SİYASÎ EDEBİYAT ÖENEMLİDİR!

SİYASÎ EDEBİYAT ÖENEMLİDİR!

YAHYA AKSOY

Taşlama ve hiciv, halk edebiyatı içerisinde sosyal, siyasal ve yönetimsel alanlara ışık tutan ve
yol gösteren özel bir yere sahiptir. Halkın ve halk şairlerinin-ozanların-âşıkların dilinde, telinde
yaşatılan ve taşı gediğine koyan taşlamalar ders vericidir. Söz taşları yüreklere ve akıllara
atılır ve seslenirler.
“Anlayana sivri sinek saz,anlamayana davul zurna az!”
Ünlü ozanlarımız Dertli, Ruhsatî, Seyranî ve daha niceleri hiciv-taşlama türünde çok güzel
örnekler vermişler:
“”Mahkeme meclisi icat olduğu/Çeşme-i rüşvetin akmaklığından/Kaza bela ile alem
dolduğu/Kazlların kadıya uçmaklığından!” Seyranî
“Telli sazdır bunun adı /Ne ayet dinler ne kadı !” Dertli
” Seyit Efendi, sana bir destan söyliyem/Şaşasın Seyid efendi/İntizar bilmem ki diyem/Şişesin
Seyit efendi!” Ruhsatî
İnsanı ,toplumu ve ülkeleri yönetenler, tarihi süreç içerisinde düşler, düşünceler ve bunları
anlatan sözlerle yakından ilgilenmişlerdir.
“Bir İngiliz devlet adamı, söz sanatının yerini ve önemini vurgulamak için, “İnsanları ve dünyayı
sözcükler idare eder” demiştir. Sözün öz’ünü söyleyen dil eri bilgeler unutulmazlar.
“Aceleden ve peşin yargıdan dikkatle kaçınmak” gerektiğini söyleyen Descartes, doğruyu
yanlıştan ayırtetmek için metot önermiş ve geliştirmiştir.
“Doğru olduğuna açıkca aklın yatmadıkça hiçbir şeyi doğru kabul etme.” Descartes
Filiozof Diyojen’e sormuşlar: “Üstadım! Niçin iki kulağımız,ama bir tek ağzımız var? Diyojen; “Az
konuşalım, ama çok dinleyelim diye” demiş.
“Uygunsuz adım yerinde say!” Komutu vermiş gibi siyasi takımlarını yerlerinde saydıranları
halk önemsemiyor, halk bilgelerinin söğüt altında, köy meydanında,duvar dibinde, değirmen
başında, pazarda, çarşıda,tarlada, bağda ve bahçede söyledikleri yol gösterici ve ders verici
söylemlerine kulak vermelidirler:
– Haline bakmaz, Hasan dağına oduna gider! /Kılavuzun kargadan olmasın!
-Çay sıra gidip, ığ sıra dönerler! /Tavşana kaç tazıya tut derler!
-Bunun altından bir Çapanoğlu çıkmasın?
-Kaçan balık büyük olur! /Tavşan yamaca geçince tutulmaz!/Ot yol ocağına dolan gel
bucağına!/Destek kıtan kuvvetli olmazsa taarruza geçemezsin!
-İnsanoğlu kimin ekmeğini yerse ,onun davulunu-kılıcını çalar!
-Halkımız bir ayak gelene bir adım varır!
-Kendi çalıp kendi oynayanalar,kendi söyleyip kendi dinleyenler yalnız kalırlar!
-Zeytin yağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman!
-Burnu bulut çizen azmırtıların yanına kimse varmaz!
“Bastım da kırıldı iğdenin dalı…! Bindiği dalı kesenler tepe takla düşerler!

-Paran varsa Kayseri, paran yoksa ığseri(kapıların demirli tokmağı…)!
-Yoluyla gidenler yorulmazlar! /Aklın varsa kendine sakla!/Öz ağlamayıca göz ağlamaz!
-Halka verir talkını ,kendi yutar salkımı!/Kızım sana söylüyorum gelinim sen işit!
-Taş yerini bulursa ‘köşe taşı’ olur, söz yerini bulursa ‘köşe sözü’ olur!
-Kendimiz söyledik kemdimiz dinledik,neye yarar! Kendimiz çaldık kemdimiz oynadık bir işe
yaramadı!
-Kim hekim, başına gelen hekim!/Ne yapacaksın elin üç keçisini beş oğlağını,sen kendi derdine
yan!
-Halkın sofrasında oturanlar halkın gönlünü kazanırlar!
-Kendini akıllı, halkı akılsız görme!/Bin biliyorsan bir bilene danış/Danışan dağlar aşmış
,danışmayan düz yolda şaşmış!
-Yükseklere çıkınca başın dönmesin, tepe takla gidince yanında kimseyi bulamazsın,
Ünlü şair Fikret Sezgin “Karanlık Denizler” başlıklı bir dörtlüğünde şöyle demekte:
“Dünya dönüyor denir,herkes olduğu yerde/Kimse yarını görmez,değişiklik kaderde/Gecen
devamlı ise güneş doğmuş sana ne?/Beyaz yelkenli olmaz karanlık denizlerde.”
Nasrettin Hoca’nın hemşerisi şair-avukat Şevki Akar, “Hayyan ile Hayyamca” konuşarak şöyle
demekte: ” Yüreğime köle oldum, bir çift göze sattı beni/Dost bildiğim aklım ise, yerden yere attı
beni…”
halkın sevdiği insanları sevmeyen ve onları görmezden gelen,ben değil biz diyemeyen, umut ve
güven duyulan insanları kadrolarına almayan partiler ve onların sorumlu yöneticileri,yalnız
etrafında dolaşan “evet efendim”cilerle! bir yere varamazlar ve “uygunsuz adımla yerlerinde
sayarlar. Bulundukları yerde debelenirler. ” Büyük bir heyecan ve hevesle halkta coşku ,umut,
güven ve heyecan yaratamazlar. Kadrolarını iktidara taşıyamazlar. Proğramlarını uygulama
fırsatı bulamazlar.Zamana, ülkeye ,halka ve geleceğe yazık olur. “Uygun adım ileri marş”!
komutu veremezler.
Siyasi, sosyal, kültürel ve tarihi alanlarda ,yalnız akademisyenlerin raporları yeterli
olmaz,”Çarıklı Erkân-ı Harp”dediğimiz halk bilgelerinin önerilerinden, akıllarından,
tecrübelerinden ve söylemlerinden yararlanmasını bilenler her alanda engelleri aşacak yol ve
yöntemleri bulabilirler.Günün koşullarına göre ekenomik, sosyasl, siyasal, kültürel vb. bütün
yönleriyle toplumu tahlil ederek okumak ve anlamak en geçerli yöntem olsa gerek.
Demokrasilerde çözüm halkta ise yol ve yöntem halk bilgisi ve halk bilgelerindedir.