Bu pahalılığın sorumlusu kim?

-RAKAMSAL VERİLER ,BU GÜN YAŞADIĞIMIZ HAYATLARA TAT VEREMİYOR?
Nevzat AKSOY
         Değerli okuyucularımız,
84 milyon nüfuslu
ülkemizde, asgari ücretle istihdam edilmekte
olan emekçilerimizin merak ve dört gözle bek-
ledikleri nihai asgari  yıllık  zam oranı belli olsada;
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden
oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonunun
2022’de geçerli olacak asgari ücret rakamını
 belirleyip ülkeyeyeni bir umut versede
Yeni asgari ücret, 4 bin 253 lira
 olarak çalışana kaşıkla verip kepçeyle almaya
benzer bir durum ortaya çıktı.Böylelikle asgari
ücretteki
 artış yüzde 50,54 oldu. Öte yandan asgari
ücrette gelir ve damga vergisi de kaldırıldı.
          Ne kadar da rakamsal bir oranla yüzde
50’ye tekabül eden bir artış olsa da, ekonomik
bir buhranın ülkemize, yüksek enflasyon, ye-
rinde ve seyrinde durmayan  bir döviz kurları-
nın sabit bir parametrede durmayıp sürekli bir
tırmanışa doğru bir ivme yapması emekçi ve
bizlerin sevincine gölge düşürdü.Paramız hızılı
bir tırmanışa geçen enflasyon, ve durdurula-
mayan bir döviz kuru karşısında maalesef her-
gün değer ve kan kaybediyor.Alım gücümüzün
oldukça düştüğü, ileriye dönük bu belirsizlik ve
karamsar tablo, umut ve psikolojik hayatlarımı-
zı da etkiliyor.Bir türlü ekonomik darboğazdan
iki yakamızın bir araya gelmediği bir dönemin
en kötü talihsizliği ve anını yaşıyoruz.
         Devlet ve millet olarak bugün hiç hak et-
mediğimiz bu ağır ekonomik piyasa şart ve ko-
şullarında  savrulmamızı acaba kime borçluyuz ?,
Yaşadığımız bu olumsuz ekonomik ve sosyal
çalkantının baş mimarları kim? Bu sorulara ce-
vap aradığımızda sorun ve sıkıntıları uzaklarda
değil de; bu ülkenin yönetme dümenini elinde
bulunduran bu iktidarın acemi, ülkeye ve eko
nomiye hakim olmayan bir anlayışın eseri ol-
duğunu dersek umarım yanılmış sayılmayız.
Her zaman olaylara gerçekçi bir gözle bakar,
sorgularsak sorun ve sıkıntılarımızın üstünü
örtmüş olmaktan kurtarıp, gerçeklerle yüzleşip
o kadar sorun ve sıkıntılarımızın çözümünde
yol alıp, bugün önümüze çıkmasını o kadar ön-
leyebiliriz. Türkiye’de ekonomik çöküş nasıl
başladı?
Özellikle 2019 ve 2020’de döviz rezervleri
 TL’nin düşüşünü
önlemek amacıyla hızlı bir şekilde tüketildi.
Ekonomi yönetiminin rekabetçi kur politikası
gibi bir amacı olsaydı rezervler bu şekilde
eritilmezdi”
        Bir yanda her geçen gün değersizleşen
Türk Lirası, bir yanda yüksek döviz kurları, bir
yanda yüksek ama ona rağmen hala gerçeği
yansıtmayan enflasyon ve yüksek işsizlik. Tüm
bu tanımlamaların gösterdiği tek bir şey var:
Ağır ekonomik kriz. Özellikle Eylül’de Merkez
Bankası’nın faiz indirimiyle başlayan süreçte
TL bugüne kadar yüzde 55’ten fazla değer
 kaybetti. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP
hükümeti Tansu Çiller’den sonraki en büyük
devalüasyona imza attı. İnsanların alım gücü
düştü, geçinmeleri zorlaştı. Temel yaşam
ürünlerine bile erişmeleri imkansız hale geldi.
Muhalefet partileri ve halk erken seçim
isterken iktidardaki AKP’yle ortağı MHP
 bugüne kadar hep erken seçimin karşısında
durdu. İktidarın her söylemi krizin ateşini daha
da körükledi.
       Krizin nereye kadar gideceği, nerede
 duracağı bilinmiyor. Bilinen tek şey bu günlere
nasıl gelindiği, yürütülen politikaların ne so-
nuçlar doğurduğu.Korkunun ecele faydası ol-
madığı gibi; ülkede yanlış bir  kulvarda yönetim
mekanizmasını elinde bulunduran bir iktidarın
ısrarla başarısızlığını, gerçeği yansıtmayan ra-
kamsal veriler, çözümde bir incir çekirdeğini
doldurmayan  bir göz boyama taktikleriyle var-
lığını sürdürmesi de   o kadar yanlış bir
 gerçektir. .Bu taktiklere kanmamak, bu ülke-
de kan kaybını durdurmak bizlerin boynunun
borcu olmuştur.Yapılacak ilk seçimde Ülkeye ve millete külliyen zarar
ve ziyan olan bu iktidara dur dememizde  o
kadar vazgeçilmez bir elzemdir.
Saygı ve sevgilerimle