RAHMİ ALİ ‘NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ

RAHMİ ALİ ‘NİN EDEBİ KİŞİLİĞİ YAHYA AAKSOY
Rahmi Ali, öğretmen okulunda okurken yazı hayatına atıldı. Bu okulun son sınıfında okul çapında yapılan kompozisyon yarışmasında birincilik ödülü alması, edebiyat öğretmenlerinin teşviki onu bu alana yöneltti. İlk makalesi “Akçadağ”(1) adlı okul dergisinde yayımlandı. Öğretmen olarak Batı Trakya’ya döndüğünde mesleğinin yanı sıra yazı hayatına da devam etti. Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği’nin yayınladığı “Birlik” dergisinin yayın işlerini üstlendi, bu dergide çeşitli yazılar yazdı. Birlik dergisinin kapanmasından sonra “öğretmen” dergisi aynı çatı altında yayına başlayınca bu dergide de yazmaya devam etti. Bir ara bu derginin yazı kurulu başkanlığını üstlendi. Çocukluk yıllarında derin izler bırakan “İç savaş” yıllarını “Korkunç Yıllar” adı altında hikâyeleştirdi. “Bir Öğretmenin Günlüğünden Notlar” başlığıyla azınlık basınında ilk günce örneklerini verdi. Hikâyeler yazdı.
Azınlık Postası gazetesi çıkmaya başlayınca yazıları ağırlıklı olarak burada görülmeye başladı. Bu gazetede de bazı hikâyeleri yayımlandı, “Yeri Geldikçe” köşesinde çok sayıda sohbet yazısı çıktı. Aynı gazetede daha sonraki yıllarda “Azınlık Basınında Geçen Hafta” başlığı altında yazdığı yazılarla azınlıkta eleştiri geleneğini başlattı. Azınlık Postası gazetesinin “Sanat Yaprağı”nın hazırlanmasında da emeği geçti…
Rahmi Ali’nin “İleri” gazetesinde de birçok yazısı çıktı. Bu gazetede, “A. Kartaltepe” takma adıyla yayımlanan “Zor İş” adlı hikâyeden yazar Oktay Akbal “Cumhuriyet” gazetesindeki köşesinde övgüyle söz etti. Bu gazetede çeşitli rumuzlar altında şiirleri de yayımlandı.
Rahmi Ali, yazı çalışmalarını sürdürüyordu ama asıl ağırlığını hikâye çalışmalarına veriyordu. Bu çalışmalarının belli bir düzeye ulaşıp ulaşmadıklarını ölçmek amacıyla hikâyelerini ilk kez Yurt dışına Türkiye’de yayımlanan ciddi bir edebiyat dergisine (Varlık) gönderdi. Gönderdiği iki hikâyeden biri Varlık dergisinde (2) diğeri de “Varlık Yıllığı”nda (3) yayımlandı. Daha sonra “yine Türkiye’de yayımlanan “Töre” derginin (4) açtığı bir hikâye yarışmasında “Muhacir Osman” adlı hikâyesiyle birincilik ödülü aldı, aynı dergi sayfalarında bu hikâye üstüne Ahmet Bican Ercilasun, Yağmur Tunalı ve Sevinç Çokum’un değerlendirme yazıları yer aldı.
Rahmi Ali bu arada çocuk edebiyatı çalışmalarıyla da ilgilendi. Çocuklar için, şiirler, hikâyeler yazdı. Hikâyelerini “Ay ile Güneş” adlı çocuk kitabında topladı. Bu kitap Batı Trakya Azınlığında basılan ilk çocuk kitabı olma özelliğini taşır. Yazdığı çocuk şiirlerinden bazıları TRT’nin çocuk programlarında okundu, eski Yugoslavya’da yayımlanan Sevinç dergisiyle Bulgaristan’da yayınlanan Filiz çocuk dergisinde yer aldı. Türkiye’de yayımlanan bazı çocuk şiirleri antolojilerine girdi. Bu arada kırk çocuk şiirinin yer aldığı “Annem Okşarken Saçlarımı” adlı kitabı İstanbul’da yayımlandı. Bir şiir ve on hikâyesi Yunanca’ya çevrilerek 2009 tarihinde Çukatu Yayınları arasında çıkan “Mionotita ine” adlı kitapta yayımlandı. Aynı tarihte Tevfik Hüseyinoğlu ile birlikte hazırladıkları “1946 – 1949 / Yunan İç savaşı’nda Batı Trakya Türk Azınlığı” adlı kitap BAKEŞ Yayınları arasında yer aldı.
Rahmi Ali’nin edebi çalışmalarla dolu yılları doğal olarak “Şafak” dergisi dönemi sırasında olmuştur. 1989 yılında Mücahit Mümin ve Mustafa Tahsinoğlu’yla birlikte çıkardıkları Şafak dergisinde çalışmalarını yoğunlaştırmış, daha önce denediği yazı türlerine, deneme, anı ve gezi yazılarını da katmıştır. Aynı dergide açık adıyla yazmış olduğu hikâyelerinin yanı sıra “RTA” ve “A” rumuzuyla da bir hayli hikâye yazmıştır. Güncelerini “Günlerin İçinden” başlığı altında sürdürmüştür.
Mustafa Tahsinoğlu’nun Rahmi Ali’nin edebi kişiliği hakkındaki düşünceleri ise şöyledir:
“… Rahmi Ali, batı Trakya Türk Edebiyatı içinde özel ve sürükleyici bir yere sahiptir. Edebiyatımızda her şairin, her yazarın ayrı ve müstesna bir yeri vardır. Fakat Rahmi Ali’nin edebiyatımız içinde öyle bir yeri vardır ki, onu çıkarırsanız edebiyatımız sakatlanır…
Rahmi Ali’nin şiirlerinde romantizm, geçmişe özlem, tek benci bir yaklaşım içinde işlediği doyum arayan kişileri karakterize ediş, fakat her zaman kendini hissettiren gerçekçilik ve güncellik göze çarpar.”
Türkiyeli yazar Güngör Gençay da bir dergide yayımlanan “Zor İş” adlı hikaye kitabı ile ilgili değerlendirmesinin bir yerinde şunları söylüyor:
“Zor İş, içinde yirmi öykü bulunan ve Rahmi Ali’nin yetişkinler için çıkardığı ilk kitabı. Öykülerin tümü, dolaylı ya da dolaysız bir biçimde Türkiye ile ilgili. Başka bir deyişle, bunlara iç içe girmiş iki halkın öyküleri diyebiliriz.
İşte burada yazarın duruşu ve bakışı önemli… Çünkü yazar, bir azınlığın kimliğini taşımaktadır. Bu durumda; insanı, özelliklerini ve insan ilişkilerindeki çirkinlikleri öne çıkarır, öykülerinde millici, faşizan bir pencereden bakarsa, bu denli olayları üretirse öykü de, öykücü de çöker. Çünkü insan olduğumuzu unutmak, şairliğimizi de öykücülüğümüzü de alıp götürür.
Bu bağlamda Rahmi Ali’nin öyküleri, gerçekten okunması, irdelenmesi ve örnek alınması gereken öyküler. Çünkü yazar her şeyden önce her iki halkın insanlarına saygılı. Öykülerinde onların toplumsal ve ruhsal durumlarını irdeliyor. Yaşamlarından bir kesiti alarak, toplumsal gerçeklerden koparmadan öyküleştiriyor. O nedenle öykülerin çoğunluğunu Batı Trakya Türklerinin Türkiye’ye göçünden alınmış kesitler, uğurlamalar, yeri yurdu terk etmenin yürek ağrıları vb. türde işlenmiş konular oluşturuyor…”
Mustafa Aslan da aynı kitaptaki hikâyeler hakkında yaptığı değerlendirmenin bir yerinde şunları söylüyor:
“Rahmi Ali’nin Zor İş adlı öykü kitabında yer alan 4 Numaralı Bekleme Kulesi tam anlamıyla ırkçılığa karşı yazılmış en iyi öykü örneklerinden biridir. Kişinin açken buram buram ekmek kokusu duyması gibi bir şey, bu öykü, barışa, kardeşliğe en çok gereksinimimiz olduğu günümüzde.
Ali’nin öykülerinde, insanlar arasına kin tohumları saçmaya çalışanların her zaman başarılı olamadıklarını görüyoruz. İnsanlar birbirlerine yakınlaşıp konuştuklarında sorunlarını çözdüklerini, uzaklaştıkları, aralarına duvarlar örüldüğünde düşmanlığın arttığını öyküleri dile getiriyor yazarın. Bütün öykülerinde bu duyarlığı görebiliriz. Üzerinde durulan konulardan birisi de Batı Trakya Türk insanının yaşadığı sorunları dile getirmedeki ustalığıdır. Safinaz (s. 83) adlı öyküsünde Yunanistan iç savaşından da söz eder. Öteki öykülerinde de Yunanistan’ın demokrasiye ulaşmak için verdiği savaşımı anlatılır. Uluslar kendi hallerine bırakılsa çözemeyecekleri sorun yoktur. Ama insanların birbirini kırmasından, öldürmesinden çıkarı olanlar, Yeni Amerika düzeni bunu körükledikçe körüklüyor… Eleni’nin Gözyaşları adlı öyküsünde Eleni’nin bir Türk’e sarılıp ağladığını yazıyor. (s. 20). İki toplum arasındaki dostluğu-kardeşliği pekiştirici tümcelerdir bunlar…”
Yazar Rahmi Ali’nin daha nice eserlere imza atacağına inanmakta ve kendisine başarılar dilemekteyim.