Şimdi de Katar krizi…

Şimdi de Katar krizi…

Necdet Buluz

Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri Katar’la tüm diplomat ilişkilerini kesme kararının ardından, son dönemlerin en büyük krizlerinden birinin de yaşanmaya başladığı görülüyor.

Bu satırlar yazılırken, adı geçen ülkelerle birlikte Yemen, Libya ve Maldivler’in de Katar ile diplomatik ilişkilerini kestiği haberleri geliyordu. Bu ülkelere yenilerinin de eklenebileceği ifade ediliyor.

Suudiler, Katar’a karşı başlatılan bu eylem için şu açıklamayı yapıyor:

“Doha’nın açık ve gizli gerçekleştirdiği ciddi ihlaller, terör örgütlerini barındırarak teröre destek vermesi, basın yayın organlarında terör örgütlerinin propagandasını yapması, Katif ilindeki İran bağlantılı terör eylemlerini desteklemesi, aşırıları barındırması, Yemen’deki Husi militanları desteklemesi sonrasında Suudi Arabistan bu kararları almak durumunda kalmıştır.”

Katar ve Suudi Arabistan arasındaki çatlak, Suriye’deki iç savaşın ilk yıllarına dayanıyor. Müslüman Kardeşler nedeniyle birbirine giren taraflar, Mısır’da olup bitenlerin ardından artık aynı cephede görünseler de aslında rakip olarak biliniyor. Taraflar, dip akıntı şeklinde devam eden krizi resmen ilan etmiş oldu.

Konuyu enine boyuna incelediğimizde Katar ile İran’ın yakın ilişkisi Suudilerin tepkilerine neden oluyordu. Bugün ortaya çıkan krizin en önemli nedenlerinden birinin de Katar-İran yakınlaşması olarak yorumlanıyor.

Bir başka konu daha var, kısaca ona da değinelim:

Katar, başından beri Suriye’de Müslüman Kardeşleri destekliyor. Müslüman Kardeşler yanlısı ve bir Esad karşıtı ordu kurmaya çalıştı. Bunu engelleyen ülke ise, Suudi Arabistan oldu. Çünkü, Riyad yönetimi Müslüman Kardeşlerin bir ülkede güçlenmesini istemedi. Önünde Mısır örneği vardı.

Doha ve Riyad yönetimleri arasında başlayan çatlak, Mısır’da Muhammed Mursi’nin başa gelmesiyle büyümüştü. 2013 yılında seçilmiş cumhurbaşkanı Mursi’yi hedef alan askeri darbenin sonrasında Suudi Arabistan General Sisi’yi destekledi. Batı dünyası da Sisi’nin arkasında durdu. Katar yönetimi ise tüm bunlar olurken Müslüman Kardeşler üyelerini ülkede ağırladı. Doha’nın Hamas üyelerini de ülkede tutmasıyla gerilim daha büyüdü ve elle tutulur hale geldi.

Zaten Suudilerin açıklamasındaki “Katar, İran bağlantılı terör eylemlerine destek oluyor” açıklaması Katar-İran yakınlaşmasından duyulan rahatsızlıkları bütün açıklığı ile zaten ortaya koymaktadır.

İranlı siyaset uzmanı Hasan Hanizade, Katar’ın İran’la diyalog başlatma niyetinin bu ülkeye karşı agresif medya kampanyasının başlatılmasına yol açtığını belirtiyor. Hanizade “Katar, çatışmaya girmemeye ve İran ile iş ilişkileri korumaya çalışan tek Körfez İşbirliği Konseyi üyesi. Ama medyada, Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE’nin sert yanıtı üstün geldi” şeklinde olayların bu noktaya nasıl geldiğini yorumlamaya çalışıyor.

İranlı uzmanın görüşüne göre, Katar’ın stratejisi, Riyad’dan bağımsız dış politika yürüten Kuveyt ve Umman gibi ülkeler tarafından anlayışla karşılanabilir.

Aslına bakılacak olursa konu Suudi Arabistan ile Katar’ın güç mücadelesi olarak da değerlendirilebilir. Uzmanlar, Körfez ülkeleri arasındaki bu çatlağın kolay giderilemeyeceğini ve daha da artabileceğini söylüyor.

Rusya Devlet Beşeri Bilimler Üniversitesi uzmanlarından Profesör Grigoriy Kosaç, Sputnik’e verdiği röportajda, Ortadoğu ülkeleri arasındaki gergin ilişkileri anlattı. Kosaç, Doha’nın Körfez ülkelerinin arasında ‘ikinci güç odağı’ haline gelmek istediğini ve bu nedenle Riyad ile ihtilafa girdiğini, ilişkilerde görülen gerginliğin bir ilk olmadığını vurguladı.

Rus uzman, “Doha’nın ve Riyad’ın birçok İslami örgüte karşı yaklaşımlarında büyük farklılıklar var. Örneğin Hizbullah ve Müslüman Kardeşler, Katar’ın gözünde terörist değil, ancak Suudi Arabistan onlara karşı daha farklı tutum içerisinde. Suudi Arabistan’dan farklı olarak Katar’da neredeyse hiç Şii yok. Doha, İran’la yakınlaşma yollarını daha rahat arayabiliyor, hatta Suudilerin etkisi altına girmemek için bunu yapmak zorunda. İslam’daki Vahabi akımını tanıyan iki ülkenin arasındaki rekabeti de unutmayalım. Katar’ı yöneten aile, dini reformcu Muhammed bin Abdülvahhab’a kendini yakın tutuyor ve bu alanda farklı konuma talip. Aynı zamanda Katar’daki İslami kurallar o derece katı değil. Suudi Arabistan’da kadınlar araç kullanamazken Katar’da bunu yapabiliyorlar” diye konuştu.

Türkiye, bu durum karşısında nasıl bir adım atacak?

Dikkat edilecek olursa Türkiye, hem Suudi Srabistan, hem de Katar ile iyi ilişkiler içinde bulunuyor. Ticaret anlamında da büyük iş yapıyor. Dengelerin bozulması ile Türkiye’nin bu işten zararlı çıkabileceği düşünülebilir.

Nitekim Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, konu hakkında yaptığı açıklamada “Sayın Cumhurbaşkanımız da devreye girdi. Çok sayıda telefon görüşmesi yaptı. Önemli bir kriz gibi görünüyor. Daha fazla büyümeden çözülmesi gerekiyor. Türkiye olarak üzerimize düşeni yerine getireceğiz.” dedi.
Ancak, bize göre Türkiye tarafsız kalmaya özen gösterecek ve arabuluculuk rolünde bulunup sorunun çözümüne katkı sağlayabilecek adımlar atmaya çalışacaktır. Gelişmeler ışığı altında nasıl adımların atılacağını da zaten hep birlikte görmüş olacağız.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz