Davutoğlu: ”En kolay saldırılabilir konumdayım”

Gelecek Partisi Genel Başkanı ve eski başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘manifesto’ yayınladıktan sonra şu an aktif görevde olan çok sayıda AKP’li üst düzey yetkilinin “Biz bunları söylemek isteyip söyleyemiyorduk” diyerek kendisini tebrik ettiğini belirtti.

Fox TV’de İsmail Küçükkaya’nın sunduğu Çalar Saat programına konuk olan Davutoğlu, kendisi hakkında 3.5 yıldır tek taraflı bir propaganda yapıldığını söyleyerek, “Başbakanlığı bıraktıktan sonra ana akım medyada ilk defa bir programa katılıyorum. Pelikan ve çevresi bütün suçu şahsen benim üzerime yüklemeye çalıştı” dedi.

‘Diplomaside hata yapıldığını düşünmüyorum’

Suriye konusunda ‘uluslararası toplumun bu kadar büyük insanlık suçlarına bu derece sessiz kalacağını düşünmediklerini’ söyleyen Davutoğlu, “Ben diplomasiden sorumluyum. Ben Dışişleri bakanıyken bizim açımızdan bir hata yapıldığını düşünmüyorum. Bu konularda çok daha kararlı bir tutum bekledik. Türkiye’nin bir değerlendirme hatası varsa bu ülkelerin de insani hataları var” diye konuştu.

Davutoğlu “Esad rejimi ile anlaşma önerisi konusunda ne düşünüyorsunuz” sorusuna, “Son 17 yılda Esad’la çok görüşenlerden biri benim. Önce ilişkilerimizin yoğunlaşması anlamında büyük bir mesafe katedildi. Değişen şey Esad rejimi. Biz o rejimin karakterini biliyorduk ve istiyorduk ki kendi içinde yavaş yavaş dönüşsün” dedi.

Suriye’nin dünyaya açılmasını istediklerini belirten Davutoğlu, “Esad başka bir yol tercih etti. Bütün savaş suçlarını yaptı. Biz her zaman Esad rejimiyle o kritik dönemlerde bile mümkün olduğunda ordu kullanmaksızın bu reformların yapılması için elimizden geleni yaptık” diye konuştu.

‘Emevi Camii sözünün kime ait olduğu belli’

Davutoğlu, ‘Emevi Camii’nde namaz kılma’ polemiğine ilişkin olarak da, “Hiçbir zaman irrasyonel bir dil kullanmadım. Kime ait olduğu belli. En kolay saldırılabilir konumdayım” dedi.

Erdoğan ile yakın bir dostluğu olduğunu söyleyen Davutoğlu, “2008’de benim siyasete girme kararım parti kapatma kararıyla olmuştu. Hem başbakanlık makamının hem kendi içindeki tutarlılığını korumak için çok çaba sarf ettim” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, 1 Kasım 2016’da yüzde 49.5 oyla tek başına iktidar olduktan sonra ‘büyük bir halk desteği ile hukuktaki reformları yapabileceklerini’ ancak ‘çok ciddi görüş ayrılıkları ortaya çıktığını’ ifade etti.

‘Birtakım çevreler devreye girdi’

Birtakım çevrelerin bu görüş ayrılıkları üzerinden Erdoğan’la ilişkisini bozacak şekilde devreye girdiklerini söyleyen Davutoğlu şöyle konuştu: “Bu ayrılıklarla birlikte uyumlu şekilde çalışma esasları kaybolmaya başladı. Ben yurt dışındayken arkadaşlarımızın MKYK’da benim yetkilerimi kısıtlayacak bir karar almak için toplanmaları, beni bir tercih yapmak durumunda bıraktı. Orada Türkiye’nin ekonomisinin siyasetinin geleceğini 2001’de Ecevit ile Sezer arasında yaşananlar gibi tehlikeye atmamak için bir fedakârlık yapmam gerektiğini, bırakmam gerektiğini düşündüm.”

Davutoğlu, 17 Aralık sürecinde yolsuzlukla suçlanan dört bakanla ilgili, “En doğru yolun yüce divanda aklanmak olduğu kanaatindeydim. Şu anda da öyle düşünüyorum. Birtakım iddialar varsa ve bu iddialar aklandığında kamuoyu vicdanı rahat eder. Burada bir görüş ayrılığımız oldu, doğru” dedi.

‘En büyük hüzün Erdoğan’ın dolandırıcılık ithamı’

Hayat boyu duyduğu en büyük hüznün ‘Erdoğan’ın hakkındaki dolandırıcılık ithamı’ olduğunu söyleyen Davutoğlu, “Şehir Üniversitesi arsasının tahsisi de sayın cumhurbaşkanı başbakan iken yapılmıştır. Ortada hiçbir hukuksuzluk yoktur. Varsa hukuksuzluk hukuki süreç başlatılmalıdır” diye konuştu.

Davutoğlu, Türkiye’nin en değerli üniversitelerinden birinin siyasi bir cezalandırma aracı olarak görüldüğünü söyleyerek, “Vakfa kayyum atanması Osmanlı tarihi de dahil Andolu’da vakıf geleceğine yapılan en büyük darbedir” dedi.