Nasıl iyimser olalım ?

Alçaklar, Kalleşler, Kahpeler, Hainler….
Artık alıştığımız ve ne yazık ki kanıksadığımız Gazete başlıkları bunlar.
Hemen her saldırıdan sonra başta medyamız olmak üzere hemen herkesin ortak düşüncelerini taşıyan ve hamaset dolu duygular içeren bu başlıkları, bu eylemleri yapan teröristler geberip gittikleri için göremiyor, duyamıyor.
Çünkü çoğu canlı bomba oldukları için olay yerinde patlıyorlar, gidiş o gidiş.
Hoş onlar Cennete gideceklerinden çok eminler ama biz Cehenneme kadar yollarının olduğuna yürekten inanıyoruz.
Bizi yönetenlerin uyguladığı yanlış Dış Politikaların sonucu olsa gerek; ülkemiz üzerinde son yıllarda oynanan oyunların en tehlikelileri şu son zamanlarda oynanmaya başladı.
Öce Suruç’ta sonra Türkiye’nin Başkenti Ankara’nın göbeğinde şimdi de İstanbul’un kalbinde Sultanahmet meydanında patlatılan canlı bombalar yüzlerce insanın canına mal olmakla, tüten ocakları söndürmekle kalmadı, yurdumuzun da adeta kalbine saplandı.
Etrafımızda yanan ateş çemberinin içine mutlaka Türkiye’yi de çekmek isteyen iç ve dış güçler bu kez çok kararlı görünüyorlar. Bunun için de ellerinden geleni yapıyorlar doğrusu. Bunların Türkiye’deki destekçileri de tabii ki boş durmuyorlar bu arada. Onlar da yangına körükle gidip ateşe odun taşımaktan çekinmiyorlar.
Çünkü biliyor ve görüyorlar ki Türkiye hiç bir dönemde; son yıllardaki bu dönem kadar birlik ve beraberliğini kaybetmemiş, bu denli Dünyada yalnızlaşmamış, Milletimiz hiç bu kadar geleceğinden endişe duymamış ve karamsar olmamıştı.
Ya şimdi. Durum çok ama çok kötü. Ülkeyi Başbakanın mı yoksa Beştepe’nin mi, kimin yönettiği bile belli değil. Tarafsız ve herkes tarafından saygı ve takdir görmesi gereken Beştepe; bugün neredeyse ülkenin yarısıyla kavgalı durumda. Kendi fikri ve düşüncesi karşısında olanları hemen Vatan Hainliğiyle suçlayarak, ülkenin hakim ve savcılarına hedef gösteriyor. Her gün bir vesile yaratarak yaptığı konuşmalarla muhalifleri azarlayarak, adeta onlarla kavga eder duruma geliyor.
Ya ülkenin Başbakanı olan kişiye ne demeli? Bütün iyi niyetine rağmen varlığıyla yokluğu bile belli değil, sanki Beştepe ile halkın arasında kalmış gibi.
Bazen kendi anlattıklarına kendisi bile inanmıyor görüntüsü veriyor. Siyasi geleceğini Milletin iradesinde değil de Beştepe’nin iki dudağı arasında görüyor havasında.
Muhalefet dersen zaten kendi derdinde. Halktan gerekli desteği alamadığı için eli kolu bağlı çaresiz durumda. Ülkeyi ve Milleti düşündüğü bile yok. Muhalefetin, görevini yapmaya çalışan STK ve Medyanın bir bölümü ise korkudan ve baskılardan sinmiş vaziyette. Yandaş Medya ise iktidara yalakalık yaparak bir an önce küpünü doldurma yarışında. Biz yine de enseyi karartmayalım, karamsar olmayalım diyeceğiz ama; iyimser olmamız bu şartlar altında mümkün mü?