Turizmde “çeşitliliğin” göbeğindeyiz ama…

Turizmde “çeşitliliğin”

göbeğindeyiz ama…

Necdet SİVASLI

Edirne’de Osmanlı döneminden kalan şifahane’yi ziyaret ettiğimizde çok duygulandığımızı ve bu eserin dünya mirası olabileceği konusundaki görüşlerimizin yaygınlaştırılması gerektiğini düşünmüştük. Darüşşifasını otantik müzik eşliğinde gezdik. Geçmişte hastaların müzik eşliğinde iyileştirildiği yönünde yapılan çalışmaların iyi sonuçlar verdiğini de gördük.

Hani turizmde “çeşitlilik” arıyoruz ya, işte bu tür eserler bu çeşitliliğe en somut örneklerden biridir. Türkiye, tarihi ve kültürel zenginliğe ev sahipliği yapıyor. Ancak, tanıtımı yapılamıyor. Bırakınız dışarıdan gelecek turistleri, yerli turistlerin bile çoğunun böylesine eserlerden haberi yok. Açık hava müzesi görünümünde yerlerimiz var, bakımsızlıktan yıkılıyor, viraneye dönüyor.

Açık söyleyelim, Edirne’deki bu Darüşşifası bile başlı başına insanı sarsabilecek müthiş bir eser. Bunun yanında Selimiye Camii, Osmanlı dönemi han ve hamamları, kapalı çarşısı ile Edirne turizm alanında patlama yapabilecek konumda bir ilimiz. Ne var ki hala bunların farkında değiliz.

Eğer bu eserler dünyanın bir başka yerinde olsa, inanınız çok büyük ses getirir ve ilgi görür. Bugün, Avrupa’nın birçok yerinde çok daha zayıf eserler öylesine süslenip, boyanıp, cilalanıyor ve reklamı yapılıyor ki, dünya oraya akıyor. Tanıtım ve reklamın her zaman öne çıktığını burada da görebiliyoruz.

Şimdi Edirne’deki Darüşşifası ile ilgili bazı gelişmeler var, bunlara bir göz atalım. Ayrıca bu şifahanenin özellikleri konusunda da kısa bir bilgi sahibi olalım. Nasıl bir zenginliğin üzerinde oturmakta olduğumuzu bir kez daha gözler önüne serelim:

Önce gelişmelerle ilgili son haberler:

500 yıllık geçmişiyle tıp tarihinde önemli bir yere sahip olan Edirne Darüşşifası; Abdi İbrahim tarafından tamamlanan İyileştirme Projesi ile kurumsal sosyal sorumluluk alanında birbirinden önemli ödüller almaya devam ediyor. Proje, bu yıl Eczacı Dergisi tarafından 7. kez düzenlenen Altın Havan Ödülleri nde Sosyal Sorumluluk Ödülü ne layık görüldü.

Konuyla ilgili açıklama yapan Abdi İbrahim Kurumsal İletişim Direktörü Elif Elkin: “105 yıldır dokunduğumuz hayatları iyileştirmek için tutkuyla çalışıyoruz. Bu çalışmalarımız ödüllerle taçlandırıldığında yeni toplumsal katkı projeleri için daha da heyecanlanıyoruz, cesaretleniyoruz. Hem tıp hem de ülkemiz tarihi açısından çok büyük değere sahip olan Edirne Darüşşifası İyileştirme Projesi nin birbiri ardına böylesine önemli ödüller alması bizler için büyük bir gurur kaynağı. Sektörün en değerli yayınlarından biri olan Eczacı Dergisi nin düzenlediği Altın Havan Ödülleri nde bu sonucu almak bizim için çok kıymetli. Bunun yanında Darüşşifa nın UNESCO Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi ne alınması da bizler için ayrı bir mutluluk oldu. ” dedi.

Şimdi de Darüşşifası konusunda kısa bir bilgi:

Osmanlı döneminde hastane olarak insanlara şifa dağıtan Sultan II. Bayezid Edirne Darüşşifası nı ziyaret edenler, 15 ve 18. yüzyılda estetik ameliyatların yapıldığını, yeniçerilere fıtık ameliyatı yapan kadın cerrahların varlığını ve İngiltere Kraliyet Ailesi nin de yaptırdığı Türk Usulü Çiçek Aşısı nın Edirne den Avrupa ya yayılış öyküsünü, gülcülüğün ve gülsuyunun memleketinin bilinenin aksine Edirne olduğunu, hastalıklara nasıl tedaviler uygulandığı ve ameliyat teknikleri gibi birçok değerli bilgiyi hem metinlerle hem de canlandırmalarla yerinde öğrenme şansını yakalıyor.

Darüşşifa yı ziyaret edenler ayrıca tablet şeklindeki ilaçların yapımında kullanılan tenzu (ilaç) kalıbı, Darüşşifada musiki icrası, dönemin tedavi yöntemlerini gösteren balmumu heykelleri, Osmanlı Tıbbından günümüze ilaç hazırlama yöntemlerine ait belgesel ve ilaç yapımında kullanılan bitkilerden örnekler ile baş ağrısı tedavisi için kullanılan dağlama yönteminin resmedildiği minyatürü de görme imkanını buluyor.

1488 yılında hastane olarak kapılarını açan ve 1915 de kapanana kadar hastaları tedavi etmek için hizmet veren Sultan II. Bayezid Edirne Darüşşifası nın yenileme çalışmaları uzun bir bilimsel ön hazırlık sürecinin ardından modern bir tasarımla gerçekleşti. Tıp tarihinin en önemli merkezlerinden biri olan Edirne Darüşşifası, tarihine ve mimari dokusuna saygı duyularak ve Osmanlı tıbbına dair bilgilerin gün ışığına çıkmasına öncülük ederek yenilendi. 26 odası bulunan Edirne Darüşşifası birebir o dönemin uygulamalarını yansıtabilmek amacıyla büyük bir titizlik ve emekle kurgulandı.

Beş asırlık tıp tarihini gün ışığına çıkaran ve çağdaş müzecilik anlayışıyla Abdi İbrahim tarafından yenilenen bu önemli eseri bir yılda 235 bin kişi ziyaret etti.

Mimari özellikleriyle batıya ilham veren Edirne Darüşşifası, ilk kez hastane fonksiyonları esas alınarak merkezi sistemde altıgen planlanmış yeni bir hastane mimarisi. Bu merkezi sistem sayesinde hasta hizmetleri daha az sayıdaki personelle yapılabilmiş. Daha sonra bu sistem 19. yüzyılda Avrupa’da ve Amerika’da revaç kazanmış ve Gasthius, Stuiven, Philadelphia Presbyterian, John Hopkins gibi önemli hastanelerde de kullanılmış. Ayrıca Sultan II. Bayezid Edirne Darüşşifası’nın mükemmel akustiği ve havalandırma feneri de hastane mimarisinde dikkat çeken uygulamalar arasında yer alıyor.

Şifahane bölümünde, yüksek bir kubbeyle örtülü havuzlu mermer döşeli bir salonun çevresinde, ocaklı 6 kış ve sekili 5 sofa (yaz odası) bulunmaktadır. Sofalardan biri müzikle tedaviye ayrılmıştı, dördünün de yazlık oda olarak kullanıldığı kabul edilir. Hastane mimarisi tarihinde merkezi sistem olarak tanımlanan bu planın ilk uygulandığı yerlerden biri olması bakımından Edirne Darüşşifası nın dünya hastanecilik tarihinde önemli bir yeri vardır. Şifahanenin büyük kubbesinin tepesindeki fener, hem iç mekanı aydınlatıp ferahlık vermek hem de havayı ve pis kokuları dışarı atmak amacıyla yapılmıştır. Bu bölümün akustiği de çok iyi ayarlanmıştır.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz