Eğitim şart,DİPLOMA şart değil….

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden önce çıkarılan 703 numaralı KHK’yla, rektörlerin profesör unvanına sahip olma şartı kaldırıldı.

Söz konusu KHK, dün Resmi Gazete’de yayınlandı.

KHK’yla 5347 sayılı Yüksek öğretim Kanunu’nda değişikliğe gidildi. Buna göre artık cumhurbaşkanı, profesör olmasa da bir kişiyi rektör atayabilecek.
Değiştirilen kanunda, rektörlerin profesör unvanına sahip kişiler arasından seçileceği belirtiliyordu.

“Artık diploma değil, yetkinlik aranıyor”

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) koltuğuna oturan eski Talim ve Terbiye Kurulu başkanı Prof. Dr. Ziya Selçuk küresel dünyada nasıl öğrenciler yetiştirilmesi gerektiğini “Artık diploma değil, yetkinlik aranıyor” diye açıklıyor.

pervinkaplan.com’da yer alan habere göre Selçuk geçen şubat ayında katıldığı bir sempozyumunda yaptığı konuşmada eğitimde hangi niteliklerin arandığını anlattı.

Konuşmadan satırbaşları şöyle:

“Türkiye’nin eğitim sistemi büyük ölçüde niceliksel sorunlarını çözdü, artık niteliksel sorunlarına odaklanmalı.

Öğrencilerin sosyal medya karnesine bakmak yeterli

Bugün sınavlar öğrencinin öğrencinin yalnızca bilimsel yeterliliklerini, yani matematik fen gibi konulardaki bilgisini ölçüyor. İnsan biliş, duygu ve duyumla üç yönlü bir varlıktır. Eğitim sistemimiz sadece ve ağırlıklı olarak bilimsel olanla yetiniyor. İnsanın diğer yönleri ihmal ediliyor. Okulun kurum olarak giderek önemini yitiriyor olması yapılan işleri daha da anlamsız hale getiriyor. Bunun için öğrencilerin sosyal medya karnesine bakmak yeterlidir. Dijital oyunlar ve sosyal medya öğrencilerin ciddi bir zamanını işgal ediyor.

Amaç nitelikli insan olmalı

Eğitim tıpkı emzirmek gibidir. Şefkati, bilgiyi, fiziksel teması ve duyguyu bütünsel vermek. Kapitalizm nitelikli insan yetiştirmeyi nitelikli ürün üretmek için önemsiyor. Oysa amaç doğrudan nitelikli insan olmalıdır. Nitelikli insan zaten nitelikli ürün üretir.

Nitelikli insan anlayışı dünyada değişiyor. Microsoft, Google, Deloitte gibi küresel şirketler artık sadece en iyi üniversitelerin en parlak çocuklarını aramıyor istihdam için. Diplomalar, not ortalamaları ve SAT puanlarından çok yetkinlikler önemli hale gelmeye başlıyor. Bir kişi lise mezunu da olsa eğer yapacağı iş konusunda yetkinse dikkate alınıyor. Yapılacak işlerin gerektirdiği beceri setlerini sertifika temelli alma ise son yıllarda artan bir eğilim. Pratik olarak işin icabı sertifikalarla çok daha kısa sürede çok daha ucuza mal edilebiliyor.

Robotun yapamayacağı iş alanları için çocukları yetiştirmeliyiz

Bugün çok önemsemeyen birtakım değerli beceriler mesela liderlik, girişimcilik, estetik, duyarlılık çok değerli. Bugün ilkokula başlayanlar 2040’ta iş hayatına mı atılacak. Oysa bugünkü işlerin yüzde 40’ını robotlar yapacak. Ama roboton yapamayacağı iş alanları için çocukları yetiştirmeliyiz.

Sosyal bilimler, hukuk, insani bilimler bütün sektörlerin ortak paydası olmaya başladı. Bu nedenle robotların daha ön plana çıktığı günümüzde söz konusu alanlar giderek daha değerli hale geliyor.

1940’ların sonu, 1950’lerin başında aşil topuğu kesilen Türk eğitim sistemi

Türkiye dünya tarihinin en büyük bilim ve teknoloji kırılmasının yaşanmaya başladığı şu günlerde eğitim konusuna daha fazla önem vermek zorunda. Çünkü eğitim ihraç edilebilir ancak ithal edilemez bir kurum. Özellikle 1940’ların sonu, 1950’lerin başında aşil topuğu kesilen Türk eğitim sistemi ciddi bir sınav veriyor bugünlerde.

Acil tedbirler alınmalı

Sadece sınav gibi uygulamalarda değişiklik yaparak sistem dönüştürmeye çalışmak çözüm değil. Yöntem, model, strateji, teori, ve eğitim felsefesi konularında kimliği olmayan bir eğitim sisteminin uygulama politikalarıyla bir yere varması söz konusu olamaz. Türk eğitim sisteminin ölçme değerlendirme konusunda alması gereken acil tedbirler var. Bunlar alınmadığı takdirde eğitim fayda yerine zarar verecek hale geldi.” KAYNAK.dİKEN.COM .TR