HER AĞIT BİR ÖYKÜDÜR

HER AĞIT BİR ÖYKÜDÜR YAHYA AKSOY
Ağıtlar, ölümlerin ve acı olayların ardından söylenen halk türküleridir. Her öykünün bir ağıdı ve her ağıt’ın bir öyküsü vardır.Yaşamın içerisinde geçen acı olaylardan kesitleri ezgilerle ve deyişlerle sunarak, tarihi,insanı, doğayı ,olaylarları şiirlerle anlatarak geçmişe ışık tutarlar.
Dede Korkut Hikâyelerinde, Yunus Emre,Köroğlu,Dadaloğlu, Karacaoğlan , Veysel’in ve tüm halk şairlerinin şiirlerinde,destanlarda, türkülerde anlatılanların birer öyküsü bulunur.
Köroğlu güvenliği dağlarda arar:”Arkam sensin kal’am sensin dağlar hey!”
Dadaloğlu dağlara sevgisini dile getirir:”Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.”
Deprem, sel,kuraklık gibi doğa olayları ile savaşlar,kavgalar ve vakitsiz acı ölümler de ağıtların konularını oluştururlar.
Gani Aşık’ın babası yıllar önce Akdağmadeni’nde ağaç kesimini görünce şiire aktarır:
“Aman Akdağ nedir gamın?/Mısırda söylenir namın/Her derede yüzbin çamın/Günde şehit düşer akdağ…”
Doğu toplumlarında daha çok görülen ağıtlarda ,kader, felek, dost, düşman,güzellik,felaketler,zalimler, zulümler ve ölümler seslendiirilir.
Asya’dan Anadolu’ya uzanan binlerce yıllık bir süreçten geçen ve büyük savaşlarla, acılarla karşılaşan toplumumuzda her olayın bir ağıdı bulunmakta, duygulara duygular katarak “yürekleri sızlatmakta, gözleri yaşartmaktadır.
Askerde, sefeberlikte ölenler için ağıtlar vardır. Ondörlüler, Onyediler, Sarıkamış, Bosna,93 harbi,Balkan Savaşları,yemen savaşları gibi ölümcül olayların ağıtları halen okunur.
“Aziziye baba yurdum/Kafkasya’ya tabya kurudm/Benim korkum Ruslar değil/Karakışa kurban verdim./…Sarı kamış ne aralı/Kim’ölmüş,kimi yaralı/Bunu duymuş var mı ola/Yalan dünya kurulalı./…”
“Gitme Yemen’e Yemen’e/Karışın tozu dumana/Mektubunu salda oğlum/Kalbimi koyma dumana…/Yemen kuşu ötmem demiş/Lale sümbül bitmem demiş/Tebdil hava gelen kardeş/Ben evime gitmem demiş./…
“”Hey onbeşli onbeşli/Tokat yolları taşlı/Onbeşliler geliyor/Kızların gözü yaşlı…/
Namus için,tarla ve sınır kavgalarında, eşkiyalıkta, ölenlerin yanında hastalıkla ölenler içinde ağıtlar hep yürek yakarlar:
Hastane önünde incir ağacı , Şen olasın Ürgüp dumanın tütmez…ve yörelere özgü binlerce ağıt öyküleriyle ve ezgileriyle ,halk kültürümüz içerisinde özgün eserler olarak yerlerini korumakta, dilden dile gönülden gönüle taşınarak yaşatılmaktalar.
“…Heybemiz dolu yemişten/Atımız inmez inişten/Buna Körünoğlu derler/Tabakası var gümüzşten…/Yaz gelir yaylaya konar/Güz gelir engine iner/Buna Körünoplu derler/Arabistan ata biner…/”
” Tan’dan ateşimiz yanar/Kahvenin tütünü söner/Soğuk sulu,mor çiçekler/Almalı yurtlara konar/ Ağ Maşat’ta serin yayla/Avşar kondu yurt eyledi/Kardeşin böyle ölmesi/Yüreğime dert eyledi/ Şu Maşat’ın salağına/Hüğ tutardık döleğine/Beş çeşitli baş bağlardık/Biz Avşar’ın Melek’ine…”/
Kültürt Bakanlığı HAGEM Yayını olarak 1994 yılında basılmasında emeğim bulunan , araştırmacı eğitimci Ahmet Z.Özdemir’in “Öyküleri İle Ağıtlar” eseri,okullarımız, öğretmen ve öğrencilerimiz için en değerli bir kaynaktır. “Sarız’da Düğün” eseri ( Avşar Düğünü adıyla 1990’da TRT’de yayınlanan),Avşarlar ve Dadaloğlu eseriyle ünlü olan, hizmetleri ile eğitime ve kültüre büyük katkılar sağlayan dostum Ahmet Z.Özdemir’i kutluyorum.
Kültür tarihinin temelini oluşturan sözlü kültür ürünleri ve bunlar arasında yüreklerin sesi olarak yükselen ağıtlar, halkımız tarafından kutsal bir emanet gibi söylenmekte ve korunmaktadır. Halk kültürü ,bütün nitelikleri , özellikleri ve özgünlüğü ile halkın kimliğidir.