”Salladığı kağıtlar, yalan ve iftira ”

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaptığı konuşmada,
” Ana muhalefet partisinin başındaki zatın, grup kürsüsünden salladığı kağıtların, yalan ve iftira olduğunu millete anlattıklarını” belirten Erdoğan, günlerce kamuoyunu, “Cumhurbaşkanı’nın yakınları, yurtdışındaki bir şirkete milyonlarca dolar para gönderdi” diyerek aldatan şahsın ipliğini pazara çıkardıklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bir kez daha söylüyorum; Cumhurbaşkanı’nın ve yakınının, senin şahsında biriken bu tür dolandırıcılıklarla asla alakası ve işi yoktur. Yurtdışına gönderilmiş herhangi bir paraları da kesinlikle söz konusu değildir. Belge diye salladığı ve hepsi de sahte olan kağıt parçalarında zaten bu iddiayı destekleyecek hiçbir bilgi bulunmuyor. Bu durumda ana muhalefetin, diğer adıyla ana hıyanetin başındaki zata çağrımı bir kez daha tekrarlıyorum: Şayet iddiasını ispat edebilmiş olsaydı, ben Cumhurbaşkanlığı makamından ayrılacak, siyaseti de bırakacaktım. Ortada bu zatın iddia ettiği gibi bir para gönderme işi olmadığına göre aynı onurlu, haysiyetli, ilkeli tavrı kendisinden bekliyorum. Salı gününden bu yana CHP’nin başında durduğu her günü, her saati, bu zatın sözünü tutamadığı halde gereğini yapmadığı bir zaman olarak kaydediyorum. Gerçi bu zatın daha önce televizyon ekranlarında milletin gözüne baka baka ‘Yüzde 40 oy alamazsam gereğini yaparım’ dediği ve bunun neredeyse yarısında kaldığı halde kılını kıpırdatmadığını da gayet iyi biliyoruz. Buna bütün Türkiye ve kendi partisi de şahit.”

“KAĞITLARI OKUMAKLA BEYNİ BULANMIŞ”

Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ağzından çıkandan habersiz olduğunu, geçen haftaki grup konuşmasında “Uyuşturucu kullanımıyla ilgili Meclis araştırma önergesi verdik, AK Partililer reddetti’ dediğini anlattı. Önergenin, Meclis Genel Kurulunun 2 Kasım tarihli oturumunda AK Parti’li milletvekillerinin katkısıyla kabul edildiğini ve araştırma komisyonu kurulduğunu anımsatan Erdoğan, “Yalanlarla, iftiralarla, eline tutuşturulan kağıtları okumakla öylesine beyni bulanmış ki gerçek hayatta ne olup bittiğinden haberi yok. Veya bir başka ihtimal olarak partisi içinden birileri, bu konuda da yine kendisini tongaya düşürdü. Artık orasını biz bilemeyiz, meleselerini varsınlar kendi aralarında halletsinler” değerlendirmesinde bulundu.

“MALZEMELERİN TEMİNİ GÖREVİ FETÖ VE CHP’YE VERİLMİŞTİR”

Kılıçdaroğlu’nun şimdi de ABD’nin Türkiye’ye karşı bir silah gibi kullanmaya çalıştığı Sarraf davasıyla ilgili açıklamalar yapacağını ifade eden Erdoğan, ABD’deki davanın, hukukla, adaletle, ticaretle uzaktan yakından ilgisi olmayan, bir “cambaza bak cambaza” oyunu olduğunu vurguladı.

Bu oyunla bir taşla aynı anda pek çok kuşun birden vurulmasının hedeflendiğini dile getiren Erdoğan, bunlardan birinin, Türkiye’nin tüm dikkati ve ilgisi bu davaya çekilerek Suriye ve Irak’ta Türkiye aleyhine yürütülmek istenen projeye hız verilmek istenmesi olduğunu belirtti.

Erdoğan, “Davanın projesi, Amerikan yönetimi içindeki bir gruba aittir. Malzemelerinin temini görevi de FETÖ’ye ve CHP’ye verilmiştir” dedi.

ABD’de, Türkiye’deki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşandığına işaret eden Erdoğan, kritik kademelerde söz sahibi olan eski yönetim bakiyesi bir grubun, Türkiye konusunda, Trump yönetiminin iradesine aykırı olarak bambaşka bir politika izlediğinin anlaşıldığını söyledi.

“MİZANSEN SERGİLENMEKTEDİR”

Erdoğan, muhataplarının, demokrasiye olan saygıları nedeniyle seçimle işbaşına gelen Trump olduğunu ve böyle de kalacağını bildirdi. Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bizi İran ile ticaretimiz nedeniyle yargılamaya kalkanların niyeti, sınırlarımız boyunca kurmaya çalıştıkları on binlerce kişilik terör ordusunu gizlemektir. Nitekim seyrine baktığımızda, bu davanın, ülkemizi bölgedeki iddialarından ve kazanımlarından vazgeçirmek için bir şantaj aracı olarak kullanılmak üzere gündemde tutulduğu açıkça görülüyor. Öyle ki bize karşı en küçük muhabbetleri olmadığını bildiğimiz kişiler dahi, bu aleni tezgah karşısındaki isyanlarını dile getirmekten kendilerini alıkoyamadılar.

Öncelikle bu davanın gerçekte ne olduğuna şöyle bir bakmakta yarar var. İddianameye bakılırsa davanın konusu, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımların delinmesine yönelik bir planın ortaya çıkartılmasıdır. Yine iddianameye göre Türkiye, İran’dan aldığı doğalgazın parasını kendi bankalarında tutmak yerine bir takım yol ve yöntemlerle, asıl alacaklıya, yani İran’a aktarmış. Davanın sanıkları bu amaçla ABD’yi dolandırmak, ilgili yasaları ihlal etmek, kara para aklamak gibi işlemler için komplo kurmakla suçlanıyor. Esasen ABD’nin İran’a yaptırımlarını en başta kendi şirketleri olmak üzere, Batının değişik ülkeleri delmiştir. Bundan ya haberleri yok ya da burada da aynı şekilde provokasyon devam ediyor. Bu konuda pek çok banka, Batıda suçlamalarla karşılaşmış ve milyarca avro ödeme yapmıştır. Ekonomik bir suçun cezasının da ekonomik olacağı ilkesiyle haksız bile olsa bu yöndeki işlemlerin takibinin ve tartışmasının kendi zemininde yapılması gerektiğine inanıyoruz. Ancak burada İran’a yaptırımların ihlaliyle ilgili diğer süreçlerden farklı bir yol izlenmiş, ceza davası açılması yoluna gidilmiştir. Duruşmalarda da davanın asıl konusu üzerinde neredeyse hiç durulmadan, ülkemizi uluslararası alanda karalamaya yönelik bir mizansen sergilenmektedir.”

Erdoğan, ABD’deki davada, davalıların beyanlarından, savcıların sorularına, “delil” diye salonda gösterilen materyellere kadar her şeyin bir mizansenin parçası olduğunu belirtti. Davanın Amerikan medyasındaki yansımalarına bakıldığında bambaşka bir manzarayla karşılaşıldığını, medyanın davayı “Rusya, Flynn, Trump” başlıklarıyla birlikte değerlendirdiğini ifade eden Erdoğan, davanın Amerikan iç siyasetindeki büyük çekişme ve kavganın malzemesi olarak algılandığını dile getirdi.

Avrupa medyasındaki analizlerin de aynı yönde şekillendiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:

“Bu fotoğraf bize şunu anlatıyor: Ortada FETÖ’nün ve ana muhalefetin güdümündeki birtakım çevrelerin iddia ettiği gibi bir yolsuzluk soruşturması, bir yolsuzluk davası yoktur. Amerika’daki davanın özünde de böyle bir iddia söz konusu değildir, zaten de olamaz.Nasıl 17/25 Aralık’ta yolsuzluk görüntüsü altında ülkemizdeki anayasal düzeni emniyet, yargı darbesiyle yıkma çabası varsa, Amerika’daki davada da aynı amacı uluslararası alanda gerçekleştirme niyeti vardır. Davanın iddianamesindeki komplo iddiası doğrudur. Ama bu komplo Amerika’ya değil, Türkiye’ye karşı kurulmuş bir komplodur. Bu dava 17/25 Aralık ve 15 Temmuz’un devamı olan FETÖ’nün sürecinin tam göbeğinde olduğu uluslarası bir darbe girişimidir. Buradan, Amerika’ya sesleniyorum; hala 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini anlayamadınız mı, anlamayacak mısınız Şu anda Türkiye’nin yargısı başta FETÖ olmak üzere bunların bütün suçlulularını yargılayıp ağırlaştırılmış müebbet hapse, müebbet hapse mahkum ederken, bunların dosyaları da sizlere gelirken, hatta bunların çok ciddi bir kısmı Amerika’ya batıya kaçmışken, siz hala neyi gizlemeye çalışıyorsunuz Şu anda görmekte olduğunuz bu dava ile bunların da ilişkisi olduğunu görmeniz lazım ve onlar da şu anda bu davaları da ayrıca takip ediyorlar.”

Kimsenin Türkiye gibi bir ülkeyi ABD iç siyasetindeki çekişmelerin, ABD’nin bölgedeki politikalarına ilişkin görüş ayrılıklarının malzemesi haline getirmeye hakkı olmadığını vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Geçtiğimiz günlerde ülkemize sığınan, bu sığınmayla beraberde PYD, YPG yöneticisi, Suriye’de Amerika’nın bu terör örgütünü korumak, kollamak, büyütmek için neler yaptığını, hiçbir inkara meydan vermeyecek açıklıkta anlatmıştır. Bunu zaten bizler de görüntülerle, her şeyle tespit etmiş vaziyetteyiz. Bunları biliyoruz. Sırf Türkiye’nin operasyonlarına engel olmak için bu teröristleri ve silah gücünü Amerikalı personelin koruması altına alan bir müttefikin, müttefikliğini biz nasıl kabul edeceğiz. Böyle müttefiklik olur mu?”