“Terör” denilen bela ve birlik bütünlüğümüz…

“Terör” denilen bela ve birlik

bütünlüğümüz…

Necdet Buluz

Ankara’da meydana gelen patlama ile ilgili mahkeme “yayın yasağı” koyduğu için, bu olayla ilgili yazı ve yorum yapmayacağız ve karar uymak durumundayız. Yasak kalktıktan sonra konu ile ilgili yazılarımızı, görüşlerimizi ve yorumlarımızı yansıtmaya devam edeceğiz. Bugünkü yazımızı resmi açıklamalardan ve yayın yasağı dışında olan bilgilerden istifade ederek sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Bugün, terör ve bundan istifade edenlerden söz edelim.

Başbakan Davutoğlu, Ankara’da meydana gelen katliamı 1992 Amude doğumlu Salih Neccar adlı YPG’ linin yaptığını açıkladı. Devletin resmi açıklaması budur. Başbakan Davutoğlu açıklamasında “ Şu anda olayın failleri konusu tümüyle aydınlatılmış durumdadır. Bu saldırının Türkiye içindeki bölücü terör örgütü üyeleri ve YPG mensubu bir kişinin birlikte gerçekleştirdiği ortaya çıkmıştır” diye de ekliyor.

Yapılan değerlendirmelere de bakalım:

Patlamayı gerçekleştiren YPG’li Neccar’ın Temmuz 2014’de Türkiye’ye giriş yaptığı, parmak izinin alındığı, yasa dışı yollarla da giriş-çıkış yapabileceği söyleniyor. Teröristin bu patlama için de 7,5 ay hazırlık yaptığına vurgu yapılıyor.

İstanbul’daki bir grup, 15 Aralık’ta sahte kimlikle İzmir’den Volkswagen –Scirocco marka lüks bir araba kiralamış. Sahte plaka takıp Diyarbakır’da PKK’lı hainlere satmışlar. Teröristler araca bu kez 06 FB 3157 numaralı sahte plakayı takmış. Tanıma sistemi de devre dışı bırakılmış.

Olay PKK-PYG ortak eylemi olarak ortaya çıkıyor.

Konuya nereden bakılacak olursa olsun, terör denilen bela kişi ya da grupları nereden olursa olsun buluyor. Bugüne kadar yaşadıklarımız da bunu açık biçimde ortaya koymaktadır.

Ancak, biz yıllardır şunu söyledik:

Dış güçlerin desteği olmasa terör örgütlerin böylesine kapsamlı ve planlı bir eylemi gerçekleştirmeleri mümkün müdür?

Bu olayın gerisinde de dış güçlerin, istihbarat servislerinin var olabileceğini görmekteyiz.

Dikkat edilecek olursa, Türkiye’de 3 milyona yaklaşan sığınmacı bulunuyor. Bunların içinde teröristlerin olabileceğini düşünüyoruz. Her ne kadar giriş-çıkışlar kayıt altına alınmış olsa bile, bunların hangilerinin potansiyel suç işleyebileceğini bilemeyiz. Bunlar arasında PKK’lısı da, PYD’lisi de IŞID’cısı da olabilir.

İşte, dış güçler ve istihbarat servislerinin hedefinde bunların bulunduğu, suç işleyebilecek potansiyelinde olanlarla ilişkilerin olabileceği ihtimallerini düşünüyoruz. Nitekim Türkiye’deki bu tür saldırıların Suriye’den giriş yapanlarca gerçekleştirilmiş olduğu bu ihtimalleri artırıyor.

PYD Lideri Müslim, patlamadan sonra yaptığı açıklamada “Bunun bizimle bir ilgisi yoktur. Saldırganın ismini ilk kez duyduk, bu saldırıya dahlimiz yok “açıklamasında bulunmuştu. Ankara, Müslim’ün bu açıklamasına karşılık “Gerek PKK, gerekse PYD’nin her ne kadar başında olanlar bu işin kendileri ile alakalı olmadığını söylüyorlarsa da istihbarat örgütlerimizin elde ettiği belgelerle saldırının bunlara ait olduğu ortaya çıktı” şeklinde yanıt veriyor.

Burada önemli olan, saldırganların hangi gruplara mensup olmasından ziyade, kimlerce kullanılmış olmasıdır. Tamam, saldırgan PKK’lı, ya da PYD’lidir, ama bunları kullananlar kimlerdir? Yukarıda da vurgulamaya çalıştığımız gibi, eğer dış güçler ve istihbarat servisleri bir ülkenin kana bulanmasında katkı sağlamayı hedef haline getirmişlerse, bu tür örgütlerin elamanlarını kullanabilmektedirler.

Ankara saldırısını iyi okuyabilirsek, bunun Suriye’den gelen iki kişi ile gerçekleştirilemeyecek bir eylem olduğunu görürüz. Biz, bu nedenle bu işin arkasında başka güçlerin olduğu ihtimalinin önemini ortaya koymaya çalışıyor. Hiç kuşkusuz istihbarat birimlerimiz de bu konuda çalışma yürüyorlardır ve elde ettikleri ipuçlarını değerlendirip, gereken açıklamalar da yapılacaktır.

Burada işin ilginç yönü, Amerika başta olmak üzere, Batı ve Rusya’nın PYD’ ye olan aşkıdır. Adı geçen ülkelerin bu gruba Suriye’deki desteği aralıksız sürüyor. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın suçlamalarına rağmen Amerika’dan PYD için “Kahraman savaşçılar “açıklaması da düşündürücüdür.

Rusya’nın ise Suriye’de hava desteği ile PYD’nin önünü açmaya devam ettiğini de gözlemliyoruz.

Her zaman yazıp, vurgulamaya çalıştığımız gibi, etrafımız iç ve dış düşmanlarla çevrilmiş durumdadır. Bölgede tamamen yalnız kaldık. Güvenebileceğimiz, inanabileceğimiz ve yanımıza çekebileceğimiz, desteğini alacağımız bir ülke kalmadı. Bölgede büyük oyunlar oynanıyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Kim dost,kim düşman bunu bile ayırt etmekte zorluk çekiyoruz.

Bu günleri de atlatacağız. Birbirimize kenetlenme, bir olma, diri olma ve bütünlüğümüz koruma zamanıdır. Terör denilen beladan kurtulabilmemiz için millet olarak bütünlüğümüzü korumak ve yılmamamız gerektiğini altını kalınca çizerek bir kez daha anımsatmak istiyoruz.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz