Sinemaya gidenler neden azaldı?..

Sinemaya gidenler

neden azaldı?..

 

Necdet B.SİVASLI 

 

 

Sinema salonları birkaç kişiye film izletir duruma düştü. Daha önce pandemi nedeni ile boş kalan koltuklar, şimdi pandeminin sona ermesi üzerine yine boş kaldı.

Dijital ortamda sinema keyfi artık evlerde de çıkarılıyor. Teknoloji ilerledikçe sinema keyfi artık evlerde barlarda, kahve ve benzeri yerlerde yaygınlaşıyor. Bütün bunlar sinemaya giden sayısını düşürüyor.

Film yapımcıları şimdi kaliteli filmler yaparak filmlerini yurt dışına satarak para kazanmanın yollarını aramaya başladı.

Yönetmen Semih Kaptanoğlu da bunlardan birisi. Kaptanoğlu yaptığı açıklamada “Türkiye’deki seyirci sayısıyla olayı sınırlamayın çünkü benim filmlerim kırktan fazla ülkede vizyona giriyor. Yayınlanıyor dünya televizyonlarında”diyor.

Yönetmen Semih Kaplanoğlu, “Dijital platformlar bir tür tüketim noktası. Bunlar da bir yerde doyacak ama yapabilme imkanı olduğu sürece ben kriterlerim etrafında film yapmayı sürdüreceğim. İnsanlar artık evlerinde en iyi teknikle projeksiyonla film izliyor, sinemaya gitmek yerine evde izlemek daha tercih edilebilir bir şey kazandı” diyor.

Yönetmen Semih Kaplanoğlu, ‘Bağlılık’ üçlemesinin ikinci filmi ‘Hasan’ın, Trakya Üniversitesi Sinema Topluluğu tarafından Devlet Konservatuarı Salonu’nda düzenlenen gösterimine katıldı.

Filmin gösterimi sonrası katılımcıların sorularını yanıtlayan Kaplanoğlu, bağlılık temasının ana kavramının, kişinin farkında olduğu ya da olmadığı ilişkiler bütünü olduğunu söyledi.

İnsanın, bu ilişkiler bütünlüğünün farkına varmadığında yaşadığı yabancılaşma, kopukluk ve diğer şeylerle olan bağını kaybetmesinin hayat içerisinde bir tür şuursuzluğa neden olduğunu belirten Kaplanoğlu, “Şu yaşadığımız zaman içerisinde, bu dönemde daha doğrusu fark ettiğim ve birbirimizin hayatlarına dokunduğumuzda ya da dokunamadığımızda zedelenmiş bağlar görüyorum ve onlar üzerinden düşünerek bu bağlılık üçlemesini yapmaya çalıştım” dedi.

Kaplanoğlu, filmlerin gösterimden sonra seyirciye ait olduğunu, hikayenin çeşitli şekillerde yorumlandığını belirtti.

Son filmi Hasan’ın, dünyanın birçok ülkesinde gösterildiğini anımsatan Kaplanoğlu, şöyle devam etti:

“İki ay önce Endülüs’te gösterildi. Oradaki seyircilerden mailler, mektuplar, mesajlar geldi. O kadar farklı yorumlar var ki bizden farklı, herkesten farklı. O anlamda filmin farklı yorumlanmasına ben insanların burada kendilerinin de bir şey söyleme ihtiyacı duyduklarını görerek seviniyorum aslında. Çünkü öbür türlü bitmiş, düşünülmeyen ya da artık hani üzerine düşünmeyeceğimiz ‘zevk aldık, eğlendik, güldük, bitti’ olarak bitmiyor yani. O bir şekilde sürüyor. Onu önemsiyorum. Yoksa öbür türlü hem çok konuşmak faydalı değil hem kapalı sonlu işler pek de tercih ettiğim bir şey değil.”

Kaplanoğlu, her filmin bir hikayesi olduğunu, bazı filmlerin unutulmadan ayakta kalmayı başarabildiğini söyledi.

Dijital platformların son dönemde popüler olduğunu dile getiren Kaplanoğlu, şöyle sürdürdü:

“Hepiniz biliyorsunuz dijital platformlar var. Bunlar da bence bir tür tüketim noktası. Bunlar da bir yerde doyacak ama yapabilme imkanı olduğu sürece ben kriterlerim etrafında film yapmayı sürdüreceğim. Türkiye’deki seyirci sayısıyla olayı sınırlamayın çünkü benim filmlerim kırktan fazla ülkede vizyona giriyor. Yayınlanıyor dünya televizyonlarında. O yönlerden geri dönüşünü ben alıyorum ki bu işe devam edebiliyorum ama her yönetmen ya da her film bu şansı bulamayabilir. Giderek daha da zorlaşıyor süreç. Çünkü insanlar artık evlerinde en iyi teknikle projeksiyonla film izliyor, sinemaya gitmek yerine evde izlemek daha tercih edilebilir bir şey kazandı.”

Bir önemli nokta da şu:

TV’lerde art arda programlara giren kaliteli diziler de sinema dünyasına zarar veriyor. Ülkemizde dizi seyredenlerin sayısı giderek artıyor. Kaliteli dizi yapımlar dışarıya da satılıyor. Ortada bir dizi sektörü oluştu. Bundan da para kazananlar var.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz