni CIA başkanı Mike Pompeo’yu Suudi Arabistan’a ve Bahreyn’e göndermişti. Pompeo bu iki ülkede kırmızı halılarla karşılanmıştı.

Burada şu nokta da önemli:
Daha önce Amerika ile Suudi Arabistan arasında var olan bazı sıkıntıların da Turump’un bu ziyareti ile sona ermiş olabileceği de söyleniyor

Bütün bu gelişmeleri alt alta koyup değerlendirdiğimizde Trump’un bir taşla iki değil, daha fazla kuş vurmuş olabileceğini de görmekteyiz.

Bu arada Başkan Trump’ın katıldığı bir toplantıda Riyad’da Pazar günü ABD ve Körfez ülkeleri arasında terör finansmanını engellemek amacıyla “para trafiği kontrol merkezinin kurulması” için mutabakat zaptı da imzalandı.

Trump, 2016 yılı Şubat ayında seçim kampanyasında Suudi yetkilileri, 11 Eylül saldırılarında “suç ortağı olmakla” suçlamıştı. Trump, “Dünya Ticaret Merkezi’ni kim patlattı? Bunlar Iraklılar değil, Suudilerdi. Suudi Arabistan’a bakın belgeleri açın” demişti. ABD’de ayrıca 11 Eylül saldırılarının suçlusu olarak Suudi Arabistan’a karşı dava açılmasına da karşı çıkmamıştı.

Aynı çerçevede şu değerlendirmeyi de yapmak yanlış olmaz:

Amerika, attığı adımlarla adeta Suudi Arabistan’ın koruyucusu olarak öne çıkıyor. Aşağıdaki gelişmelere bakılacak olursa bu değerlendirmemizin önemi ortaya çıkacaktır.

CIA ve Batılı istihbarat teşkilatları ile özel kuvvetler, 2003 El Kaide ayaklanmasından bu yana sözde terörle mücadelede Suudi yetkililere yardım ediyor. Destekleri, 1979 Kâbe Baskını’na kadar gidiyor. Bu arada DEAŞ, Suudi Arabistan ve Kuveyt’te Şii türbeleri ile camilerini bombaladı.

Öte yandan bugün Irak, Suriye, Libya ve Yemen’de ortaya çıkan çatışmalarda çok sayıda Suudi gencin DEAŞ saflarında yer aldığı belirtiliyor. Suudi Arabistanlı yöneticiler, İran’ın Suriye’de desteklediği Hizbullah ile ve Yemen’de desteklediği Husileri bölgedeki en büyük tehdit olarak görüyor. Tahran ise milisleri desteklediği iddiasını reddediyor.

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) – ABD Zirvesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın katılımıyla Suudi Arabistan’ın Başkent Riyad’tdaki Kral Abdulaziz Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezinde yapılmıştı.

Zirveye Bahreyn Kralı Hamad bin İsa el Halife, Abu Dabi prensi ve emirlik velihatı Muhammed bin Zayed el Nahyan, Umman Sultanlığı başbakan yardımcısı Sayyid Fahd bin Mahmoud al Said, Kuveyt Emiri Şeyh Sabah el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, ve Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz katılarak burada güçbirliği sergilenmişti.

Özetle, bu tablo, İsrail’in güvenliği, Amerikan silah sanayinin güçlenmesi, İran’ın ortak düşman olarak görülmesi ile şekillenmiş bulunuyor.

necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz