Karanlık eller yine
Düğmeye bastı…

Necdet Buluz

Suudi Arabistan’da Şii toplumuna mensup önemli bir din adamı olarak bilinen Şeyh el Nimr’in idam edilmesi ile başlayan Suudi-İran gerginliği giderek artıyor. Bu gerginliğin özellikle Körfez’de bir suni-Şii çatışmasına dönmesinden de endişe ediliyor. Özellikle bölgenin giderek ısındığı bir dönemde böylesine bir idamın gerçekleşmesinin ardında karanlık ellerin devreye girebileceğine de dikkatleri çekmek istiyoruz.
Suudi Arabistan’da İdam edilen ülkenin 30 milyon nüfusunun yüzde 15’ini oluşturan Şii toplumuna mensup önemli bir din adamıydı. “Ayetullah” lakabıyla da bilinen Şeyh El Nimr, rejime karşı ateşli konuşmalarıyla halkı isyana teşvik ve İran adına casusluk yapma suçuyla 2012’de tutuklanmış, iki yıl sonra da ölüm cezasına çarptırılmıştı. Nimr’in zamansız idam kararının bu açıdan düşündürücü olduğunu sanıyoruz.
Zaten ortada yıllardır süren Ortadoğu cehenneminde en endişe edilen konu Sünni-Şii çatışmasının başlamasıydı. Bu çatışma zaten vekâleten Suriye üzerinden yapılıyor. Konu ile ilgili yazılarımızda da bu yangının bizi de içine çekebileceğini belirtip, bu konuda atılacak adımlara dikkat edilmesi gerektiğini hep anımsatmıştık.
Şimdi, Suudi-İran gerginliği ile bu endişe edilen konu daha da önem kazandı. Taraflar saflara ayrılıyor. Suudi Arabistan İran ile olan tüm ilişkilerini kesti. Bahreyn ve körfez ülkeleri de Suudi’leri takip ediyor. Bölgede İran, Irak, Suriye, Yemen, Lübnan gibi Şii ağırlıklı ülkeler de ayrı bir kamplaşmaya girdiler.
Hiç kuşkusuz burada bazı önemli noktalara dikkat etmek gerekiyor.
Özellikle küresel güçler, İslam ülkelerini birbirine düşürmek, kırdırmak, yıllardır hayal ettikleri Haçlı seferini kıllarını bile kıpırdatmadan bölgede bir mezhep savaşı ile gerçekleştirmenin hesaplarını yapıyorlar. Suudiler bu alanda kullanılıyor. İran’ın direncinin de bu şekilde kırılması hesapları yapılıyor.
Bizi yakından ilgilendiren, Türkiye’nin bu kamplaşmada hangi tarafta yer alacağıdır. Son derece hassas olan bu konuda atılacak adımları önemsiyoruz. Eğer, bölgede gerçek anlamda bir mezhepsel çatışma çıkar ve alevlenirse bizim bu yangından mutlak biçimde etkilenebileceğimizi unutmamamız gerekiyor. Aman dikkat.
Düğmeye basan ellerin bu yangına Türkiye’yi de atabilecekleri ihtimallerinin var olduğunu altını çizerek vurgulayalım.
Daha önce Suudi Arabistan’ın kurulduğunu söylediği “Teröre karşı İslam İttifakı”nın Şii mensubu ülkelerin dışında kalması zaten böyle bir tehlikesinin ayak sesleriydi. Bu ittifaklar aslında Sünni İslam Ordusu’nun kurulduğunu görmekteyiz. Böyle bir ittifakın Amerika’nın bilgisi dışında oluşması, hayata geçmesi mümkün mü? İşte bu ittifak üzerinden bölgede İslam ülkelerinin bir Sünni-Şii çatışmasına sürüklenmesi de gerçekleşebilir. Zaten, bu ittifakın oluşumunun ardında da bu sinsi oyunun yattığını düşünüyoruz. Yazımızın başında ifade etmeye çalıştığımız yeni bir Haçlı Seferi ile bölge belki de yeni bir dünya savaşının eşiğine gelecektir. Bundan son derece endişe ediyoruz.
Bundan sonra neler olabilir, nasıl önlem alınmalıdır, bu kirli oyundan kimler karlı, kimler zararlı çıkar kısaca buna da göz atalım:
Bölgede enerji paylaşımı savaşı bütün hızı ile sürüyor. Aynı zamanda küresel güçler bölgenin yeni haritasını da oluşturuyor. Müslümanları birbirine düşürerek bu işlemlerini daha rahat çözecekler. Aralarındaki paylaşımı gerçekleştirecekler.
Dış güçler aslında İslam coğrafyasını “enerji paylaşımı” adı altında hedef almaktadırlar. Sözünü etmeye çalıştığımız “Haçlı seferi” ile de bunu gerçekleştirmek için plan yapıyorlar. İşin ilginç tarafı, İslam ülkelerinin bu tuzağa balıklama atlamalarıdır. Mezhep savaşları, Müslümanların yumuşak karnı olduğu için, hedef Sünni-Şii savaşının ateşlenmesidir.
Suriye’de ve Yemen’de ateşkes ve çözüm için yapılan ve yapılmakta olan bütün toplantılar, görüşmeler yarım kalacak. Bölge iyiden iyiye çözümsüzlüğe sürüklenecek.
Suudi Arabistan ile İran arasındaki krizin önümüzdeki günlerde de daha da tırmanacağını görmekteyiz.
Amerika ve Batılı ülkeler bugüne kadar Suudilere arka çıktı. Son idamlarla da zor durumda kaldılar. Rusya ise şimdi Suudilerle İran arasında arabuluculuğa soyunuyor. Özetleyecek olursak bu karmaşık durumda bölgede Rusya daha karlı çıkabilecek bir konum elde etmiş gözüküyor.
Konunun en sıkıntılı kısmı ise yıllardır birbirinin amansız düşmanı olan Suudi Arabistan ile İran’ın bir savaşa girmesidir. Böyle bir durum bölgeyi tamamen yangın yerine çevirir ve Türkiye de dahil bölgedeki tüm ülkelerin bu yangından zararlı çıkmamaları mümkün değildir.
Bölgede var olan sıkıntıların giderek arttığı günümüzde şimdi de Suudi Arabistan-İran gerginliğinin baş göstermesi Türkiye açısından da önemlidir. Çünkü bölgedeki gelişmelerden en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyoruz. Bu gerginliğin ise bize zararından başka hiçbir getirisi olmayacaktır.
Geçmişte mezhep çatışmaları İslam ülkeleri vurmuş, ortalığı cehenneme çevirmiş ve yıpratmıştı. Bundan kazanan da olmadı. İslam dünyası bir tülü ayağa kalkamadı. Bugün aynı oyun sahneye konulmaya çalışılıyor. Konu ile ilgili yazılarımıza önümüzdeki günlerde de devam edeceğiz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz