TARİH AFFETMEZ

TARİH AFFETMEZ

YAHYA AKSOY

“Türk ulusu, varlığını derin ve sağlam kültür sınırları ile çevreledikten sonradır ki onun yüksek kapasitesi ve
erdemi,uluslar arasında tanınır.” Atatürk
” Kültür,” Toplumsal yaşam süreci içinde yaratılan ve bir topluma niteliklerini veren maddi ve manevi
değerler bütünü” olarak tanımlanmakta.
Sanat, ” Bir duygunun, bir düşüncenin,bir tasarının, bir olayın yada güzelliğin beceri ve düş gücüyle
anlatımına dayanan yaratıcı insan etkinliği ” olarak ifade edilmekte.
Prof. Bozkurt Güvenç’in dediği gibi ,”Eğitim bir yol ise, kültür, bu yolda kazanımların tümüdür”
anlayışının temeline “Tarih Bilinci”ni yerleştirmeliyiz.
Ünlü tarihçi Ortaylı,Tarih Atlası’na(2009)yazdığı önsözde, çok kaynaklı derin ve geniş bilgilerle donatılmış
bakış açısı ile ülkemizde tarih bilinci yaratılmasının önemine vurgular yapmakta:
“Tarih kesinlikle coğrafya bilgisi gerektirir: tarihi coğrafya dalında önemli tespitler yapmayan,geçmişte siyasal
ve kültürel mekanın nasıl şekillendiğini kavrayamayan bireylerin tutarlı bilgiye ve yoruma ulaşamayacağı
açıktır…. Tarih atlasları,okul hayatımızda en az kullanılan eğitim malzemesindendir…”
Adana’nın Dilekkaya köyünde yaşayan 72 yaşındaki Hatun Dilci, Roma dönemine tarihi eserleri, müze
müdürlüğünün de izniyle evinin bahçesinde sergiliyor.Antik kentte bekçilik yapmaya teşvik eden şeyin ev için
temel kazarken buldukları Roma dönemi mozaiği olduğunu söyleyen Hatun Dilci, hikayesini şöyle anlattı;
“Başımızı sokacak bir ev yapmaya karar verdik. Köyde bulduğumuz araziyi temizlerken ‘Balıklı Mozaik’i
bulduk. Durumu yetkililere bildirdik. Bize mükafat olarak 500 lira verip, evi biraz ileri yapmamızı istediler. İkinci
yere evin temelini kazarken bu kez de başka bir mozaik zeminle karşılaştık. İki tavuk satıp yol parası yaparak
Adana’ya valiliğe gittik. Valiyle görüştük. Vali, müze müdürüne telefon edip çağırttı. Hep beraber valinin
pikabıyla mozaiği bulduğumuz yere geldik. Yetkililer, bir süre inceleme yaptıktan sonra bize ‘Kral Kızı
Mozaiği’ni bulduğumuzu söyledi. Vali, kocamı alnından öptü, burada bekçilik teklif etti. Devlet üniforma ve
silah verdi, o günden sonra geçim sıkıntımız azaldı. Vazife kutsal, devletin bize güvenini sarsmamamız lazım.
Aldığımız maaşın helal olması için hiçbir kaçakçı ve defineciye göz yummadık. Nerede değerli bir eser varsa
getirdik, kaçakçıdan kazıcıdan aldık, getirdik, bahçemize koyduk.”(.Gönül Elbeyli iletisi)
Eserlerinde tarihi,insanı , düşlerini ve düşüncelerini harmanlayan Balıkçı gibi ,tarihin derinliklerine
inerek toplumu bilgilendiren ve bilinçlendiren yazarların eserlerin okumalıdır. Çatalhöyük’ün ören yeri
bekçisiydi, oturup Neolitik Çağ/Cilâlı Taş Devri insanının öyküsünü yazdı. İlkokul mezunu ören yeri
bekçisi Sadrettin Dural’ın o kitabı ABD’de ders kitabı oldu. Çatalhöyük kazı başkanı Prof. Ian Hodder’in
dikkatini çekiyor. Prof. Hodder, bunun üzerine tercümanı ile birlikte 52 saat ders veriyor.

Belgelere dayalı bilgilerle geçmişi aydınlatan ve tarih bilinci veren ünlü Kaşgarlı Mahmut’tan başlayarak,
Prof.Halil İnalcık, Prof.Mustafa Akdağ,prof. Şerafettin Turan, Ekrem Akurgal,Cemal Kutay ve Prof.İlber Ortaylı
ve diğer arkeolog,etnolog,antropologlarımızı ve tarihçilerimizi saygı ile selamlıyoruz.
Ark. Dr. Alpay PASİNLİ (E.) Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürü, BODRUM MÜZESİ ile ilgili paylaştığı
iletisinde şunları yazmakta:
“ 15.9.2020, saat 10.00-14.00’de çoğunluğu arkeolog-müzeci olan 10-12 kişilik bir grupla Bodrum Kalesi’ni
ve eski Bodrum Sualtı Müzesi tamamen ortadan kaldırılarak oluşturulan müze sergi salonlarını ayrıntılı bir
şekilde gezdik ve inceledik. 50 yıldır bilfiil arkeoloji ve müzeciliğin içinde olan, uzun yıllar müze müdürlüğü ve
Müzeler Teşkilatı’nın genel müdürlüğünü de yapmış birisi olarak kişisel tespit ve değerlendirmelerimi aşağıda
sunuyorum:
1- Kaleye giriş kapısı metal çerçeveli tel örgü şeklindedir. Bu Ortaçağ kalesinin girişine böyle basit bir tel örgü
değil de daha yakışır ve daha uyumlu bir kapı konulmalıydı.
Girişten itibaren gişe, kafe, wc. gibi hazır şantiye yapılarını andıran kutu şeklindeki yapılar genel görünüme
hiç bir olumlu katkıda bulunmamakta, hatta itici bir görünüm arz etmektedir.
2- Orijinal taş döşeli yolların bir kısmının üstü harçlı çakıl ile, bir kısmı da ahşaplarla kapatılmıştır. Her yere
serilmiş çakıllar ve bazı yerlerdeki kırma mozaikler sıcak bir görünüm vermediği gibi, yollara saçılmış olanlar
ziyaretçilerin düşmesine neden olabilecek tehlikeli bir durum da araz etmektedir.
3- Hamam ve şapel giriş kapıları yeni yapılmış meşe kaplama kapılardır, pencerelerde ise ısıcam
kullanılmıştır. Tarihi yapılardaki bu tip uygulamalar övgüye değer değildir.Şapel de dahil olmak üzere sergi
salonlarında orijinal duvarların ve taşların delinerek üstlerine sabitlenmiş olan priz, duy vb. elektrik unsurları
ve yerdeki klimalar doğru/güzel bir çözüm olmamıştır.
4- MÖ.4.yy.la ait Maussollos Sarayı’na ait çok önemli arkeolojik belge niteliğindeki bir kısım duvar
kalıntılarının kapatılmış olması hiç doğru olmamıştır. Bu duvar kalıntıları bir yönüyle kaleden bile büyük bir
öneme sahiptir. Ve saraya ait yegane somut kanıtlardır. Bunların kapatılması yerine çok iyi bir şekilde
korunup, konulacak bir bilgi panosuyla ziyaretçilere gösterilmesi ve dikkatlerin bu önemli kalıntılara çekilmesi
gerekirdi. Eski müdür odasının alt kısmına yapılan eski görünümlü taş teras duvarı da doğru bir çözüm
olmamıştır. Kuvvetli lodoslarda deniz sularının iç kısımlara kadar girerek buraları su altında bırakabileceği pek

hesap edilmeden kalenin denize açılan güney kısmı tamamen açılmıştır.
5- Teşhir salonlarındaki camlı vitrinlerin gerektiğinde kolay bir biçimde açılamayacağı anlaşılmaktadır.
Eserlerin devrilmesi, yerinden oynaması, etiketlerin değiştirilmesi ve ışıklandırma ile ilgili sorun çıkması vb.
gibi durumlarda vitrinlerin kolay bir şekilde açılarak hemen müdahale edebilme imkânı düşünülmemiştir. Bu
durum müzecilik ve sergileme kriterlerine uygun değildir.
6- Kaledeki küçük hacimli sergileme mekânlarının ortalarına konulmuş vitrinler alanları daha da daraltmıştır.
Bazı yerlerde 3-4 kişinin bile yan yana geçmesi mümkün değildir. 15-20 kişilik küçük gruplar için bile rahat ve
elverişli bir düzenleme olmamıştır.
7- Vitrin kaideleri kapalı yapılmış, yekpare ve kitlevî bir görünüme sahiptir. Kaidelerin yükseklikleri 6-7
yaşındaki bir ilkokul öğrencisi için uygun değildir; yüksektir. Bu husus dikkatten kaçtığı için küçük çocukların
eserleri görmesi, etiketleri okuması ve bilgi sahibi olması pek olanaklı değildir.
Bir çok vitrinde ışıklandırma da yeterli olmayıp, loş kısımlardaki etiketler; yazı karakteri, puntosu ve renkler
de gözetilmediğinden okunamamaktadır.
8- İç mekânlarda ve bazı dış mekânlarda özenli bir işçilikten söz etmek mümkün değildir. Bazı yerlerde
şimdiden boyalar kalkmış, dökülmüş, zemindeki süpürgelikler ve birleşme yerleri eğri ve terazisinde değildir.
9- KRALİÇE ADA olarak İngiltere-Manchester Üniversitesi’nde; Priene’de bulunmuş Ada portresi ve
mezardan çıkmış yüzük taşı üzerindeki Ada tasviri ve kafa kemikleri dikkate alınarak etlendirilmiş ve eskiden
özel bir salonda sergilenmekte olan Ada yeni sergilemede kullanılmamış, onun yerine yeniden yapılan ve
bugünkü yerel bir hanıma benzeyen bir mankenle, sıkışık bir alanda sergileme yapılmıştır. Cazibesini
kaybetmiştir.
10- Engelli ve yaşlı ziyaretçilerin kaleyi gezebilmeleri için bir önlem düşünülmemiştir.
11- Dış alanlarda/bahçelerde oluşturulan açık hava sergilemesinde ne kronolojik ne de tematik bir
düzenleme olmadığı gibi, taş eserler karışık vaziyette yan yana, âdeta birer dekorasyon unsuru gibi
konulmuştur. Hiç biri hakkında bilgi ve etiket yoktur. Ziyaretçiler eserlerin ne olduklarını, tarihlerini ve nereden
geldiklerini anlayamamaktadır. Üstelik müzede zaten çok az sayıda olan mermer heykellerin açık havada her
türlü iklim koşuluna açık bir şekilde sergilenmesi bir süre sonra bu eserlerin tahrip olmasına yol açacaktır.
Özetle didaktik bir sergilemeden söz etmek olanaklı değildir.
12- Restorasyonu denetleyen/yön veren uzman mimarların ifade ettikleri BİLİM KURULU kimlerden
oluşmuştur. Kalede yapılan iş ve ihale sadece restorasyon olmayıp, “Bodrum Kalesi restorasyon ve Sualtı
Arkeoloji Müzesi Teşhir ve Tanzimi” işi olduğuna göre bilim kurulunda müzeci var mıdır ?
Sonuç olarak ; Bodrum Müzesi hakkındaki daha önceki konuşma ve paylaşımlarımda ifade ettiğim görüş
ve düşüncelerimi bir kez daha tekrar ederek yazımı bitireceğim:
Bodrum Kalesi’nin-eski halini bir tarafa bırakırsak- gerek topografyasının zorluğu/elverişsizliği, gerek yeterli
alan ve mekânlara sahip olmaması, gelişme kriterlerinin bulunmaması nedeniyle bir ORTAÇAĞ KALESİ
olarak düzenlenmesinin daha uygun olacağı görüşündeyim. Bu bağlamda Bodrum’da yeterli genişlikte arazisi
olan, gelişmeye ve büyümeye müsait, önümüzdeki 50-100 yılın da ihtiyaçlarına cevap verebilecek, teşhir
salonları, geçici sergi salonları, laboratuar, kütüphane ve konferans salonları bulunan, yeterli otopark ve
bahçelere sahip, yeni bir alanda “YENİ BİR BODRUM MÜZESİ” yapılmalıdır. Bu müzenin içinde hem
kazılardan gelen, hem sualtından çıkmış olan eserler seksiyonlar halinde sergilenebileceği gibi, bir bölümü de
Kent Müzesi olarak düzenlenebilir görüşündeyim. Saygılarımla.”
Prof.Dr.İlber Ortaylı şöyle demekte:”Düzgün bir tarih eğitimi,tutarlı bir tarih bilgisi vermelidir. Bir toplumun
tarih bilinci bilgisizlik ve efsaneye dayanıyorsa,bu toplumda saygıya değer bir siyasi düşünce de
oluşmaz.Tutarlı tarih eğitiminin iki unsura ihtiyacı vardır; coğrafya ve dil bilgisi…Toplumun aydın
bireylerinin,insanlığın macerasını zamanlarda ve mekânlarda inceleyebilmesi için bu iki dalda çok sağlam
eğitim görmeleri gerekir….”
Tarih bilinci veren eğitim,içselleştirilmiş, uygulanan bilgiler ve alışkanlıklar esas olmalıdır.
YAHYA AKSOY