Uyarılara dikkat etmezsek…

Uyarılara dikkat

etmezsek…

 

Necdet SİVASLI

 

Son yaşadığımız deprem, orman yangınları ve sel felaketlerinden sonra uzmanların değerlendirmelerinde ortak nokta şu:

“Tedbirler felaketler başa gelmeden önce alınmalı. Felaketlerden sonra alınan tedbirler sorunlara çözüm getirmiyor. Sırada beklenen büyük İstanbul depremi var. Yıllardır dillendiriliyor. Bu konuda da geç kalındığını ve uyarılara gerektiği gibi duyarlılık gösterilmediğini görüyoruz. Böyle bir felaket yaşarsak acaba sonu ne olur?”

Bilimsel çalışmalar ve ortaya çıkan sonuçlar bundan sonra nasıl doğru adımların atılması açısından önem taşıyor. İktidarı, muhalefeti, sivil toplum örgütleri ile tam ortak çalışmalarla sonuç alabiliriz.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden 22 yıl geçti. İzmit Gölcük merkezli 7,4 büyüklüğünde gerçekleşen depremde, 17 binden fazla kişi hayatını kaybetti, on binlerce kişi yaralandı. Büyük kayıplara neden olan felaketten 200 binin üzerinde ev ve işyeri etkilendi.

İstanbul Aydın Üniversitesi Afet Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFAM) Müdürü ve inşaat mühendisi Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 22’nci yıl dönümünde, deprem riskine ilişkin alınması gereken önlemleri sıralayarak, kentsel dönüşümün önemine dikkat çeken bir açıklamada bulundu.

Uyarılara dikkat.

Prof.Dr. Fatih Altan üzerine basarak “İstanbul deprem beklentisinde son çeyreğe girdik. Tehlike kapımızda” diyor.

En iyisi uyarılarına birlikte göz atalım:

“ 1999 depreminden sonra İstanbul’da 30 yıl içinde büyük deprem olma olasılığı yüzde 64’tür. Gölcük depreminin üzerinden 22 yıl geçti, 8 yıl kalmış. Deprem olmadan önce alacağımız en önemli önlem yapı güvenliğidir. İstanbul’un yapı stoku hala S.O.S. veriyor, çürük. Çünkü 2000 yılından önce yapılan binalar çok fazla ve o yapılarda insanlar yaşıyor. İstanbul’da 700 bin binanın kentsel dönüşüme girmesi gerektiğini her zaman söylüyoruz. Şu anda 75 bin binanın kentsel dönüşümle yenilendiğini görüyoruz. Kentsel dönüşümde yerimizde sayıyoruz, ivme kazandırmak lazım. Devletimiz süreci biraz hızlandırmalı, vatandaş ise binalarını yenilemeye gitmelidir. Büyük depremin üzerinden 22 yıl geçti, yapılarımız sağlam değil. Depreme karşı dayanıklı bina sayımız az. Yapıların bir an evvel ya güçlendirilmesi ya da yıkıp yeniden yapması gerekiyor, bu konuda daha fazla geç kalmayalım. Üniversitemizin inşaat laboratuvarında deprem performans analizleri yapıyoruz. Bize Küçükçekmece, Bağcılar, Esenler gibi ilçelerden gelen bina örneklerinden neredeyse yüzde 95’i çürük çıkıyor. Bu binalar 2000 yılı öncesinde yapılmış ve genelde 5 ilâ 9 katlı. Kişiler, özellikle 2000 yılı öncesinde yapılan binaları son çıkan deprem yönetmeliğine uygun mu diye kontrol ettirmelidir. Yoksa depremi evde karşılayamayız. Büyükçekmece’den başlayarak özellikle Avcılar, Küçükçekmece depremden en çok etkilenecek ilçelerdir. Sonra Kadıköy, Üsküdar, Kartal ve Pendik’e kadar giden güzergâhta eski yapı stoku var. Fayın Adalar ve Silivri tarafında kilitlendiğini biliyoruz. Özellikle bu ilçelerde yaşayanlar yapılarını kontrol ettirsin. 2000 yılı öncesinde yapılan binaları artık silmek gerekir. 1 milyona yakın binanın etkileneceğini tahmin ediyoruz. Çok önemli bir rakam. İstanbul depreminde merkez üssünün Adalar ya da Silivri olacağını tahmin ediyoruz. Adalar’da meydana gelirse 7, Silivri’de ise 7-7,5 büyüklüğünde bekliyoruz. Bu depremden sadece İstanbul değil bütün Marmara Bölgesi etkilenecek. Yani 30 milyonluk bir nüfustan bahsediyoruz. 70 bin civarında binanın ağır hasar alacağını, toplamda 1 milyona yakın binanın depremden etkileneceğini düşünüyoruz.”

Özetleyelim:

Depremlerde, orman yangınlarında sel felaketlerinde hiç kuşkusuz devlet tüm imkânlarını ortaya koydu. Buna hiç kimsenin bir diyeceği yoktur.

Ancak, felaketler de göz göre göre geliyorsa daha önce yapılması gereken ve alınması zorunlu olanlardan söz ediyoruz. Bu konularda eksiklikler ve koordinasyonsuzluklar yaşıyoruz.

İstanbul’da beklenen depremi bu açıdan değerlendirdiğimizde yaşanabilecek büyük bir felaketin yıkımının da büyük olabileceğini ve bunun altında kalkmanın da öyle kolay olamayacağını düşünüyoruz.

Sonuç olarak uyarılara mutlaka dikkat etmeliyiz. “Ben bilirim, ben yaptım oldu” mantığından da bu nedenlerden uzak kalalım. Bilimsel çalışmaların ışığı altında yapılacak ve atılacak her adım bizi rahatlatacaktır.

İstanbul’da beklenen ve yıkıcı olacağı tahmin edilen büyük deprem beklentisini hafife almayalım.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.necdet/buluz