Depremle yaşamak

Depremle yaşamak

Necdet Buluz

İzmir’de yaşanan 6,6 şiddetindeki deprem, Türkiye’nin deprem kuşağında olduğu ve artık depremleri daha da ciddiye almamız gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır.

Depremlerle ilgili yazdığımız her yazıda “Depremleri ciddiye almak durumundayız” uyarısında bulunmuştuk.

Nitekim, deprem uzmanları da tüm uyarılarını bu noktada yapıyorlar. Özellikle İstanbul’da yaşananabilecek depremin yıkıcı ve can alıcı olacağını söylüyorlar. Önlemlerin de zaman geçirilmeden hemen alınması gerektiğinin altını çiziyorlar.

Deprem kuşağındayız ve depremlerle yaşamak durumundayız. Bunun için de yapılaşmalara ve depremden nasıl korunmamız gerektiği konularında deneyimli olmalıyız. İzmir depremi, yapılaşmadaki hataları ve olası bir depremde nasıl hareket etmemiz gerektiği konusunda bizi bir kez daha uyarmıştır.

İzmir depremi korkuttu. Gözler İstanbul’a çevrildi. Çünkü İstanbul’da olası depremin çok daha büyük ve korkutucu olacağı sürekli olarak uzmanlar tarafından dile getiriliyor.

Soru şu:

İzmir depremi, beklenen İstanbul depremini tetikler mi?

Yanıtı İTÜ Jeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Okan Tüysüz’den alalım:

“Ege bölgesi daima bu tür depremlerin beklendiği bir yer. İstanbul’daki fayı etkilemesi söz konusu değil, kendi başına bir depremdir. 1955 yılında meydana gelen Söke-Balat depremi ile çok benzer özellikleri vardır. Yer olarak da benzerdir. “

İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Tekirdağ’da katıldığı konferansta Marmara Denizi’nde bulunan fay hattının kırılması durumunda 7.5’in üzerinde deprem olacağını belirtti. Marmara Denizi’nin içinde bir fay yattığını da ifade eden Kadıoğlu, açıklamalarında şunları söyledi:

“Yaklaşık 174 kilometre bir uçtan Şarköy’e kadar kırılmamış bir fay var. Böyle burada aslanlar gibi yatıyor. Şu parçası 1776’da kırılmış. Şu parçası 1509’da kırılmış. Bu 1902’de bu da 1999’da kırılmış. Bu fay her an kırılmayı bekliyor. İstanbul’da fay denizden geçiyor. Bu bir şans. Arkadaşlar bu fay için 4 senaryo var. Bu fay nasıl kırılacak. Küçük bir parçası mı kırılacak şurası mı, burası mı yoksa hepsi birden mi kırılacak. Afet yönetiminde biz pek fayla kafa yormayız. Afet yönetiminde en kötü senaryo nedir. En kötü senaryo alınır ve ona göre hazırlık yapılır. Bu fay birden kırılırsa 7.5’in üzerinde bir deprem olacak. Bunun bir ucu da size dokunuyor. Bu eskiden olduğu zaman Mısır’dan bile duyulmuş 1509 depremi. Yani bu Almanya’dan bile duyulacak diye bekleniyor. Şimdi en büyük yanılgı; deprem olduğu zaman ‘kırmızı tulumlu adamlar gelecek anında bizi kurtaracak’ İstanbul’da bir deprem olduğu zaman, bu kırmızı tulumlu adamlar, polisler, itfaiye, ambulans hepsi afetzede olacak. Bunların yakınları da afetzede olacak. Yani böyle olmayacak. Bu bir illüzyon. Şimdi arkadaşlar bir gerçek risk var. Bir de bizim algıladığımız risk var. Aradaki fark çok önemli bizim o farklı küçültmemiz lazım.”

İstanbul’daki son büyük depremlere de bakalım:

* 11 Ocak 2020’de İstanbul’da 4.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

* 26 Eylül 2019’da merkez üssü Silivri’nin Marmara Denizi açıkları olan 5.8 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Özetleyelim:

İstanbul’da daha önceki depremlerde hasar görmüş çok bina var. Bunların yıkılıp, yerlerine depreme dayanıklı binaların yapılması kaçınılmaz. Bugüne kadar bu konuda gerekli adımların halen atılmadığı söyleniyor.

Önemli konulardan biri de olası bir depremde halkın nerede nasıl bir araya geleceği ve nasıl hareket edeceği önemlidir. Bu konularda da önlemler alınabildi mi bu da sorgulanıyor.

Deprem kuşağındayız ve depremlerle iç içe yaşıyoruz. Depremleri depremler olduğu zaman anımsamayalım, ciddiye alalım.

Son yaşanan deprem bize ders olmalıdır. Özellikle yapılaşmalardaki çarpık düzeninin yeni baştan onarılması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü gördük ki deprem değil, çürük binalar öldürüyor.

İzmir depremi bizi derinden üzdü. Ölenlere rahmet, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyoruz.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz