TAKVİMLER

TAKVİMLER

YAHYA AKSOY

“Bilmem güneşin dilini, aydınlığı nur anlatsın” diyor ünlü şair Şevki Akar.
Yıl on iki aya bölündü. Takvim yaprakları, ömür yaprakları oldular.Yıllar sağlıklı ömürle
dolsun.
Uygarlık tarihi uzun bir süreci içine almakta , tarih öncesi ve tarihi devirler olarak çeşitli
dönemlere ayrılmaktadır.Tarih, yazının icadı ile başlatılmakta.Gelenek ve görenekler ile sözlü
kültür değerleri tarihi öncesine olduğu kadar tarihî zamanlara da ışık tutmaktadır.
Zaman ve mekân içinde insanlar, evren ve uygarlıklar incelendiğinde , çok renkli, çeşitli ve
değişik inançlar, felsefeler,toplumlar , Atmosferde,denizlerde ve karalarda ve gezegenlerde
ender rastlanan varlıklar ve kültür değerleri karşımıza çıkmaktadır.
Uzaya ilk giden ve döndüğünde “Gezegenimizin güzelliğini koruyalım diyen Sovyet kozmonot
Yuri Gagarin,”Tozlar ve dumanlar olmasaydı ademoğullar bin yıl yaşardı” diyen İbni Sina ve
gezegenler üzerinde çalışan nice bilgin-kâşif tarihte yerlerini aldılar.
Güneşin çevresinde dönen ,uzayda sürekli hareket halinde olan dünya ve onun uydusu ay
ile diğer gezegenler, insanlık için her zaman ilgi ve merak konusu olmaya devam etmektedir.
Copernicus’tan Keplere,Galile’ye ,Ali Kuşçu ve gök yüzü üzerine bilimsel çalışmalarını hayatı
ile ödeyen Uluğ Bey’e kadar bilim ve matematikle güneş sistemi üzerinde çalışan bilginler
çok ağır koşullar ve baskılar altında çalışmalarını sürdürdüler.
Pencere yerine mazgal deliği ve çatı yerine kubbesi bulunan Mezopotamya mimarlığında
önemli bir yer tutan, Sümerlerin ve Akadların tapınak olarak ve gökyüzünü gözlemek üzere
piramit şeklinde yaptıkları kule-Ziggurat’ların tepesindeki düzlükte gökyüzünü gözlemleyen
rahip-müneccimlerin olduğu tarihi bilgiler arasında yer almıştır.
Evrende milyarlarca yıldız ve yıldızlararası maddeden oluşan sisteme galaksi denmekte
olup,ünlü Özbek özdeyişinde ifade edilen “Cihanda iki ulu yol vardır;yeryüzünde İpek Yolu,
gök yüzünde Saman Yolu” evreni oluşturan milyarlarca galaksiden biridir.
“El Gordo”, 7 milyar ışık yılı uzaklıktaki devasa bir galaksi kümesine verilen takma ad.” keşif
tarihi 10 Ocak 2012-Guınness World Records 2013
Bilim insanları her alanda durmadan çalışmaktalar. CoRot 7b adı verilen ve dünyaya 489 ışık
yılı uzaklıkta, güneş sisteminin çok ötesinde, Monekeros Takımyıldızları içinde yer alan, yarısı
güneşi gören diğer yarısı hiç güneş görmeyen “Lav Gezegeni”nden söz etmekteler.
Gök yüzü, yer yüzüne yön vermiş canlı ve cansız tüm varlıkları,inançları ve insanları
etkilemiştir.
Türk Edebiyatı tarihine destanları ile damgasını vuran Dede Korkut hikâyelerinde durgun ve
sakin olmayan coşkun tabiat ve Türklerin atlı bozkır medeniyetinin temel unsuru olan tüm
hayvanlar taşıdıkları özelliklerine göre, bir yıl on iki aya bölünerek 12 hayvanlı Türk takvimine
yansıtılmıştır.On iki hayvanlı takvimin esası baharın başlangıcı ile başlayan olaylara ve bazı
varlıklara dayalı olarak anlatılmakta.
Yılın ilk günü 22 mart olarak kabule edilmiş ve ilk ay fare diğerleri
sığır,pars,tavşan,ejder,yılan,at,koyun,maymun,tavuk,köpek,domuz ayı dönüşümlü olarak
sıralanmıştır.
Baharın gelişini ” Nevrûz- Yeni gün” olarak niteleyen anlayış doğu ve Orta Asya
uygarlıklarında hakimdi. Gök cisimleri, göksel olaylar,doğa olayları gelişen bilim ve teknoloji
ışığında zaman ölçümlerinde ve yaşamın felsefesinde derin etkiler yaratmaya devam
etmektedir.

Cihannümâ eserinde, Selçuklu sultanı Melikşah’ın 1074 ‘de Halep’i aldığı ve Güneş Koç
Burcu’na girince NEVRÛZ ilân etmeye karar verdiği ve gezegenleri gözetlettiği ifade
edilmekte.
Doğu uygarlıklarında gök-ay-güneş ,yıldızlar ,yer, su ve ateş kültü uygulamalara
yansıdı.”Gök Tengri” inancı hakimdi.İnsanların inançlarında belirleyici unsurlardı.
Uygarlık tarihinde öncelikli ve önemli bir yer tutan medeniyetler beşiği Akdeniz,
Mezopotamya,Roma, Bizans, Mısır ve Anadolu inançları,efsaneleri, destanları ve halk
kültürleri, gökyüzü-yeryüzü ve insanlar arası ilişkiler bakımından tarihe ışık tutmaktadır.
Gezegenler, inançlarla yakından ilgili olup bu anlayış takvimlere de yansımış
bulunmakta.Dünya üzerinde bugün ” 72 millet” dediğimiz her inançtan ve ırktan sekiz
milyarlar insan yaşamakta.Dinler ve sanat tarihi yanında sosyal ve kültürel dünya tarihinde
yer alan bilgi ve belgelerde ,dünyanın merceğinde insanı görmekteyiz.
Maya ve Aztek uygarlığında zaman ayarı evrendeki güneş,yıldızlar ve gezenlerin
hareketlerine göre düzenlenir ve tapınakların yapım felsefesinde esas alınırdı.
Tarihi bilgilere göre eski Roma’da günlerin sayılması konusunda kargaşa yaşanması üzerine
imparator Jül Sezar, yeni yılın başlangıcını olarak 1 ocak kabul eden “Jülyen Takvimi”ni M.Ö.
45 yılında uygulamaya koydu.
1582 yılında Papa Gregoriyus, yeni yıl başlanngıcını 25 Mart olarak kabul eden ve yılı oniki
aya bölen “Gregoryen Takvimi”ni (Miladi takvimi) düzenledi. Bu takvim 1572 yılında yeniden
düzenlenerek yıl başı 1 Ocak tarihine alındı.
Son araştırmalar “Güneş Sistemi’nin dışında güneş çevresindeki tam turunu yaklaşık 20 bin
yılda tamamlayan ve kütlesi dünyanın yaklaşık on katı olan yumurta şeklinde 9. gezegenin
varlığından bahsetmekte. Gök bilimcileri ve insanlığı meraka ve heyecana sürüklemektedir.
Hicretin 17’nci yılında Halife Ömer zamanında uygulamaya konulan ” Hicrî Takvim” Müslüman
ülkelerde benimsendi. Bu takvimde Hazreti Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göç yılı olan
622 yılı başlangıç yılı olarak benimsendi.

Gelişen teknoloji ile birlikte küçülen dünyada ,mobil cihazlara yüklenen programlarla ” GPS-
Küresel Konumlama Sistemi” ile günümüzde gezegenlerin yerlerinin belirlenmesi dahil

birçok konum belirleme işlemi yapılabildiği ifade ediliyor.
“Dijital Dünya”da yeni buluşlar ve uygulamalar günümüzü ve geleceği etkili bir şekilde
yönlendirecek.Bu gerçeği içselleştirecek insanı yetiştirmek durumundayız.
Yıldızlar, gezegenler ve insanlar hep birliktedirler.Özümsenen bilgi bilinçlenmenin temelidir.

YAHYA AKSOY