Büyüyoruz ama, zenginleşiyor muyuz?..

Büyüyoruz ama,

zenginleşiyor muyuz?..

Necdet SİVASLI

Önce şu habere göz atalım:

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ilk çeyreğine (Ocak-Mart dönemi) ilişkin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi, 2017 yılının ilk çeyreğinde yüzde 5 büyüdü. Üretim yöntemiyle gayrisafi yurt içi hasıla tahmini ise aynı dönemde cari fiyatlarla yüzde 14.3 yükselerek, 641 milyar 584 milyon lira olarak belirlendi.

Tarım sektörünün toplam katma değeri, bu yılın Ocak-Mart döneminde geçen yılın aynı çeyreğine göre, zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 3.2, sanayi sektörünün toplam katma değeri yüzde 5.3, inşaat sektörünün ise yüzde 3.7 artış gösterdi. Ticaret, ulaştırma, konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinin toplamından oluşan hizmetler sektörünün katma değeri ise yüzde 5.2 yükseldi.

Bu yılın ilk çeyreğinde iktisadi faaliyet kollarına göre cari fiyatlarla en yüksek büyüme hızı, yüzde 35.5 ile ‘finans ve sigorta faaliyetleri’ sektöründe kaydedildi. Nitekim BDDK’ya göre bankaların 2017 yılının ilk 3 aylık kârının 18 milyar liraya ulaşması finans sektöründe işlerin sorunsuz olduğunu ortaya koyuyor. Tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün büyüme hızı yüzde 10.2, inşaat sektörünün ise yüzde 10.7 olarak belirlendi.

Ortada görünen “faiz lobisi”nin iş başında olduğu yönünde. Dikkat edilecek olursa bankalar % 14,5’e kadar yıllık faiz uygulamaya başladı. Bu, içinde bulunduğumuz enflasyon rakamlarının da yansıtılması sayılır.

% 5 büyüme hızını yakalamış olmamız hiç kuşkusuz sevindiricidir. En azından büyüme hızı işsizliğin önlenmesinde en önemli ilaç olarak görülüyor. Ekonomideki birçok sıkıntının da giderilmesi anlamına gelir. Daha da üst rakamlara çıkmayı istiyoruz. Ancak, bu büyüme oranının yanında enflasyon artışını önleyemiyorsak, kişi başı Milli gelirimizin düşüşü karşısında bir şey yapamıyorsak bunu da düşünmemiz gerekiyor.

Peki, bunlar yeterli mi?

Türkiye, % 5 büyüme hızına rağmen, kişi başı Milli gelirde geriye düşüyor. Bunun anlamı da “fakirleşiyoruz” demektir.

Büyümde beklenti % 3,5 iken, % 5 rakamına çıkılmış olması nereden kaynaklanıyor?

İhracat rakamlarında artış gözlendi. Bunun yanında iç tüketimde hızlanma gözlendi. Tarım sektörü daralmadan büyümeye döndü. Bunlar, % 5 büyümeyi etkileyen gelişmeler olarak görülüyor.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, 2017 1. Çeyrek Büyüme rakamının yarısına katkının ihracattan geldiğini belirtip şu açıklayı yapıyor:

“2017’nin ilk çeyreğinde yakaladığımız yüzde 5’lik büyüme oranı 2014 yılından bu yana yakaladığımız en yüksek ilk çeyrek rakamı oldu. İlk çeyrekteki yüzde 5’lik büyüme ile birlikte ilk 5 ayda ihracatımız yüzde 8.9 artış kaydetti. İhracatımızın güçlü bir şekilde artış göstermesi de büyümeye önemli oranda katkı sağladı. Bu dönemde, beklentilerimiz doğrultusunda net dış ticaret büyümeye 2.2 puanlık katkı sağladı. Yani, büyümemizin yaklaşık yarısı ihracattan kaynaklandı.”

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) büyüme rakamları ile ilgili bir değerlendirme yaptı. Değerlendirmede şu görüşler yansıtıldı:

“Son birkaç dönemdir iç talep merkezli büyüyen ekonomimiz, 2017 yılının ilk çeyreği itibariyle dış talepten de beklediği desteği nihayet almaya başladı ve yüzde 10.6 oranında artış kaydeden mal ve hizmet ihracatı, iş dünyası temsilcileri olarak bizleri memnun etti. Ancak bu dönemde yıllık bazda yüzde 2.2 ile ılımlı bir artış arz eden toplam yatırımların büyümeye katkısı maalesef sınırlı oldu. Burada bilhassa dikkat çekilmesi gereken nokta, inşaat yatırımlarının yüzde 10 oranında artış kaydetmesine karşın makine ve teçhizat yatırımlarında gözlenen yüzde 10.1’lik gerilemedir.”

Aslına bakılacak olursa nedeni ne olursa olsun büyüme iyidir ve ufkumuzun açılması, moral açısından gelecek için de umut vericidir.

Şunu da unutmayalım:

Kamu kaynaklarından beslenen, krediyle desteklenen tüketime dayalı büyümenin sürdürülmesi hiçbir dönemde mümkün olmamıştır. Bu nedenle tarım ve sanayi üretimindeki artış sonunda elde edilen gelirin ihracat artışına dayalı talep ve üretim artışından kaynaklandığı görülüyor.

Yazımızın sonuna şunu da ekleyelim:

Nisan ayı döviz gelir gider tablosuna baktığımızda şu rakamlarla karşılaşıyoruz:

Olağan döviz giderleri ile gelirleri arasında 3.6 milyar dolar açık (cari açık) var. Cari açık büyük ölçüde dış ticaret açığından oluşuyor. Yılın ilk dört ayında cari açık her ay büyüdü. Ocakta 2.5 milyar dolar, Şubatta 2.4 milyar dolar, martta 2.9 milyar dolarken, nisanda 3.6 milyar dolar oldu. Açığın büyüklüğü kadar, cari açığın nasıl finanse edildiği de görülmelidir. Dolar rezervlerinde de bir erime var.

necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz