KAPILAR VE TOKMAKLARI

KAPILAR VE TOKMAKLARI YAHYA AKSOY
“İki kapılı bir handa gidiyoruz gündüz gece” diyen usta şair Veysel,dünya gerçeğine dikkatleri çekiyor. Kapı sözü başka gerçekleri de çağrıştırmakta. “Kavimler kapısı, saray, ev,okul,sur, bahçe, kale,kent kapısı, meclis kapısı,siyaset kapısı,dünya ve ahret kapısı ” gibi bir çok kapıdan söz edilir.Giriş ve çıkış noktası olan kapılar, çoğu zaman muhkem-kuvvetli-dayanıklı yapılır.İçerideki dünyanın simgesi olarak şekil alırlar ve geleneksel motiflerle süslü tokmakları ile çok şey ifade ederler.
Antik tarihi yerleşim alanlarına girişlerde görülen ve dayanıklı mermer taşından yapılan arslan heykelleri, kente girişi kapısında önce iki tarafa yerleştirilir.Yiğitliği, cesareti, kahramanlığı ve görkemi ifade etmeye çalışır. Son yıllarda yapılan ve hiç bir sanat ve tarihi değeri olmayan Ankara’ya dört yandan giriş kapıları da çok tartışılmakta.
Her yapının ana giriş kapısı,zamanın şartlarına uygun olarak , mermerden, ahşaptan, metalden,demirden,taştan ve diğer dayanıklı malzemelerden meydana gelir.Kapının büyüklüğüne ve içerideki yaşam gerçeklerine göre metalden veya ahşaptan üzeri motifli “kapı tokmakları” bulunur. İki ana parçadan meydana gelen kapıların arka kısımlarında giriş ve çıkış güvenliği için sürgüler yer alır.
İç Anadolu Bölgesinde genel olarak söylenen ve derin anlam içeren bir halk deyişi şöyledir: “Paran varsa Kayseri, paran yoksa iğseri(kapının demir tokmağı…)”Kapılar ve tokmaklarının sanat tarihinde ve halk kültürü içerisinde çok çeşitli anlamları bulunmaktadır. Türkülere,şiirlere, ninnilere, ağıtlara, destanlara ve tarihi olaylara konu olan kapılar üzerine yapılmış araştırmalar kitap haline getirilmiştir.
Deyimler ve terimler içinde önemli yeri bulunan kapı,kapı tokmağının ( bir görevi de kapı zili), siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamlar taşıyan kullanımları da ilgi uyandırır:
“Kapı dışarı etmek, Kapıyı yüzüne kapamak,kapılar sonuna kadar açmak veya kapatmak,kapı önünde beklemek,Kapı üzerinden atlamak, kapıya çarpmak,Kapı kapı dolaşmak,bir kapı kapanırsa bir kapı açılır…”
İstanbulda Vali Konağını ve basın dünyasını anlatan genel bir söylem: ” Bâb-ı Âli Kapıs -Yüksek kapı”, “yüce kapı” anlamlarını taşıyan bu terim Sadrazam konağına işaret etmektedir. Anlamı genişledikçe Sadrazam konağına “Paşa Kapısı” ve “Bâb-ı Âsafi”denmeye başlamıştır. Ancak 1808’deki Alemdar olayından sonra yeniden yaptırılan binaya dönemin padişahı Mahmud-ı Adli diye bilinen II. Mahmud’a izafeten Bâb-ı Adl ya da Bâb-ı Adli denmiş, ve 19. yüzyılın ikinci yarısında Bâb-ı âli deyimine dönülmüştür…
1844’de yapılan yeni Bâb-ı âli’nin yeri işleviyle birlikte değişmiştir. Topkapı Sarayı’nın önemini yitirdiği ve yalnızca onama makamı olarak kaldığı bu tarihten sonra Alay Köşkü’ne bakan kapı işlevini yitirerek Ankara caddesine bakan yani Hariciye’nin bulunduğu güney kapısı önem kazanmıştır. Çünkü artık Osmanlı Devleti’nin işleyişini sürdüren hükümetin ismi Bâb-ı âli’dir. Hariciyenin önem kazanması ile birlikte haberin yakınında olan gazetecilerde buralara yerleşmiş ve uzun yıllar Türk basını ifade eden Bâb-ı âli deyimi anlam olarak yaşamaya başlamıştır…
Son günlerde alına seçim konusu gündeme gelince insanlar kapı sözünü çok kullanmaktalar:”Kapımız herkese açık, kapımız kapalı, kapı kapı gezeceksiniz,kapı dışında kalacaksınız Vb.”Kapılar önemlidir.