ARTVİN CERATTEPE İÇİN BİR KEZ DAHA AYAKTA

ARTVİN CERATTEPE İÇİN BİR KEZ DAHA AYAKTA

CERATTEPE İÇİN BİLİRKİŞİLERİN HAZIRLADIĞI CERATTEPE RAPORUNA

ARTVİN HALKINDAN TEPKİ GELDİ.

Yeşil Artvin Derneği Başkanı Karahan Okumuş bir Orman Fakültesi hocası

madencilik ormana zarar vermez diyebiliyor”

Haber:Hayati Akbaş

ARTVİN-Artvin'de, Cerattepe bilirkişi raporuna tepki Artvin’in Kafkasör Yaylası

Cerattepe Mevkii'ndeki madencilik faaliyetleri için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın,

'Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Olumlu' raporunun yürütmesinin durdurulması

ve iptali istemiyle açılan Türkiye'nin en büyük çevre davasında hazırlanan ve Rize

İdare Mahkemesi'ne sunulan bilirkişi raporuna, Yeşil Artvin Derneği basın açıklaması

ile sert tepki gösterdi.

Otopark Meydanında toplanan yaklaşık bin kişi ‘Gerçek bilirkişi Artvin halkıdır.

Artvin halkı kararını vermiştir.' yazılı pankart açtı, 'Bilirkişi biz biliriz, sanma ki

vazgeçeriz' ve 'Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez' sloganları attı. CHP

Kocaeli Milletvekili Haydar Akar ile Sinop Milletvekili Barış Karadeniz’in de katıldığı

basın açıklamasını okuyan Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan, 3 aydır

bekledikleri bilirkişi raporunun ne yazık ki, şimdiye kadar görülen bilirkişi raporlarının

en acayibi ve bakanlığın ÇED olumlu kararını olumlama raporu olarak tarihe geçtiğini

savundu. Analizlere dayalı bir belge olarak hazırlanması gereken bilirkişi raporunun

kimi bilgilerin tekrarlanması, genellemeler ve olasılıklar öne sürmekle yetinilerek

hazırlandığını iddia eden Karahan, şöyle konuştu: 

Yaşam alanlarımızın savunulmasında 20 yıldır süren mücadelemizde bu gün

son gelişmeleri ve bu konudaki düşüncelerimizi paylaşmak üzere bir kez daha bir

araya gelmiş bulunuyoruz.

Bilindiği üzere hukuka ve adalete aykırı bir genelgeye dayanılarak hazırlanan

ve iptal edilen ÇED Raporunun eksikliklerinin giderildiği söylenen ikinci ÇED

davamızla ilgili 2016 yılı Mart ayında Cerattepe’de keşif yapılmış olup, bu keşifte

görev alan bilirkişilerin raporunu beklemekteydik. 3 ay sonra nihayet bu rapor

mahkemeye sunulmuş, UYAP sistemi üzerinden incelenebilmiş, bu gün de tarafımıza

tebliğ edilmiştir. Bu nedenle rapor hakkındaki görüşlerimizin sizlerle ve ülke kamuoyu

ile paylaşılması gerekli olmuştur.

ÇED olumlu kararının iptali için açılan davada, yapılan keşif sonrası yazılan

bilirkişi raporu, ne yazık ki, şimdiye kadar gördüğümüz bilirkişi raporlarının en acayibi

ve Bakanlığın ÇED olumlu kararını olumlama raporu olarak bu günden tarihe

geçmiştir.

Normalde bilirkişi raporlarının analizlere dayalı bir belge olarak

hazırlanması,dolayısıyla bilirkişilerin de herhangi bir ÇED raporunu değerlendirmesi

sırasında da bu analizleri veri, bilgi, yöntem ve çıkarımlarının anlamlılığı yönünden

yeterliliğini tartışması gerekir. Üzücü olan şu ki böyle bir tartışma yapılmamış; kimi

bilgilerin tekrarlanması, genellemeler ve olasılıklar öne sürmekle yetinilmiştir. Bu

nedenle, rapor her şeyden önce bu yönüyle son derece yetersizdir.

Bir başka bilim dışı değerlendirme de ormanla-ağaçların karıştırılmasıdır. Bir

orman ekosisteminin değeri ağaç sayısı ile belirlenemeyeceği gibi, şu kadar sayıda

ağaç kesilecek öyleyse zarar olmayacak sözü de o denli bilimsel gerçeklerden

uzaktır. Bir maden işletmesinin orman ekosistemlerine etkisi, kesilecek ağaç sayısı

ya da zarar görebilecek alanın küçük olmasına indirgenemez. Bunu raporuna yazan

bir profesöre de bilim adamı denemez. Bu anlamda bu rapor, bir orman fakültesi

öğrencisinin bile bildiği gerçeklerin, bazı hocalar tarafından bilinmediğinin ya da

bilinse de söylenemediğinin bir göstergesidir.

Ormanlar özellikle de Cerattepe ve Genya’nın Doğal Yaşlı Ormanları, yalnızca

ağaçların rastgele bir araya geldiği bir ağaç topluluğu değildir! Öyleyse nasıl oluyor

da şirketin yaptırdığı ÇED raporunda bile bazı sakıncalar ve zararlardan söz edilirken

bir orman fakültesi hocası, madenciliğin ormana zarar vermeyeceğini söyleyebiliyor.

Böyle bir felaket herhalde dünyada tektir ve o da bizim başımıza gelmiştir.

Raporda, dava konusu madencilik faaliyetinin olası etkilerine karşı alınacak

önlemler konusunda ne yazık ki tamamen yatırımcıların beyanları yani tartışmalı ÇED

bilgileri esas alınmıştır. Oysa bu raporun konusu zaten ÇED’in değerlendirilmesi ile

ilgilidir. Üstelik çok daha önemlisi, bu etkiler tek tek ele alınarak değerlendirilmeye

çalışılmıştır ancak değerlendirme yapılamadan sadece tespitlerde bulunulmuştur.

Oysa her ekosistem için olduğu gibi orman ekosistemlerine olan etkiler için de

tümleşik olarak değerlendirme yapılmalıdır. Bu raporu yazan ekip, anlaşılmıştır ki

zaten tümleşik yani kümülatif etkilerini değerlendirme yetkinliğine sahip değildir.

Teleferik hattının maden ruhsat sahası dışında olduğunu herkes bildiği halde,

Bilirkişi Heyeti bu raporu adeta sadece teleferik üzerine oturtmuş ve dikkatleri

böylece asıl konu olan maden sahasının dışına çekmeye çalışmıştır. Esasen teleferik

hattı ile 365 gün ve 24 saat sürekli çalışılmasına rağmen taşınacak rezerv

292.000.ton olarak hesaplanmış olmasına ve bu durumda 500.000 ton rezervin

teleferikle taşınmasının mümkün olmadığı tespit edilmesine rağmen taşıma

sorununun önceki ÇED’den farklı olarak çözüldüğü söylenebilmiştir.

Bu raporun neresini anlatsak bilemiyoruz, tutulacak bir yanı yok ki. Örneğin, 61

sayfalık bu raporda yazılı olanların yarısından fazlası ÇED’den aynen alıntı, diğer

bölüm ise ağırlıklı olarak ÇED raporunu aklamak için parayla yaptırılan raporlardan

aynen alıntı şeklindedir. Hatta bu garabet o kadar ileri götürülmüş ki, bilirkişi

raporunun bir bölümünde yazılanlar, başka bölümünde aynen tekrarlanabilmiştir.

Düşünsenize, bir bilirkişi raporunda iki şekil bile alt yazıları ile aynen 5 sayfa sonra

yeniden kullanılabilmiştir. Bu bir kara mizah değil sevgili Artvinliler, sevgili basın

mensupları. Ülkemizde bilirkişilik yapan bazı hocaların bilimsel düzeyini gösteren acı

verici bir örnektir. Endemik Siklamenleri “buradan alıp biraz yukarı ekerseniz sorun

çözülür” diyebilen bilirkişilere bırakın madenin etkilerini sormayı, "2+2 kaçtır" diye

sorulması bile caiz değildir.

ÇED raporu ve dolayısıyla şirketin "taahhüt" ettiği her konu bu rapora

aktarılarak "ÇED’ de taahhüt edilmektedir" sözüyle bitirilmektedir. Bu haliyle şirketin

vaat ettikleri baştan yapılacak kabul edilmiş ancak nasıl? Sorusu hiç sorulmamış ve

cevaplanmamış, dolayısıyla asla sorgulanmamış, kuvvetle muhtemeldir ki

Sorgulanamamıştır. Hatta herkesçe bilinen, ÇED ve tüm raporlarda değinilen kimi

eksikliklere bile değinilmiş, ama hiçbir çözüm önerilememiştir. Yani bizim yıllardır

söyleye geldiğimiz eksiklikler, yine eksik olarak kalmıştır.

Kendilerinin sözde uzmanlık konularında bu denli tutarsız yaklaşımlar

sergileyen bilirkişi heyeti, kendilerine ait olmayan ve bu mahkemece sorulmayan

sosyal konularda görüş sergilemekten kaçınmamış ve “kamuoyunun madenciliğe

karsı olumsuz durmalarına da neden olmamak için ekosistemdeki tahribatın en aza

indiren atık yönetim önlemleri alındığının net ve açık biçimde herkese gösterilmesi

önemlidir" gibi bir önerme yumurtlamışlardır.Teknik bilirkişi raporunun meselenin

sosyal yanına dair bir yorumda bulunması öncelikle raporun amacı ve hazırlayanların

yetkinlikleri dışındadır. Kamuoyundaki hangi düşüncenin madene karşı itiraza yol

açtığı ancak halkın kendisinin dile getirebileceği ve de sosyal bilimciler tarafından

derinlemesine bir araştırma yapılması ile ortaya koyulabilecek bir konudur. Heyetin

yaptığı bu çıkarımın dayanaksız olduğu son derece açıktır. Üstelik heyet, bu

dayanaksız iddiadan yola çıkarak, adeta şirkete halkı ikna etmesi için ne yapması

gerektiği konusunda kendince tavsiye vermektedir.

Raporda en dikkat çekici ve üzüntü verici olay ise; 22 yıl öncesinde karar

verilen ve herkesin bildiği “kapalı madencilik” safsatası ile ilgilidir. Bu durum, maden

şirketi ve ne yazık ki bu yanlış bilgiye inanan siyasi irade tarafından sürekli olarak

yeni bir yöntemmiş gibi sunulan “açık işletme iptal, kapalı işletmeye geçilecek”

sözünün, Bilirkişi Heyeti tarafından zarar verilmeme gerekçesi olarak kabul edilmiş

olmasıdır. Raporun birçok yerinde kapalı işletme olmasının zararı ortadan kaldıracağı

gibi bilim dışı, zavallı ve sığınmacı bir tavır takınılmıştır. Yine ruhsat alanının 4406

hektar olmasına rağmen bu alanın sadece 22.2 hektar kısmında madencilik

yapılacağı vurgusu özellikle yapılmış, açık işletme ile ilgili ayrıca bir başvuru olduğu

anlatılmış olmasına rağmen bu yalana bilirkişiler alet olmuşlardır.

Sonuç olarak rapor, madencilik faaliyetini gerçek anlamda irdeleyerek olası

sorunları ortaya koyamadığı gibi, içerik fakirliği, cümle hataları ve yazım özensizliği

nedeniyle tam bir hayal kırıklığı yaratmıştır. Defalarca okunarak 61 sayfalık raporda

bir bilgi kırıntısı, bir adalet duygusu, uzmanlıklarına uygun bir bilimsel değerlendirme,

içinde 25.000 kişinin de yaşamakta olduğu bir ekosistemin yok edilip edilmemesine

ilişkin söylenenlerde insaf ve insanlık aranmış ancak bulunamamıştır. Esasen raporu

yazanların bilgi düzeyi ve önyargıları hakkında kuşkuya yer vermeyecek bir rapor

olmuştur. Ne yazık ki bilimin, sadece azgın bir kar hırsı ile doğayı ve bütün yaşam

alanlarını yağmalayanların kapısında kul edildiği bir yağma düzeninden geçiyoruz. Bu

karanlık düzen elbet bir gün sona erecek bu raporları verenler, ders verdikleri

gençlerin ve evlerindeki çocuklarının yüzlerine bakmaya utanacaklardır. Bu kişileri

vicdanlarının karanlığı ile tarihe bırakıyoruz. Bu bilirkişi raporu hakkındaki

itirazlarımızı 15 gün içerisinde hazırlayıp mahkemeye sunacağız, daha sonra

duruşma günü bildirildiğinde bütün ülkedeki Artvin dostları ile birlikte bu davanın

duruşmasına gideceğiz.

Bu vesile ile bu günlerde görevi sona eren vali içinde bir şeyler söylemek

gerekiyor. Görüldüğü gibi her şey bitmekte, gelip geçmektedir. Kendisinin bundan

sonraki yaşamında sadece ve sadece devlete ve millete hizmet etmenin büyük

mutluluğunu tadabilmesini ve başarılı olmasını diliyoruz. Vali veda yemeğinde, bizlere

bile kapısının açık olduğunu söylemiş. Ancak bizi terörist ilan eden, 7 ilin güvenlik

güçlerini üzerimize salan, üstümüze gaz, mermi yağdıran, makamına kabul etmeyen

bir Valinin kapısına gitmeyeceğimiz açıktır. Giderayak Artvin’in gençlerini birbirine

kırdırarak, kan akıtarak bölme amacı taşıyan, madencileri silahlandırma projesini

kabul etmiş olmasını asla unutmayacağız. Yine bir yaşam mücadelesini büyük emek

ve özveriyle sürdüren Artvin halkına yönelik özellikle kamu kurumlarında çalışan

arkadaşlarımıza soruşturmalar açarak sindirme politikasını biliyor ve unutmuyoruz.

Açık tuttuğu kapıdan kimlerin gelip geçtiğini gördük, biliyor, tarihe not ediyoruz. Artvin

halkı olarak bilinmelidir ki, Valiye gönlümüzün kapısı kapalıdır. Bizim için karar

verenler artık başka diyarlara gidiyor, bizi her zaman olduğu gibi derdimizle ve

Cengimizle baş başa bırakıyor. Unutulmamalıdır ki biz Artvin’e ve Ülkemize güzel

hizmet edeni de etmeyeni de unutmayan, birini kalbinin ta içine, diğerini ise aklının bir

köşesine yazan bir halkız.

Değerli Artvin Halkı; Cerattepe maden projesi 20 yıldır süren bir mücadele

olup bu mücadele Artvin halkının birlik, beraberlik, kardeşlik, özveri, Artvin sevgisi ile

yoğrulmuş ve böyle başarıya ulaşmış bir mücadeledir. Gücümüz ve inancımız hiçbir

zaman azalmamış, son dönemde ise ülkemizin her yerindeki Artvinliler ve çevre

dostlarının bu mücadeleye katkıları ile bütün ülkeye mal olmuştur. Cerattepe

mücadelesi ülkemizin dört bir yanında çevreye yönelik saldırılara karşı mücadele

edenlere örnek olmuş, umut olmuştur. Bu gün her zamankinden daha güçlüyüz.

Yaşam alanlarımızı, doğamızı, kurdun kuşun hakkını, bu cennet vatanı elbette

savunmaya devam edeceğiz. Artvin haramilere bırakılmayacak kadar değerli ve

bütün dünya için bize emanet edilmiş eşsiz bir mirastır. Baskıyla zulümle bu

toprakları terk edeceğimizi zannedenler boşuna beklemesinler. Biz Artvinliyiz ve bilir

bilmez kişilerin sözüyle Artvin’i terk etmeyiz.

Bu kutlu mücadelede herkesi yanımızda görmek istiyor, mücadele

arkadaşlarımıza, Artvin dostlarına, yaşam mücadelesi veren çevre dostlarına saygı

ve sevgiler gönderiyoruz.

Biz Artvinliyiz ve bilir bilmez kişilerin sözüyle Artvin’i terk etmeyiz.” ifadeleri ile

sözlerini tamamladı. Grup daha sonra maden aleyhine sloganlar atarak dağıldı.