Yargı Güneydoğu Ankara’ da Ekolojik ve Kentsel Kıyıma DUR dedi

Öngördüğü kararlarla kentimizi içinden çıkılmaz sorunlar yumağına itecek, kamusal ve yapısal riskleri barındıran ve ekolojik yıkıma sebebiyet verecek gelişim kararlarını içeren, mevcut durumda inşaatları tüm hızıyla devam eden Kanal Ankara ve rant projelerinin dayanağı olan Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 21.11.2018 tarih ve 1829 sayılı kararı ile onaylanmış Güneydoğu Ankara Planlama Bölgesine ilişkin 1/25000 ölçekli Nazım İmar Planı (NİP) revizyonu iptal edilmiştir. Peşi sıra bu plan kararları doğrultusunda, İmrahor Vadisi boyunca uygulama planlarını, vadi yamaçları ve tabanı boyunca hukuksuz ve risk içeren lüks konut projelerini ve ayrıcalıklı imar haklarını içeren, çeşitli inşaatların altyapısını sağlayabilmek amacıyla hazırlanan, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından 09.01.2019 tarih ve 20 sayılı kararı ile onaylanan Mühye Mahallesi 29900, 29901, 29902, 29634, 29635 Adalar 1/5000 ve 1/1000 ölçekli (Yeni Güneypark) İmar Planları da iptal edilmiştir!

2011 yılında dönemin Başbakanı Erdoğan`ın ‘Güneykent` projesi, 2014 yılında dönemin belediye başkanı Melih Gökçek‘in “Kanal Ankara” projesi adı altında seçim vaadi olarak açıkladıkları; Ankara`nın mutlak korunması gereken doğal değerleri ve vadileri boyunca hayata geçirilmesi amaçlanan bu çılgın projeler için yıllar boyunca planlama süreçlerinde türlü usulsüzlüklere başvurulmuştur. Bunlardan biri, talan planının yargı sürecinde üst ölçek plan kararlarına aykırılık tespitine takılmaması için 12.05.2017 tarihinde Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından onaylanan ve hukuki süreç başlattığımız 1/100.000 ölçekli 2038 Çevre Düzeni Planına (ÇDP) işlenmesi olmuştur. Ardından 2018 yılında, ÇDP kararlarına dayandırılan 1/25000 ölçekli Güneydoğu Ankara Nazım İmar Planı Revizyonu planı onaylanmıştır. Bu plan revizyonu, 2007 yılında onaylanan 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı kararlarının doğal değerleri koruma ve geliştirme öncelikli politikalarına karşı, mevcutta kırsal niteliği olan ve vadi sistemleri ile bütünleşen alanlarda yüksek ve orta yoğunluklu “Kentsel Yerleşim Alanları” öngören kararları kapsamaktadır. Bu plan bölge için belirlenen nüfus öngörüsünün 2,5 kat artışını öngören, korunması gereken doğal alanlar ile Güneydoğu Ankara vadi sistemlerinin sürekliliğini yok edecek planlama kararlarını sunan, bu kararlara dayanak oluşturan kesin ve zorunlu nedenlerin, teknik ve nesnel gerekçelerinin de hiçbir şekilde açıklanmadığı bir plandır.

Üst ölçek çevre düzeni planına işlenerek sahte bir dayanak oluşturulmaya çalışılan plan için devamında alınan kritik mekansal kararlar ve kademeli planlama sisteminin her aşamasında revizyonlar yapılarak plan uygulanmaya çalışılmıştır. Bu kararlardan biri de bölgenin kentsel dönüşüm bölgesi ilan edilmesi ve alanın yeni kararlarla sürekli genişletilmesidir. Bilirkişi raporları ile planlama bölgesinin barındırdığı doğal alanları ve boş arazileri imara açma aracı olarak “kentsel dönüşüm” alanı ilan edildiği ve bu sebeplerle bu tanımı gerekçelendiremediği tespit edilmiştir. Bu kararların uygulanması amacıyla oluşturulan, davalarımız sonucunda iptal edilen, ardından aynı plan kararlarını ve daha fazla imar hakkını içererek yeniden onaylanan imar planları da planlama hukuksuzluğunun son halkasıdır. Bu adımlar aslında bir kentsel dönüşüm sürecini gerçekleştirmekten öte; “Sinpaş Altınoran”, “Güneypark Ankara” ve “Marina Ankara” gibi hukuksuz, insan hayatını riske atan ve doğayı talan eden lüks konut projelerini “planlama” aracına uydurmak ve devamlılığını sağlamayı amaçlamaktadır. Üstelik planlama alanında önerilen kentsel yerleşim alanlarının %85`inin topografya, jeolojik yapı ve zemin koşulları nedeniyle yerleşmeye uygun olmadığı ve afet riskli bölgede olduğu, yerleşmeye uygun olmayan heyelan alanlarını ve kaya düşme tehlikesi olan alanların altında yer aldığı bilirkişilerce tespit edilmiştir. Bütün bu dava süreçlerine ve afet riski tespitlerine rağmen rant uğruna insan hayatını hiçe sayanlar tarafından projelerin ruhsatları verilmiştir. Ruhsatlara dair hukuki mücadelemiz ise yerel mahkemelerce kazanımla sonuçlansa da bu süreçte inşaat devam etmiş ve riskli konutların satışı sağlanmıştır.

Biliyoruz ki, kanıksanmış ahlaki, hukuki ve idari tutarsızlıkları ile kapitalizm çıkmazındaki kent mücadelesinde böylesi önemli hukuki kazanımlar tek başına yeterli olmamaktadır. Mesleği uzun erimde toplumsal faydayı gözeterek hakkıyla icra etme yönündeki mücadelemizle, duruşumuz ve yaptıklarımızla bu gidişatı değiştireceğine inanmamıza rağmen bu planlara, idari kararlara ve ruhsatlara dair “hukuki kazanımların ardından ne yapılacağı” gerçek bir kazanımı belirleyecektir. Meslek alanında ve kent mücadelesindeki hukuki ve idari kazanımların bir toplumsal dayanışma desteği ile ve kamu yararı yönünde süreklilik arz edecek bir idari duruşun sağlanması ile birlikte başarılı olabileceğini biliyoruz. Bu sebepledir ki bilimi, şehircilik ilkelerini ve kamu yararını savunan Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak bu önemli kararların ardından kenti yöneten tüm merkezi ve yerel yönetimler için gerçekleştirilmesi gereken temel idari adımları hatırlatmak isteriz:

1.İptal edilen Güneydoğu ve Güneybatı Ankara Revizyonu gibi kamu yararını gözetmeyen 1/25.000 plan revizyonlarını meşrulaştırma amacı taşıyan 1/100.000 Ölçekli 2038 Ankara Çevre Düzeni Planı (ÇDP) iptal edilmelidir. ÇDP referansıyla oluşturulan davaya konu 1/25.000 revizyon planlarının yürütme kararları acilen durdurulmalıdır.

2. Planların kademeli birlikteliği temel alındığında, 1/25.000 ölçekli Güneydoğu Ankara NİP Revizyonu kapsamında hazırlanan, davalarımıza konu Mühye, Karataş 1. Etap KDGPA planları ve hukuksuzca inşaatı devam eden Kanal Ankara projesini meşrulaştırmak için oluşturulan İmrahor Millet Bahçesi imar planları acilen iptal edilmelidir. Bunlarla birlikte kamuya kapalı biçimde yapılan ve ranta hizmet eden tüm alt ölçek planlar, parselasyon planları ve ihaleler iptal edilmeli ve hukuksuz inşaatlar durdurulmalıdır.

3. Güneydoğu Ankara ve Yeni Güneypark planları ile doğal alanlarda, sulak alanlarda, vadi tabanında ve havza sisteminin yamaçlarında meşrulaştırılması amaçlanan yapılaşma önlenmelidir. Vadi tabanları ve yamaçlarında yükselen, doğayı talan eden, hukuksuz ve afet riski barındıran “Sinpaş Altınoran”, “Güneypark Ankara”, “Marina Ankara” ve parsel bazlı revizyonlar ile oluşturulması öngörülen yeni lüks konut projelerinin inşaatları ve satışları durdurulmalıdır. Millet bahçesi adı altında İmrahor Vadi tabanında sürdürülen, Melih Gökçek döneminden kalan kanal projesinin inşaatları acilen durdurulmalıdır. Tüm bu hukuksuz inşaatlar derhal mühürlenmeli ve ruhsatları iptal edilmelidir. Sermayedarlara, bu tür projelerin, kazanılmış hak adı altında oldu-bittiye getirilemeyecek kadar değerli alanlarda yapılmasına izin verilmeyeceği açıkça gösterilmelidir.

Hukuki kararlar ardından doğru idari işlemlerini gerçekleştirmek tutarlı bir yönetimin en önemli gereksinimidir. Bu tutarlılığı sağlayabilmek adına bugüne kadar yargı kararlarını hiçe sayanların, sermayenin rantı uğruna kamu kaynaklarını boşa harcayarak görevini kötüye kullananların, toplumu sağlıksız bir yaşam çevresine mahkum edenlerin yargılanması bu hukuksuz sürecin karşısında tutarlı bir duruşun asıl göstergesi olacaktır.

Hukuki ve idari kararların doğru bir çerçeveden ve kamu yararına işlemesi ile , kentimizin geleceğinin sağlam ve bilimsel bir altyapı üzerine planlanması ve doğal varlıkların korunarak kamu yararına planlama yapılması adına hızlı adımların atılması gerekecektir:

• Ankara`nın geleceğini tüm değerleriyle ele alacak, kamu yararını ve kuşaklar ötesi yararı gözeten, doğal değerlere sahip çıkarak kent ve ekoloji açısından değerli alanların koruma-kullanma dengesini gözeten, konusunda uzman paydaşların ve halkın katılımı ile kurgulanacak, kapsamlı bir Çevre Düzeni Planı acilen oluşturulmalıdır. Planların kademeli birlikteliğine uygun ve tutarlı bir şekilde bu kararların uygulanması sağlanmalıdır.

• Yürürlükte olan 2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı kararları kapsamında Güneydoğu ve Güneybatı Ankara bölgeleri, koruma ve doğal değerleri geliştirme amaçlı değerlendirmelidir.

• Sağlıklı mekanlarda yaşamanın önemini çok daha net anladığımız bu günlerde, İmrahor Vadisi`nin ve Mogan-Eymir Gölü havzasının üzerinde bulunan hukuksuz ve afet riski barındıran tüm yapılaşmalar, millet bahçesi ve kanal projelerinden arındırılarak rehabilitasyonuna yönelik adımları içeren; vadinin doğal değerleri, su kaynakları, iklim özellikleri ve canlı varlıkları ile hassas dengeleri koruyacak ve ekolojik sistemini geliştirecek eylemleri içerecek şekilde, kentin havalandırma koridorları olarak özel bir planlama anlayışıyla acilen ele alınmalı ve “ne pahasına olursa olsun” kentimize yeniden kazandırılmalıdır.

Planlama çalışmalarında uzmanlarla ve toplumla, katılım ve uzlaşma mekanizmaları sağlanamadığı sürece, sorun teşkil eden idari kararların karşısındaki mekan-çevre-kent mücadelesi yargı denetim mekanizmaları üzerinden yürütülebilmektedir. Bu mücadele süreçlerinde davaların kazanılmasına rağmen mahkeme kararlarının idari olarak uygulanmaması ise topyekun hukuka olan güveni de ortadan kaldırmaktadır.

İptal edilen planlar ve hatalı kararların düzeltilmesi uğruna sürdürülen mücadele, Türkiye`nin içinde bulunduğu ekonomik, etik, hukuki ve idari girdap nedeniyle toplumun içinden çıkamadığı kasvetin bir parçası olarak sönüp gidemeyecek kadar önemlidir! Bu mücadele mekân, emek, yaşam ve gelecek mücadelesidir! Tüm duyarlı kamuoyunu mücadelemize destek olmaya çağırıyoruz!

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi