“Uluslar arası hukuk güçlünün Politika aracıdır…”

“Uluslar arası hukuk güçlünün
Politika aracıdır…”

Necdet Buluz

Almanya Federal Meclis’inin 1915-1916 olaylarını “soykırım” olarak kabul etmesine tepkiler çığ gibi büyüyor. Hiç kuşkusuz son derece haksız biçimde Türkiye’yi suçlayan Almanya Federal Meclis’in bu kararının hukuksal değerinin olup olmadığı ad ayrıca bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor.
Bu sütunlarda hukuksal konulardaki görüşlerini sıkça yansıttığımız Ağır Ceza Eski hakimlerinden Kerim Yılmaz, konuyu hukusal açıdan değerlendirip, bir yazı yazmış. Yılmaz yazısında alınan kararın hukuksal değerinin olmadığına vurgu yapıyor ve “Uluslar arası hukuk güçlünün politika aracı olarak kullanılıyor. Almanya’nın yaptığı da budur” diyor.
Bugünlerde çok tartışılacak olacağını gördüğümüz konuyu hukuksal açıdan değerlendiren Kerim Yılmaz’ın yazısını sizlerle paylaşıyoruz:
“Almanya Federal Meclisi, 1915 olaylarını “soykırım” olarak niteleyen tasarıyı kabul etti.
Tasarı, “1915 ve 1916 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere ve diğer Hristiyan azınlıklara uygulanan soykırımın hatırlanması ve anılması” başlığını taşıyor. Almanya’da, 1915 olayları tasarıda ilk kez resmen “soykırım” olarak nitelendiriliyor. Durumun Uluslararası hukuktaki yerini tanımlayalım ki sonucunu kestirebilelim..
Kısaca;
İnsanlığa karşı işlenen suçlar kavramının tarihi 17.y.y la kadar dayansa da esasen Hitler’in Yahudilere soykırım uyguladığı İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan insanlık dışı fiiller ve çekilen acılar uluslararası toplumda uluslararası bir ceza mahkemesi kurulması fikrini daha yaygınlaştırmıştır.

1945 yılının başlarında, ABD’nin resmi çevrelerinde, savaş suçlarının yargılanması konusu tartışılmaya başlanılmış ve bu devlet tarafından Fransa, İngiltere, SSCB hükümetleri nezdinde girişimlerde bulunulmuştur. Savaşın sona ermesiyle birlikte, İkinci Dünya Savaşının ağır suçlularını yargılamak üzere, ABD, Fransa, İngiltere ve SSCB arasında imzalanan, 8 Ağustos 1945 tarihli Londra Antlaşmasıyla, Nürnberg Askeri Ceza mahkemesi kurulmuştur. Sonrasında BM öncülüğünde hazırlanıp sunulan ve 31 Aralık 2000 tarihine kadar imzaya açık kalan ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ kurulması sözleşmesine yapılan katılımlar sonucunda, 1 Temmuz 2002 tarihinde mahkeme Lahey’de kurulmuştur. Türkiye şu an itibarıyla hala UCM’ye taraf olmuş değildir…
İç hukukumuza 2005 de yürürlüğe giren Yeni Türk Ceza Yasasının 76. Maddesindeki düzenlemeye dahil olan bu suçun tanımı tamamen uluslararası hukuktan alınmıştır..
Soykırım
(1) Bir planın icrası suretiyle, milli, etnik, ırki veya dini bir grubun tamamen veya kısmen yokedilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur:

a) Kasten öldürme.
b) Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme.
c) Grubun, tamamen veya kısmen yokedilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması.
d) Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması.
e) Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi.
(2) Soykırım suçu failine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. Ancak, soykırım kapsamında işlenen kasten öldürme ve kasten yaralama suçları açısından, belirlenen mağdur sayısınca gerçek içtima hükümleri uygulanır.
(3) Bu suçlardan dolayı tüzel kişiler hakkında da güvenlik tedbirine hükmolunur.
(4) Bu suçlardan dolayı zamanaşımı işlemez.
Şeklinde tanımlanıp unsurları belirlenmiştir.

Uluslararası ve ulusal yasal duruma göre; Ermeni tehciri olarak kayıtlara geçen ve tarihe mal olan bu olay asla bir soykırım suçu değildir! Dolayısıyla T.C nin bundan sorumlu tutulması da hukuken imkansızdır!

Çünkü isyancı ermeni komitacıların katlettiği Türk sayısı Ermenilerin kaybından çok daha fazladır. Örneğin memleketim K.Maraş’ta Zeytun Ermenileri bölgede Müslüman(Türk) ahaliyi katletmişlerdir. Bugün az da olsa yaşayanlar anlatır mezarlıklar da ortadadır.

En çok katliam yaptıkları Van bölgesi adeta Doğunun Çanakkalesidir. Şehitlikler ve mezarlıklar asla yalan söylemez!

Bu meyanda; AKP’ nin at pazarlıkçı tavrına karşılık Alman Parlamentosundan alınan kararın hukuki bir sonucu yoktur. Bu olay küresel güçler elinde bir diplomasi silahı olarak kullanılmaktadır Devam da edecektir.. Bu tür kararları kompleks yapmaya gerek de yoktur. Uluslararası hukuk güçlünün politika aracıdır. AKP nin yalandan tepkilerine kanmayın. Diplomatik yolda engelleme için çabası da sıfırdır! İç politikada Hilal-Haç savaşı naralarına kanmayın. Bu karadan memnun olduğunu dahi düşünüyorum. Çünkü içerde yandaş konsolidasyonuyla Haçlıya karşı durma mavrasıyla destek almaya çalışıp kafasındaki ilkel başkanlık sistemi için kullanacaktır. Kötü yanı şu ki; Giderek modern dünyadan kopan ilkel bir kabile devletine yol alıyoruz!”
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz