Savaş kabinesi gibi…

Savaş kabinesi gibi…

Necdet Buluz

ABD Başkanı Donald Trump’ın Rex Tillerson’ı görevden alarak yerine CIA Direktörü Mike Pompeo’yu, CİA’nın başına da işkenceci Gina Haspel’i getirmesi kamuoyunda “Savaş kabinesi iş başına geldi” olarak yorumlanıyor.

Yazımızın başında şunu ifade edelim:

Amerika’da, şiddet yanlıları iş başına gelmiş bulunuyor. Yeni bir dönem başlamış sayılır. Bundan sonra Türkiye-Amerikan ilişkilerinde de önemli değişikliklerin olabileceğini söyleyebiliriz.

Yazımız yazılırken, Amerika tarafından 19 Mart’ta Washington’da Tillerson-Çavuşoğlu arasında Menbiç konusunda yapılması planlanan görüşmenin iptal edildiği haberleri gelmişti.

Şimdi, bölgemizde Amerikan politikalarında neler olabilir kısaca buna bir göz atalım:

18 Aralık tarihinde açıklanan ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi’ndeki sertlik yanlısı hamleleri hayata geçirecek Pompeo’nun hedefinde uzun vadede Çin, orta vadede Rusya yer alıyor. Pompeo mesaideki ilk günlerini ise İran’ı kuşatmak için harcayacağına kesin gözle bakılıyor.

Mart ayının sonunda görevi devralacağı Tillerson’ın aksine İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan çekilme taraftarı olan Pompeo “Dünyada terörizmin en büyük sponsoru olan ülke ile imzalanan yıkıcı anlaşmadan çekilmeyi sabırsızlıkla bekliyorum” demişti.

İran’ı ‘Haydut polis devleti’ olarak tanımlayan Pompeo, Trump’ın istifa eden en üst danışmanı Michael Flynn gibi İran ve El Kaide arasında benzerlik kurmaktan çekinmiyor. Pompeo, El Kaide’nin eski lideri Usame Bin Ladin’in karargahından çıkan belgelerde İran ve El Kaide ilişkisinin deşifre olduğunu iddia etmiş, Tahran yönetimi bunun ‘istihbarat manipülasyonu’ olduğunu duyurmuştu.

Hemen vurgulayalım:

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın yerine Mike Pompeo’nun atanması Ankara ve Washington arasındaki tansiyonun daha da yükseleceği anlamına geliyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye’yi ‘İslamcı diktatörlük’ olarak tanımlayan Pompeo, American Enterprise Institute isimli kuruluşun etkinliğinde ‘Suriye’de Kürtlerle çalışmamız iyi bir seçim’ diye konuşmuştu.

Pompeo, aynı zamanda PKK’ya da destek veren bir isim olarak tanınıyor.

Özellikle ve de altını çizerek şu önemli noktaya değinelim:

Pompeo’nun görevi süresinde, özellikle İran ile olan gerginliğin askeri çatışmaya dönüşebileceği noktasına gelebileceği görüşleri ağır basıyor.

Mike Pompeo’nun İran’a yönelik düşmanlığı Suriye dosyasında da ana başlığı oluşturuyor. Pompeo 2017 yılının Temmuz ayında yaptığı konuşmada “Esad hala iktidardayken istikrarlı bir Suriye hayal etmek çok zor. O İranlıların kuklası ve bu yüzden o tahtında oturduğu sürece Amerika’nın çıkarlarının gerçekleşmesi muhtemel değil” demişti.

Ortadoğu Enstitüsü (Middle East Institute) yayımladığı analizde Pompeo için “ABD ve İran arasında savaşın başlamasına istekli bir kişi olarak görülüyor” değerlendirmesinde bulundu. Enstitü’nün uzmanlarından Alex Vatanka, Pompeo’nun bir diğer amacının Rusya, Çin ve Avrupa’yı İran’a karşı seferber etmek olduğunu belirtiyor.

Bu gelişmeleri alt alta koyduğumuzda ortaya çıkan tablo şu:

Bölgede İsrail’in güvenliği ve egemenliği için Amerika her türlü riski ve oyunu göze alarak hareket etmekten kaçınmayacak.

Bundan sonra Türkiye’nin de özellikle Amerika ve bölgedeki çıkarları ile ilgili olarak yeni politikalar üretmesi gerekecektir. Önümüzdeki günlerdeki gelişmeler bu konuda yol gösterici olacak.

Bölgede etkinliğini artıran Rusya’ya karşı da Amerika’nın bundan sonra daha sert politikalar uygulamaya geçeceğini de tahmin ediyoruz. Özellikle Suriye’deki İran’ın etkinliğini kırmaya yönelik çalışmalar karşısında Rusya’nın sessiz kalıp kalmaması da önemsenmelidir.

Bir önemli konu daha var:

Pompei’nin hedefindeki ülkelerden biri de Çin olarak gösteriliyor.

Rusya, Çin ve İran arasındaki ilişkilerin iyi olması, bu üç ülkeyi Amerika karşısında bir blok oluşturmaya götürebilir mi? Böyle bir durum ortalığın daha da toz-duman olabileceği ihtimallerin güçlendiriyor.

Özetle, bölgede bundan sonra çok daha sıkıntılı bir döneme girilecek.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz