Kıbrıs, yeniden gündemde…

Kıbrıs, yeniden

gündemde…

Necdet SİVASLI
Kıbrıs sorunu bir türlü çözülemiyor. Tarafların bazı konulardaki israrının çözümü kilitlediği görülüyor. Ancak, Türk tarafının gösterdiği anlayış, yaklaşım ve iyi niyetin, Rumlar tarafından gösterilmediğinin de altını çizelim. Hiç kuşkusuz Rumlar, AB’nin de desteği ile daha büyük haklar elde etmeyi hedefliyor.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile New York’ta BM Genel Merkezi’nde bir araya gelerek, tarafların yeniden görüşmelere başlayabileceğinin mesajlarını verdi.

Akıncı, “Guterres, bize içinde bulunulan süreci nasıl değerlendirdiğimizi bir kez daha dinlemek istediğini iletti ve biz de kendisine düşüncelerimizi etraflıca izah ettik. Her şeyden önce müzakere sürecinin 50’nci yılında olduğumuz anımsatmasıyla başladık” ifadelerini kullandı.

Kıbrıs Türk tarafının tüm süreçlerde çözümü sağlayacak adımları cesaretle attığını ancak bunların karşılıksız kaldığını vurgulayan Akıncı, yeniden başlayacak müzakerelerde görüşmeleri tıkayan tarafın kendilerinin olmayacağını da söyledi. Kendisini dinleyelim:

“Crans-Montana süreci sonuçsuz kaldıktan sonra içine girilen uzun süreli durgunluğu aşmak ve çözüm yolunu yeniden açabilmek umuduyla ben geçtiğimiz Nisan ayında Rum lidere 30 Haziran tarihli Genel Sekreter çerçevesini olduğu gibi çarpıtmadan sulandırmadan kabul edip etmediğini sordum. Ne yazık ki o çağrımıza olumlu bir yanıt almadık. Bugün bile o 30 Haziran belgesinin sulandırıldığını ve çarpıtıldığını bir kez daha gördük. Rum liderin yaptığı son açıklamalar bize bir kez daha bunu teyit etti. Eski müzakere süreci kapanmıştır artık. Aynı şeyleri tekrarlayarak farklı yerlere varmak mümkün değil. Dolayısıyla ucu acık müzakerede ısrar eden Rum tarafının aslında çözümsüzlükte ısrar ettiği çok net ortada. Sonuç odaklı, takvimli ve stratejik bir paket anlaşmayı hedeflemek gerekiyor. Sonuç odaklı olmayacak, takvimsiz, ucu acık süreçlerin bir yere varamayacağı çok net görüldü, anlaşıldı. Dolayısıyla bu yanlışta ısrar etmemek gerekiyor. Takvimli, sonuçlu odaklı ve stratejik bir paketi öngörecek bir yaklaşım söz konusu olursa, Genel Sekreter’in de buna kişisel olarak dahil olmasının, katkı yapmasının çok önemli olacağını ifade ettik. Bu çerçevede sadece Kıbrıs’taki iki tarafın değil, Birleşmiş Milletler’in yanı sıra Crans-Montana’daki diğer katılımcıların da bu sürece katkı yapmalarının gerekli olacağı üzerinde durduk.”

Kıbrıs’ta taraflar arasında bir federasyon oluşması sorunları çözer mi? Bu konuda daha önce atılan adımlar oldu ama sonuç çıkmadı. Akıncı, federasyon konusunun kapanmadığına da dikkatleri çekiyor:

“Birleşmiş Milletler parametreleri yıllar içerisinde birike birike Crans-Montana’ya kadar bizi getirdi. Bunun içinde iki kesimlilik vardır, iki kurucu devletin siyasi eşitliği vardır, Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı vardır ve en son Crans-Montana’da tabii kabul edilmedi ama Genel Sekreter’in çerçevesinde ikiye bir oranında dönüşümlü başkanlık vardır. Biz bunları öldürmeyiz. Niye öldürelim ki? Bunu öldürmek isteyenleri de onaylamayız. Rum tarafı bunlardan kaçmak istiyor. Bütün adanın tek sahibi olma imtiyazını sürdürmek istiyor. Kıbrıslı Türklerle ne yetkiyi ne zenginliği paylaşmak istiyor. Bunca yıl içerisinde ortaya çıkmış olan bu kazanımları bir çırpıda itme lüksüne sahip değiliz. Rumların ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramaz. Bizim için federal çözüm; iki kesimli, iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı, Kıbrıslı Türklerin dönüşümlü başkanlığını içerecek, iki eşit kurucu devlete dayalı bir federal ortaklık. ‘Öldü bitti’ demek son derece yanlış olur.”

Taraflar arasında bir başka önemli konu da Doğu Akdeniz’deki doğalgaz zenginliğinin paylaşımıdır.

Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon olayının Kıbrıs sorunundan bağımsız düşünülemeyeceğine dikkati çeken Akıncı, bu konunun çatışma yerine iş birliği alanı haline dönüştürülmesi gerektiğini söylüyor.

Kıbrıs Türk halkının da o doğalgazda haklarının olduğuna vurgu yapan Akıncı, “O zenginlik, deniz altındaki olası zenginlik sadece bir topluma ait değildir. Kıbrıs Türkleri’ne de aittir ve orada yaratılacak olan iş birliği potansiyeli Türkiye’yi de içerecek bir şekilde ele alındığı takdirde çok olumlu bir noktaya doğru evrilebilir. Yani çatışma kültürü yerine iş birliği anlayışı geliştirilirse, enerji denkleminden Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı dışlanmadan formüller üretilirse bu Kıbrıs sorununun elbette çözümüne de katkı yapabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Kıbrıs sorununun çözümü kolay görünmüyor. Çünkü, baştan bu yana Rumlar, adada tek hakim olmayı hedefliyor. Türkleri ise azınlık olarak görmek istiyor. Bu tutum da çözümü kilitliyor. Görüldüğü kadarı ile çözümsüzlükte ısrar eden tarafın Rumlar olduğu da ortaya çıkıyor.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz