Üretemezsen, muhtaç olursun…

Üretemezsen, muhtaç

olursun…

Necdet Buluz

Geçmiş yıllarda tarımsal üretimle ilgili olarak “Kendi kendine yeten 7
ülkeden biriyiz” der ve bunun gururunu yaşardık. Yıllardır bu bizim
övünç kaynağımız olmuştu. Gerek tarımsal ve hayvancılık alanlarımız,
gerekse üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizin balık potansiyeli her
zaman bizim bir güvencemiz de olmuştu. Uçsuz bucaksız verimli
topraklarımızdaki ürünlerin çoklarının toplanılamadığını da bile
gördüğümüz günler yaşadık.

Bugüne baktığımızda tarım alanında küme düşen bir ülke konumuna
geldiğimizi görmekteyiz. Bizim bir kentimizin büyüklüğündeki ülkeler
(Hollanda) bile üretimde rekor kırarken, büyük çapta ihraç yaparken,
biz bu büyük topraklarda kapana kısılmış durumlara düştük.

Üç tarafımız denizlerle çevrili olmasına rağmen, artık balık avlayamaz
ve yiyemeyecek duruma geldik. Hayvancılık neredeyse çöktü. Tarım
alanlarının elden çıkması ile üretimde düşüşler yaşanmaya başladı.
Dikkat edin,şimdi hem kırmızı et,hem balık ithal ediyoruz.

Bütün bunlar kalitesiz ürün ve ithalatı gündeme getirdi. Ardından
pahalılık, enflasyonda yükselişler başladı. Tarım politikalarımıza
bugüne kadar yön veremedik ve daha açık ifade ile üretemeyen bir ülke
konumuna doğru hızla sürüklenmeye başladık.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) yıllar sonra 14 Mayıs’ta
Tandoğan Meydanı’nda çiftçilerle bir araya gelen önemli bir mitinge
imza attı. “Tarım olmadan karın doymaz” denildi. Tarım sektörünün
içinde bulunduğu dar boğazdan çıkması için de köklü önlemlerin
alınması istendi. “Siz destekleyin, biz üretelim” mesajları verildi.
“İthalata yönelme ile tarım sektörü yok ediliyor” denildi.

Hangi konuda olursa olsun, dar boğazlardan çıkmanın yolu üretimdir.
Üretim olmadan muhtaç duruma düşülür. Tandoğan’daki toplantıda bunlara
vurgu yapıldı. Üretimdeki sıkıntıların giderilmemesi halinde
Türkiye’nin çok daha muhtaç durumlara düşebileceği söylendi.

Tandoğan’daki toplantıda Türkiye’de çiftçinin her türlü zorluğa ve
yüksek fiyatlara rağmen üretmeye devam ettiğine dikkat çeken
Bayraktar, Hükümet yetkililerine seslenirken “Destekleyin üretelim”
dedi. Bayraktar’ın açıklamaları da kısaca şöyle:

“ Çiftçilerimiz her türlü zorluğa ve yüksek fiyatlara rağmen üretmeye
devam etmektedir. Tarım sektörü bunlar yetmezmiş gibi ihracat yapıyor.
Peki çiftçimiz bundan yararlanabiliyor mu? Bizim üretmekle sorunumuz
yok yeterli destek verilirse, sorunlarınız çözülürse diğer ülkelerle
yarışırız. Bu ülkede çiftçimizin kıymeti bilinmiyor. Çiftçilerimiz
verdikleri emeğin karşılığını alamıyor. Benim 1 liraya sattığımı
tüketici 5 liraya alıyor. Döktüğümüz alın terinin karşılığını
alamıyoruz. Artık buğday ithal etmek istemiyoruz. Bu nedenle ucuz
gübre, ucuz mazot istiyoruz.”

Dikkat edilecek olursa bugüne kadar tarımdaki sıkıntıların atlatılması
için et başta olmak üzere birçok üründe ithalat yoluna gidildi. Ancak,
bu ithalatla sorunlara çözüm üretilmediğini gördük. Tüketiciler, her
zaman ülke genelinde üretilen ürünlerden yana tavır koydular.

Bayraktar’ın bu nedenle şu cümlesinin altını çizelim:

“Tek amacımız üretmek, ürettiğimiz de değerinde satabilmektir. “

Çözüm, her zaman üretmekten geçiyor. Üretemezsen, muhtaç duruma
düşüyorsun. Kaldı ki, bu da sorunlara yenilerini ekliyor.

Tarım konusu gündeme geldiğinde bizim en çok üzerinde durduğumuz bir
başka konu da şudur:

Tarım, işsizliği de önlüyor. Tarım sahalarının yok olmaya başlaması,
çiftçilerin işi bırakması bu sektörde işsiz kalanların çoğalmasına
neden oluyor. Eğer tarım ve hayvancılık alanları hareketlenir, gelir
elde etme çoğalırsa bu alanda çalışan sayısı artacak, böylece ortadaki
işsizlere de iş sahası açılacaktır. Tarım sektörünü bu açıdan da
değerlendirmek gerekiyor.

Bunun yanı sıra, ithal edilen tarım ürünlerine ödenen paralar da
ekonomimiz için önemli bir yük oluşturuyor. İthalata toplumumuz da,
tarım sektörü de her zaman karşı olmuştur, tepki koymuştur.

Sektörün sorunlarının çözüm yolları vardır. Konu ile ilgili
üniversitelerden, sivil toplum kuruluşlarından, tarım sektörü
temsilcilerinden elde edilecek raporlar doğrultusunda atılacak
adımların olumlu sonuçlar verebileceğini düşünüyoruz.

Sadece konuşmalarla, karşılıklı suçlamalarla bir noktaya
varılmadığını, üstelik sektörün daha da dibe vurduğunu yıllardır
gözlemliyoruz.

Aslına bakılacak olursa sektörde hastalık bellidir. Tedavinin doğru
yapılması gerekiyor.

necdetbuluz@gmail.com

www.facebook.com/necdet.buluz