Turizmde gerçekleri hala Göremiyoruz…

Turizmde gerçekleri hala
Göremiyoruz…

Necdet Buluz

Türkiye, turizm sektöründe hızla dibe vuruyor. Bunun nedenlerini bu köşede zaman zaman sizlerle paylaşıyoruz. Bütün olumsuzluklar, sıkıntılar ve bunların nedenlerinin bilinmesine rağmen halen önlemlerin alınmaması, sektör temsilcilerinin ve turizme yön veren yetkililerin duyarsızlığını da bunlara eklediğimizde yaşanan krizin kolayca atlatılamayacağını görmekteyiz.

Rusya ile yaşanan kriz, Türkiye’nin dışarıda “terör ülkesi” olarak gösterilmeye çalışılmasının yanı sıra, bizim sektördekilerin turizm anlayışındaki yanlışlıklar da eklendiğinde ortaya hiç de hoş olmayan ve ürküntü veren tablolar çıkıyor. Hükümet olanların da turizmdeki tıkanıklığın giderilmesi konusunda etkili önlemler almaktan uzak kaldığını düşünüyoruz.

Türkiye’nin turizmde göz bebeği Bodrum, Çeşme, Alaçatı, Marmaris, Kuşadası gibi yerlerde gerek yabancı, gerekse yerli turistlere atılan kazıklar nedeni ile artık bu yerlere de yerli turist gelmemeye başladı. Gerekçe ise “pahalı olması, kalite düşüklüğü ve şişirilen hesaplar” olarak gösteriliyor.

Bizi takip eden okurlarımız anımsayacaklardır. Daha önce konu ile ilgili yazdığımız yazılarda “Bodrum’a gelenler soluğu yanı başındaki Yunan Adası Kos’ta alıyor. Günü birlik bile bu adaya gidip dönenler var” vurgusu yapmıştık. Çeşme, Alacatı gibi yerlere gidenler Sakız Adası’na, Rodos’a, Kuşadası’na gidenler Midilli ve diğer Yunan Adalarına geçiyor.

Dikkat edilecek olursa artık Türkiye’deki yerli turistlerin de birinci tercihi Yunan Adaları olmaya başladı.

Geçenlerde bir açıklama yapan Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği Başkanı Mehmet İşler, Yunan adalarına tatile gidenleri “vatan hainliğiyle” suçladı. Eğer yerli turistler akın akın Yunan adalarını tercih ediyorsa bunun nedenlerinin araştırılması daha doğru olmaz mı? Kaldı ki, bir turisti nereye gideceğine kendisi karar verir. Bunun vatan hainliği ile ne ilgisi var?

Sınırlı imkânlarla tatil yapan vatandaşları enayi yerine koyanlar turizme en büyük darbeyi vuranlardır. Yılda bir kez tatil yapan vatandaş bütçesine göre, kaliteli, kazıklanmayacak, huzur içinde tatil yapacak yerler arıyor. Siz kalkıp bir şişe suyu vatandaşa 10 liraya satarsanız, bir aylık kazancı kadar yemek fiyatı çıkarırsanız müşteriyi de bulamazsınız. O zaman bu vatandaşın Yunan Adalarını tercih etmesine de ses çıkaramazsınız.

Hürriyet Gazetesi’nde Melis Alphan da konuyu köşesine “Neden Alaçatı’da kazıklanalım?” başlığı altında taşırken özellikle şu vurguyu yapmış: “Alaçatı’da sadece restoranda değil, büfeden sucuk-ekmek aldığımızda da kazıklanıyoruz”

Melis Alphan, “Gelin bir küçük hesap yapalım” diyor ve şu önemli noktalara da değiniyor:

“Yunanistan’da Milli gelir, Türkiye’dekinin üç katı. Thassos’ta lokum gibi kalamarı 10 Euro’ya (30 TL.) yiyoruz. Alaçatı’da kalamarı 45-70 TL. arası fiyata satıyorlar. Yani kişi başı Milli gelirleri bizimkinin üç katı iken aynı yemeği bizimkinin üçte biri fiyatına satıyorlar. İçki meselesin hiç girmeyeyim ama memlekette kazığın en büyüğünü esas orada yiyoruz. Tekel’de 5 TL.’ye satılan birayı bize 15-20 TL.’ye veriyor. Yunan Adası’da bakkalda 3 Euro’ya satılan birayı restoranda 3,5 Euro’ya içiyoruz. Alaçatı’da deniz levreği yemeye kalksak bulaşık yıkamamız lazım. Bir de plaj meselesi var ki söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.”

Gurme yazarı Vedat Milor ise sürekli olarak Avrupa’daki kaliteden, yemek ve otellerdeki ucuzluktan söz ediyor. “En azından sizi kazıklamıyorlar” diyor.

Cumhuriyet Gazetesi yazarlarından Aslı Aydıntaşbaş, konu ile ilgili olarak “Neden Yunanistan’a kaçıyoruz?” başlığı altında bir yazı yayınladı. Yazının bir bölümünde neler söyleniyor paylaşıyoruz:

“Pasaportu olan, Schengen vizesini kapan Türkiye vatandaşları, akın akın Yunan adalarına gidiyor. Bu tatilde de aynı durum yaşandı. Gidiyor çünkü vatandaş Sakız ya da Midilli’de bir şezlonga 30 TL, Paros ve Meis’te bir akşam yemeğine 300 TL, Tasos ya da Kalimnos’ta bir sandviçe 20 TL ödemek zorunda olmadığını yavaş yavaş keşfetmiş durumda. Sizin olsun 50 TL’lik lahmacunlar, beach’lerin dışında bekleyen valeler. Bir de uçak biletleri ve gideceğiniz yerdeki taksicilerin açgözlüğünü alt alta koyunca, yaz aylarında tatile mi gittiniz dayak mı yediniz belli olmuyor. Kalantor müteahhit için fark etmiyor, ancak ekmeğini taştan çıkaran, maaşla çalışan vatandaş, enayi yerine koyulmak istemiyor. İşte bizden daha ucuz, daha kaliteli ve daha sakin tatil imkânları sunan Yunan adalarına hicret de bu yüzden.”

Son günlerde özellikle turizm ve gurme yazarları ülkemizdeki tatil yerlerindeki pahalılıktan ve kalite düşüklüğünden yazmaya başladılar. Bunun iyiye işaret olmadığını söylemeliyiz. Böyle olumsuzluklar karşısında turist kazıklanacağı bilerek niye gelsin ki. Bunun dışarıda da imajımızı zedelediğini düşünüyoruz.

Zaten otellerimiz ve sahillerimiz boşaldı. Yabancı turist gelmiyor. Gelenler de “her şey dahil” sistemden istifade ediyor. Dışarıda yeme-içme işine girmiyor. Su bile almaya çekiniyorlar. Böyle bir anlayış içinde sorunları çözmemiz mümkün mü? Öncelikle eleştiri oklarını kendimize çevirelim.

Turizmde gerçekleri hala göremiyoruz. Kendimize çeki-düzen vermemiz gereken konularda işimizi ciddiye almıyoruz. “Turist neden gelmiyor?” diye yakınırken, bunun nedenlerini araştırma zahmetine bile girmiyoruz.

Temennimiz ileride bugünleri de arar hale gelmememizdir.

necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz