Asfaltın Altında da Üstünde de Dereler Var!

Başkentte 11 -12 Haziran 2022 tarihlerinde, çok da uzun sürmeyen bir fırtına sonrası ciddi bir felaket yaşandı. Uzun yıllar Gökçek`in hüküm sürüp yıprattığı, hiçbir afete hazır olmayan Ankara battı çıktıları, imara açılmış dere yatakları ve vadileri, neredeyse tamamından asfalt yol geçen vadi tabanları, üstü kapatılmış ama her yağmurda alt-geçitleri doldurarak kendini hatırlatan bir zamanların coşkun akan dereleri, çoğunluğu su geçirmeyen yüzeyleri, bütün kenti ve bütün yolları kapsayan yağmur suyu toplama sistemi olmayan ulaşım altyapısı ile her yıl rutin olarak su baskınları, taşkın gibi maddi ve can kayıplarına yol açan felaketler yaşamaya devam etmektedir.

Ankara`nın doğu, kuzey ve güneyinin dağlarla çevrili olması, batıya doğru ise Ankara Çayı üzerinde açılmasıyla bir çanak oluşturmakta ve kentsel yerleşim bu çanak içerisinde bulunmaktadır. Dereler, vadi tabanları bu çanak içerisinde birleşip Ankara Çayı`na dönüşmektedir. Jansen Planında Ankara makroformunun dereler ve vadilerle ilişkisi anlamlı bir şekilde gösterilmiştir. Ancak bugün ne Jansen planındaki dereler ve çevresinde koruma bantları ne de vadi tabanlarının izleri görülememektedir. Ankara kentleşme süreci içerisinde dereler, vadi tabanları yok olmuştur, var olanlar da yok olmaktadır. Geçtiğimiz günlerde yaşanan doğa olaylarının felakete dönüşmesindeki önemli nedenlerden biri budur. Yağmur suları toprağa, yer altı kaynak sularına kavuşamamakta, kentin alçak bölgelerinde birikmektedir. Yaklaşık bir saat süren yağmur kentte hayatı felç etmiş, pek çok kişi yaya veya taşıt içinde mahsur kalmış; bodrum ve zemin katlarda, evler ve işyerlerinde maddi hasarlara yol açmıştır. Bir çanağa benzeyen Ankara topografyasında tüm yağmurlar merkezde kavuşmaktadır. Toprakla buluşamayan veya yeterli bir altyapı ile tahliye edilemeyen yağmur suları eğimli bölgelerde güçlü akıntılar yaratmakta, ani su baskınları ve maalesef can kayıplarına yol açmaktadır.

Ankara her yıl su basan alt-geçitleri ile gündeme gelmekte, ancak hiçbir kamu kurumu bu konu hakkında köklü bir çalışma yapmamaktadır. 2019 yerel seçimlerinden bu yana 3 yıl 3 ay geçti, bu haberler yine değişmedi. Ankara`ya en yüksek yağış 1997 yılında ne tesadüftür ki yine 11 Haziran tarihinde gerçekleşmiş, yağış miktarı 88,9 kg/m2 olarak ölçülmüştür. ABB`den yapılan açıklamalarda yağış miktarının 51.8 kg/m2`ye kadar çıktığı belirtilmiştir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre 11 Haziran günü yağış miktarı Ankara, Çankaya, TBMM noktasında 29,2 kg/m2; 12 Haziran günü Çubuk, Ankara Esenboğa Havalimanı noktasında 30,8 kg/m2 yağış miktarı ölçülmüştür. Bu veriler 2018 yılında gerçekleşen kuvvetli yağışlar ile neredeyse eşit miktardadır. 2018 yılında gerçekleşen kuvvetli yağışlar için dönemin ABB Başkanı 500 senede bir gerçekleşen nadir olay değerlendirmesi yapmıştır. Bu veriler doğrultusunda iklim krizinin derinleşmesi ve etkilerinin her geçen daha fazla ve farklı şekillerde hissedileceği göz önüne alındığında bütüncül bir planlama ve risk yönetimi çalışması yapılmadığı ve gerekli önlemlerin alınmadığı takdirde Ankara`nın bu gibi hava olaylarından daha fazla etkileneceği bir gerçektir. Tam bu noktada Ankara Büyükşehir Belediyesi`ne sormak gerekiyor;

  • Bu kentin suyla ilişkisine yaklaşımı nedir, bakış açısında değişim var mıdır?
  • Hala vadiler, dere yatakları imara açılmakta mıdır?
  • Hala kentte geçirgen yüzeyleri azaltacak şekilde merkezdeki toprak alanlar otoparklar gibi geçirgen olmayan yüzeylere dönüşmekte midir?
  • Hala yağmur suyu drenajı olmayan yeni yollar yapılmakta mıdır?
  • Bu üç yılda su basan Gökçek dönemi alt-geçitleri için ne gibi iyileştirmeler yapılmıştır? Bu konuda projeleri var mıdır? Yeni alt-geçit projeleri var mıdır?
  • İklim değişikliğine uyum kapsamında Belediyenin aldığı hangi kararlar vardır? Bu kararlar mekansal planlara yansımakta mıdır?

Biz Ankaralılar, 28 yıl süren bu Gökçek belediyeciliğine mahkum muyuz?

Bunun cevabı için sadece son bir yılda Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılanlara bakılması yeterli olacaktır. Şöyle ki;

  • İmrahor Vadi tabanını betonla dolduran Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı`nın millet bahçesi projesi çevresinde, Mühye ve Karataş`ta defalarca iptal edilmesine rağmen yeniden onaylanan imar planı ile tüm vadi yeniden yapılaşmaya açıldı,
  • Dikmen Vadisinde parsel bazlı imar planı değişiklikleri ile 30, 40 ve 49 katlara kadar imar planları onaylandı,
  • Hacıkadın Vadisi başta olmak üzere, zaten altyapısı yetersiz olan Keçiören ilçe merkezinde 25 mahallede 4 katlı konut alanlarına 16 kat imar hakkı veren imar planları onaylandı,
  • Ankara Çayı taşkın alanı içerisinde yüksek ve çok yüksek riskli olarak tespit edilen İskitler`de onaylanan imar planı değişiklikleri ile 40 kata kadar yapılaşma izinleri verildi,
  • Çankaya Bademlidere yeni imar planlarıyla yapılaşmaya açıldı,
  • Mogan Gölü`nün etrafında onlarca parsel bazlı plan değişikliğinin yanı sıra ticaret bölgeleri içeren imar planları onaylandı,
  • Atatürk Orman Çiftliği`nde, MİT ve TSK dev alanları halkın elinden alıp kendi tesislerini inşa ederken, bir taraftan çiftliği bölen onlarca yolun imar planları onaylandı, yürürlükte olan planların yollarına en acil şekilde asfalt dökülerek hizmete açıldı,
  • Hiçbir planda yeri olmayan, hiçbir analizi bulunmayan ancak Ankara`nın rant bölgelerine erişimi kolaylaştıran birçok katlı ve köprülü kavşağın ihalesi tamamlandı, bir kısmının inşaatı bitti…

Ankara`nın İhtiyacı Yüksek Yapılar ve Köprülü Kavşaklar Değil Vizyon ve Planlamadır!

“Ankara Havzası Taşkın Yönetim Planı” Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanmış ve halihazırda ASKİ web sayfasından da erişilebilmektedir. Taşkın riskli alanlar ve riskli yapılar hakkında kapsamlı bir çalışma yapılmıştır. Bu doğrultuda taşkın riski yüksek alanlar ve bu alanlarda kalan mevcut riskli yapılarla ilgili herhangi bir çalışma yapılmadığı gibi, yeni imar planlarıyla bu riskler artırılmakta, halkın can ve mal güvenliği tamamen ihmal edilmektedir.

Artık Büyükşehir Belediyesi`nin, Ankara`nın geleceği hakkındaki vizyonunu ve programını bilimsel dayanaklar üzerine inşa etmesinin ve açıklamasının vakti gelmiştir.

Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak, öncelikle yaşamını yitiren yurttaşların aile ve yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Ankara`nın bugünkü haline gelmesine neden olan politikalar ve imar planlarına karşı yürüttüğümüz bilimsel birikimimiz, hukuki kazanımlarımız ve mesleki bilgimizle, tüm kentlerin kamu yararı doğrultusunda sağlıklı ve adil birer yaşam alanı olabilmeleri amacıyla mücadelemizi sürdürdüğümüzü kamuoyuna saygıyla sunarız.

 

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi