Suriye politikaları değişirse neler olabilir?

Suriye politikaları değişirse
neler olabilir?

Necdet Buluz

Rusya ile krizin çözülmeye doğru gitmesi, Türkiye’nin Suriye politikalarında da yumuşak bir tavır alabileceği ihtimallerini güçlendiriyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Soçi’de yaptıkları görüşmede “terörle ortak mücadele” ve “Suriye’de birlikte çalışma” konularında aldıkları ortak kararın Türkiye’nin Suriye politikalarında değişikliğe gidebileceğini gösteriyor.
Dikkat edilecek olursa Başbakan Yıldırım da Suriye konusunda yaptığı açıklamalarda komşu ülke ile iyi ilişkiler kurmak istediklerinin altını çizmişti. “Esad gitmeli” politikalarının bugüne kadar işe yaramadığı, Esad’ın Amerika ve Rusya tarafından da korunması, Türkiye’yi bu konuda yeni politikalar üretmeye yöneltebilir.
Aslına bakılacak olursa Türkiye’nin Suriye ile iyi ilişkiler içine girmesi, ülkemiz adına çok önemli olacaktır. Çünkü Suriye içinde “Terörist gruplar” olarak nitelediğimiz PYD/YPG/IŞİD/El Nusra gibi gruplar için Suriyeli yetkililer de “Adı geçen b grupları biz de terörist olarak değerlendiriyoruz” diyor.
Suriye’nin önemli isimlerinden emekli General Heysem Hassun, terörle mücadelede Ankara’nın samimi bir görüntü verebilmesi için öncelikle Suriye’de değişik terör gruplarına verdiği desteği kesmesi gerektiğini söylüyor. Sonra da “Gelin Suriye’de birlikte çalışalım, ülkelerimizin lehine kararlar alalım, biz buna hazırız” mesajını veriyor.
Rusya’nın Türkiye ile Suriye arasında bir arabuluculuk görevini üstlenmeye hazır olduğu söyleniyor. Böyle bir oluşum için atılabilecek adımların bölgenin geleceği için son derece önemli olduğunu söylemeliyiz. Rusya’nın ise Türkiye’nin “Esad gitmeli” görüşünden geri adım attıracak bazı formülleri devreye sokabileceğinden de söz ediliyor.
Heysem Hassun, gelişmelerle ilgili bakınız neler diyor:
“Öncelikleri konuşursak Türkiye ilk önce terörist gruplara silah vermeyi durdurmalı, sonra Kürt örgütleri konuşuruz. Türkiye, Suriye’nin önceliklerine kulak verirse herkes kâr eder. Çünkü o zaman ülkelerin öncelikleri dolayısıyla bölge öncelikleri ön plana çıkar. Olayların başlangıcında Suriye yönetimi o grupları (PYD/YPG), kendi bulunduğu halk kesimlerini terörist saldırılardan korumak hedefiyle desteklemişti. Şu an için ise halk, o grupların IŞİD ve Nusra cephesinden farksız olduğunu düşünmektedir. Nitekim devlete silah kaldıran herkes isyancıdır, teröristtir. Eğer YPG ciddi ciddi devlete karşı baş kaldırırsa Suriye Ordusu’nun buna kayıtsız kalacağı düşünülemez. Öte yandan Türkiye ile ABD arasında çelişki ve görüş ayrılıklarının olduğuna şüpheyle yaklaşıyorum. Türkiye, YPG’nin ana güç oluşturduğu SDG milisleri Suriye-Türkiye sınırının yanından Türkiye yönetiminin gözü önünde, Amerikalılarla birlikte araçlarla Rakka’nın Ayn İsa İlçesi’ne doğru yol almıştı. Operasyon başarısız bir şekilde bittiğinde aynı konvoy yine sınır bölgesinden geçerek Münbiç’e gitmişti. Türkiye yönetimi ABD’nin bu pişkin davranışlarını görmezlikten geldi. ABD ile Türkiye arasında anlaşmazlık varsa da Türkiye bunu kendi faaliyetleriyle bize ispatlamalı. Uluslararası camia eskiden beri Nusra Cephesi ile IŞİD örgütlerini terörist saymıştı. Daha sonra bir adım daha atılarak İslam Ordusu örgütü de terörist sayıldı. Lakin Türkiye hükümeti, diğer grupları ‘ılımlı silahlı muhalefet’ olarak tanımlıyor. Uluslararası hukukta hiç böyle bir terim yok. Meşru devlete karşı silah taşıyan her kimse en iyi ihtimalle isyancıdır, en kötü ihtimalde ise teröristtir. Suriye’de devletin inisiyatifi dışında silah taşıyan bütün gruplar teröristtir. Rusya Türkiye’nin ılımlı dediği örgütleri de bu kategoriye dahil etmeyi umuyor. Fakat AKP iktidarı hala bu silahlı grupları destekliyor. Umuyorum ki en kısa zamanda bu tavırlarından vazgeçerler. Henüz somut bir adım göremedik ama umarım Lavrov, Türkiye’yi bu konuda ikna edecektir.”

Amerika’nın “terörist” olarak görmediği YPG konusunda Suriye’nin “terörist grup” olarak görmesi Türkiye-Suriye yakınlaşması için önemli bir adım değil midir? Biz yıllardır “PKK teröristleri neyse PYD’ de de aynısıdır” demiyor muyuz?
Yanı başımızda Bağımsız bir Kürt Devleti’nin kurulması için hem de “kırmızı çizgilerimizi” alt üst eden PYD ile mücadelede Suriye’nin desteğini sağlamamız çıkarımıza ters mi düşecektir? Esad gitse ne olur gitmese ne olur? Bizim için önemli olan ülkemizin ve bölgenin geleceği olmalıdır.
Bugüne kadar uyguladığımız yanlış Suriye politikalarından başımıza gelmeyen kalmadı. Sınırımız delik-deşik durumda. PKK terörünün yanında şimdi de IŞİD terörü eklendi. Suriye’deki PYD’lilerle PKK’lıların bağlarını ve birlikte hareket ettiklerini biliyoruz.
Her ne kadar ülke içinde ve Kuzey Irak’ta PKK’nın beli kırılmış gibi görünüyorsa da, Suriye’deki PYD’lilerden elde edilen silahlarla yeni PKK kadrolarının varlığını da görmezden gelemeyiz. Kaldı ki, PYD’yi müttefik gibi gören Amerika’nın bu örgüte verdiği silahlar aynı zamanda PKK’nın da eline geçiyor.
Terörle ortak mücadeleden hiç kimsenin kuşkusu olmasın Türkiye karlı çıkacaktır. Rusya’nın bu konudaki yaklaşımının Suriye ile de çerçeveyi genişletebilirsek, çok daha somut sonuçların alınması gündeme gelebilir. Çünkü Rusya terörle ortak mücadele ve Suriye’de birlikte çalışma konularında Türkiye’ye “yeşil ışık” yakıyor.
Suriye’deki terörist gruplar konusunda Rusya’nın “Türkiye ile aynı görüşleri paylaşıyoruz ve bu gruplara karşı birlikte mücadele etmeye hazırız” açıklaması önemli bir fırsat değil mi?
Bize soracak olursanız bundan Türkiye’nin istifade etmesi gerekiyor. Esad takıntısının da bir kenara bırakılmasında fayda var. Bizim için elde edeceğimiz kazanımlar önemlidir.

necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz