Arılardaki mucize…

Arılardaki

mucize…

 

Necdet SİVASLI

Yıllardır bal yapan arılardaki mucizeye bir yenisi eklendi. Yanardağın püskürttüğü küllerin altında kalan arılar 50 gün hayatta kalabilmeyi başardı. Bilim dünyası bunun gerçek bir mucize olduğu konusunda birleşiyor. Şimdi, küllerin altında kalarak 50 gün hayatta kalan arılardaki bu mucize araştırılmaya başlandı.

Bal zaten başlı başına bir mucize. Üstelik, yıllarca kalsa bile bozulmuyor. Bal yapan arılar konusunda bugüne kadar birçok araştırma yapıldı. Arılar dünyasına bir türlü girilemedi.

Bal konusunda kısa bir bilgilendirmeden sonra arılardaki hayatta kalma mucizesine de bir göz atalım:

Dünya üzerinde üretilen en mucizevi besinlerden biri olan bal, kahvaltıları bir şölene dönüştürüyor, yemeklere tat katıyor, hastalıklara da iyi geliyor.

Canlı yaşamının devamının sağlanmasında önemli rol oynayan arıların en büyük mucizelerinden biri de sağlık üzerine faydalarının saymakla bitmediği bal. Tarih boyunca önemini hiç yitirmemiş olan balın geçmişi M. Ö. 5 bin yılına kadar uzanıyor. Tarihi kaynaklar bu tarihlerde insan ırkının balı keşfederek arıların kaya çatlakları ve ağaç kovuklarına yapmış oldukları yuvalardan bal topladıklarını ortaya koyuyor.

Balda ortalama %80 oranında glikoz, sakkatoz, früktoz , %17 su ve organik asitler, mineral tuzlar, vitaminler, proteinler, fenolik bileşikler, yağlar ve serbest amino asitler

gibi diğer minör bileşikleri bulunuyor. Balın içeriğinde aynı zamanda, laktonlar, vitaminler (B1, B2, C ve nikotinik asit), polen, balmumu ve pigmentler de yer alıyor. İçeriği elde edildiği bitki türlerindeki farklılıklara, iklim ve çevresel koşullara bağlı olarak değişmekle birlikte balda temel olarak su, potasyum, kalsiyum, magnezyum, bakır, manganez, demir, klorür, sülfür, fosfor ve silisyum inorganik bileşikler bulunuyor.


Antioksidan ve antimikrobiyal özelliği nedeniyle bal, ilk çağlardan beri yanık tedavisinde, sindirim sistemi bozukluklarında, astım, enfeksiyonlu yaralarda ve deri ülserinin tedavisinde kullanılıyor. Baldaki antioksidan maddeler, kalın bağırsak iltihabının kolona verdiği hasarı azaltıyor. Yapılan bazı çalışmalar, balın sistemdeki probiyotik bakterileri artırmada etkili olduğu, bu sayede, bağışıklık sistemini güçlendirmeye, hazımsızlığı azaltmaya, kolesterolü düşürmeye ve kolon kanserini önlemeye yardımcı olduğunu ortaya koyuyor. Antibakteriyel özelliğe sahip olması nedeniyle bal aynı zamanda ağız, boğaz ve bronş enfeksiyonlarına karşı da birebir. Bal ayrıca böbrek fonksiyonlarını düzenliyor, uykusuzluğu gideriyor, ateş düşürüyor, kalp, dolaşım sistemi hastalıklarına ve karaciğer rahatsızlıklarına karşı da kullanılıyor. İçeriğinde bulunan enzimler, bağırsaktaki mantarları ve zararlı bakterilerin ortadan kaldırılmasına yardımcı oluyor.

Ancak her güzel şeyin olduğu gibi balın da fazlası zarar. Zira balın içinde bulunan şeker, direkt kana karıştığı için özellikle şeker hastalarının tüketirken çok dikkatli olmaları gerekiyor. Uzmanlar 12 aydan küçük bebeklere bal yedirilmemesi konusunda hemfikirler. Çünkü arılar bal yaparken adı kolostridyum botalium denilen bakteriyi üreten kalıntıları bala bırakıyor. Bu bakteri ise bebeklerde botulizm denilen zehirlenmelere, bu zehirlenmeler de çocuğun sinir sistemini etkileyerek hasarlara yol açabiliyor.

 

La Palma’da 19 Eylül’de patlayan Cumbre Vieja yanardağının püskürttüğü lavların altında kalan arılar, 50 gün boyunca kovanlarıyla birlikte kül tabakasına gömülmüş halde hayatta kalmayı başarabildi.

İspanya’ya bağlı Kanarya Adalarındaki volkanın patlaması sonucu yüzlerce ev yok oldu, on binlerce kişi bölgeden tahliye edildi.

Bölgede hayatı normale döndürme çalışmaları sürerken, tamamen küllerle kaplanmış kovanların içinden gelen arı sesleri, arıcıları şoke etti. 50 gün boyunca kovanların içine sıkışıp kalan on binlerce arı sağ kalabilmişti.

Yanardağa sadece birkaç yüz metre uzaklıktaki toplamda 6 arı kovanından binlerce canlı arı çıktı.

New York Times’a konuşan Kanarya Arıcılar Derneği Sözcüsü Antonio Quesada’ya göre, arılar sadece yanardağın sıcaklığından ve zararlı gazlarından kurtulmayı başarmakla kalmamış, aynı zamanda kovandaki bal depolarını besleyerek açlıktan da kurtulmuş.

Yalaşık 80 bin kişinin yaşadığı La Palma’da arıcılık hem bölge ekosistemi hem de ekonomi açısından önem arz ediyor.

Antonio Quesada, “Bu kadar küçük bir hayvanın bu direnci ve hayatta kalma yeteneğini nasıl koruyabildiği inanılmaz” diyor

Bölgede ‘Kanarya kara arısı’ olarak bilinen arılar, ürettikleri propolis maddesini kullanarak kendilerini kovanın içine mühürlemiş. Propolis, arıların bitkilerin gövdelerinden topladığı reçinemsi maddeleri işlemesiyle ürettikleri ürüne deniliyor.

“Böylece kendilerini yanardağın zararlı gazlarından korudular” diyor Antonio Quesada.

Maryland Üniversitesi’nden Entomoloji bölümünden Nathalie Steinhauer de, New York Times’a verdiği demeçte, arıların bu davranışının, kovanı yağmur suyu ve hava akımına karşı korumak için kovandaki küçük boşlukları propolis ile tıkamak olduğunu söylüyor.

La Palma’da 1971 yılında bu yana uyuyan volkanın patlama riskine karşı yetkililer sismik hareketleri sürekli izliyordu. Jeologlar özellikle adanın güney ucundaki volkanik tepe Cumbre Vieja’nın altında erimiş kaya birikimi ve dumanlar tespit etmişti.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz