İSLÂM’IN DOĞUŞU

İSLÂM’IN DOĞUŞU YAHYA AKSOY
Dinler tarihini incelerken, olayların geçtiği toplumların yaşadığı yeri ve zamanı, sosyal, kültürel ve inanç boyutları ile tarihi süreçte araştırmak gerekmektedir.
VI.yüzyılda İslâm’ın doğuşunda Arabistan ve çevresinde yaşayan toplumlar hakkında kısaca bilgi vermek konuyu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
O tarihlerde Arabistan’ı çevreleyen bölgelerde iki büyük imparatorluk hüküm sürmekteydi. Bunlardan biri doğu idarecilerine tesir eden İran Sasanî İmparatorluğu,ikincisi ise Eski Yunan ve Roma’nın varisi olan, Bizans (Doğu Roma)İmparatorluğu idi. Bunların her iikisinde de halk sınıflara ayrılmıştı. Yönetme,ceza verme,vergi toplama gibi yetkiler hep seçkin ve imtiyazlı sınıflara aitti. doğuştan hür olması gerken insanlar satılıyor, ağır vergilerden kurtulmak isteyen insanlar bağ ve bahçelerini söküyor, mal varlıkları tahrip ediliyordu. Okullar ve yardım vakıfları kapatılıyor,kadınlar her alanda cemiyette yok sayılıyordu. Kölelik vardı.
Hz.Peygamber’in geldiği Arap toplumu da bir çok çıkmazlar içinde idi. Hak,hukuk yoktu.Hak kuvvetlinindi. Ezen ve ezilenler ile emreden ve emredilenler vardı. Sevgi, saygı, güven ve adaletin bulunmadığı topraklarda herkes birbirine saldırmak için fırsatlar kollamaktaydı. Köleler eşyadan farksızdı, alınıp satılıyor,her türlü ağır işlerde çalıştırılıyorlardı. Ahlâk bozulmuş,insanlık faziletten, erdemden mahrum kalmıştı. İnanç unutulmuş ve kutsal değerlerin kıymeti kalmamıştı.İnsanlar kendi elleriyle yaptıkları putlara tapar olmuşlardı.İnsanlık dışı bu durumlardan kurtulmak için zaman gelmişti.
Hz.Peygamber 571 yılında Mekke’de doğdu. Her yönüyle çökmüş bu toplumu kurtarmak için 610 yılında ilahi buyrukla görevlendirildi. “Allah’tan başka tanrı yoktur.Hz.Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür.” prensibiyle tek tanrı inancı gönüllerde yer etmeye ve benimsenmeye başladı.” Müslümanlar ancak kardeştir (Hucurat 10 ) prensibiyle onları kardeşleştirdi.
İslâm, insanları hür -köle, zengin -fakir, Arap- acem ayırmadan ve etnik kökenine b akmadan ” Ey insanlar” diye hitap ederek,sosyal yapı ve sınıfa değil Allah’a bağlılık derecesine ve kabiliyeti ile kalbi inancına göre ölçü getirdi.
Hz.Peygamber’in getirdiği prensipleri kabul etmeyen birçok kabile, O’nu bu davadan vaz geçirmeye çalıştı. Mekkeli inanmayanlar O’na para,mal, mevki teklif ettiler.Reddetti. O’nun cevabı :Ben ,Allah tarfından insanları doğru yola yöneltmekle görevlendirildim.Bu görevimi yerine getirmekle mükellefim” oldu.
Hz.Peygamber, İslâm’ı yaymak için Mekke’ye 120 km. olan Taif kasabasına gitti.Güçlüklerle yılmadan mücadele etti.Onlara doğru yolu göstermesi için Allah’a dua etti. Daha sonra Mekke’den Medine’ye 622 yılında göç(hicret) etti. Bu olay daha sonra Hicrî Takvim’in başlangıcı oldu. Medine inananların şehri oldu.Müslümanlar ile diğer insanlar arasında geniş kapsamlı anlaşma yapıldı.Huzur, saadet, güven ortamı gelişti.Kızına “Babam peygamber diye güvenme; Allah’ın huzuruna çıkacağın günün hazırlığını yap” diye buyurdu.
632’de öldüğü zaman tüm Arabistan ve müslümanlar ,O’nun insanlığı karanlıktan ışığa çıkaran yoluna minnettar kaldı.O’nun tebliğ ettiği İslâm dini,insanlığı kendi kendine,cemiyete ve Allaha’a karşı sorumlu tutmaktadır. Hoş görü, adalet,sevgi, saygı, çalışmak, cehaleti yenmek, akıl ve mantık ile bütünleşmek, Kur’an’ın ilahi buyruklarını doğru anlamak, anlatmak ve uygulamak,insanı, insanlığı ve dünyayı yüceltmek esastır..Bir hadisinda “Sizin en hayırlınız başkalarına yararlı olanınızdır” buyurdu.
YAHYA AKSOY