DÜNYA ŞAİRİ NÂZIM

DÜNYA ŞAİRİ NÂZIM YAHYA AKSOY
Şairler, insanlık tarihinin kalbi,nefesi ve sesidir. Şairlerin haykırışları dizelerden oluşan sanat abideleri ile olmaktadır. Bir doğa gerçeği olarak ,şiirsiz ve şairsiz bir dünya düşünülemez.
Halkın ortak duygu ve düşüncelerini şiirleri ile anlatan yerel şairler vardır. Bütün insanlığın ortak duygu ve düşüncelerini büyük bir nefesle, özlü bir sesle ve yüksek bir açıyla dizelere aktaran dünya şairleri de bulunmaktadır.Doğa ve insan gerçeğini şiire aktarırlar.
İnsanlığın ortak bir kültür mirası olan yaşama, yaratma ve düşünme felsefesini sözcüklerle, deyimlerle,imgelerle ve dizelerle şiirlere taşıyan evrensel şairler, dünya şairleridirler.
Nâzım Hikmet, 15 Ocak 1902 ‘de doğmuştur. bütün dünyanın dilinde, gönlünde ve edebiyatında yer etmiş bir dünya şairidir.Ben, sen, o değil, herkes biliyor.Biz, siz, onlar değil, tüm insanlık biliyor.
Şiirleri, dillerde, gönüllerde ve insanlığın benliğinde yaşamakta.
Baştan sona uzun sürelerle kültür araştırmalarında bulunduğum Tarihi İpek Yolu üzerinde yaşayan ülkeler ve toplumlar, Nâzım adına kütüphaneler, müzeler açmışlar ve çok sayıda yayınlar çıkarmışlar.Bu gerçeğe yakından tanık oldum. Özellikle Azerbaycan ve diğer Türk Cumhuriyetleri ile Topluluklarında özel olarak anılmakta ve yakından tanınmaktadır.
Çin’de ve Sinxian- Sincan Uygur Otonom Bölgesinde 1992 yılı aralık ayında , Tarihi İpek Yolu araştırmalarımda yaşadığım bir anımı burada okuyucularımla paylaşmak isterim. Sincan Uygur Özerk Bölgesi başkenti Urumçi kentinde yaşayan Uygur Türkü öğretmen Rüveydullah Hamdullah ile tanıştım. 1992 yılında 70 yaşın üzerinde idi. Kendisi Türkçe bildiği için 1952 Kore savaşlarında Çin’e esir düşen askerlerin kaldığı Türk kampında görevlendirilmiş. Bu kampta esir kalan Türk askerlerinin adlarını ve doğum yerlerini çok iyi hatırlamakta. Bunları bana anlattı. Birleşmiş Milletler Barış Heyeti ile birlikte Nâzım Hikmet’in kampa geldiğini ve Türk askerleri ile yakından ilgilendiğini bir kısmını da yanına alarak Pekin’e götürdüğünü bana anlattı. 1993 Yılı Temmuz ayında, Türkiye’de Kültür Bakanlığı HAGEM Genel Müdürlüğü olarak düzenlediğimiz ” Uluslararası İpek Yolu Sempozyumu “na Rüveydullah Hamdullah öğretmeni de davet ettik. Ancak yaşlılığı nedeniyle uzun uçak yolculuğuna dayanamayacağını ifade ederek gelemeyeceğini ifade etti.
Dünya şairi Nâzım, bazı şiirlerinde Kore ‘de çarpışan ve esir düşen Mehmetçikleri ve subayları anlatmıştır. “Kore’de ölen Bir Yedek Subayımızın Menderes’e Söyledikleri” şiirinde bunu görebilmekteyiz: “… Beni,Üniversiteli yedek subayı,Kore’de harcadınız…” diye seslenmekte.
Dünya şairi Nâzım’ın ,ilk şiirleri ile son şiirleri incelendiğinde , farklı konuları sosyal, siyasal,kültürel ve tarihi açılardan değişik bir şekilde şiire aktardığı görülmekte.
İlk şiirlerinde fırtınayı, denizi, gemicileri,öksüzü, yağmuru,dağları, şehitleri, kağnıyı, toprak sevgisini, ölümün sırrını,kışı ve baharı , halk hikâyelerini ve makineleşen dünyayı anlattığını görmekteyiz.
Yol Türküsü şiirinde şöyle demekte : “…Göğsümüz kuvvetli,gönlümüz temiz,/ Tükenmez yolları tüketiriz biz,/Ne saray, ne hamam, ne han isteriz,/ Nerde gün batarsa orada yatarız… Hey anam hey! Yolcu yolunda gerek,/Bazı altımızda kuştüyü döşek,/ Bazı örtünecek yorgan bulunmaz!”
Son şiirlerinde, Hasret,korku, kara yara, aya gidilecek,Vera’ya,kırkıncı yılımız, yaz yağmuru,yaprak dökümü,Yıl başı ağacı, Kadınlarımızın yüzleri,Türkiye işçi sınıfına selam,Berlin mektubu ve Özlem başlıklarının yer aldığını görmekteyiz.
“Kadınlarımızın Yüzleri” şiirinde şöyle demekte: “…Kadınlarımızın yüzü acılarımızın kitabıdır,/Acılarımız, ayıplarımız ve döktüğümüz kan,/Karasabanlar gibi çizer kadınların yüzünü,/Ve sevinçlerimiz vurur gözlerine kadınların,/Göllerde ışıyan seher vakıtları gibi,/Hayallerimiz yüzlerindedir sevdiğimiz kadınların,/Görelim görmeyelim karşımızda dururlar,/Gerçeğimize en yakın ve en uzak.”
Sanat, edebiyat,kültür ve dil konuları üzerinde ciltleri dolduran çok sayıda yazılar yazmış olan Nâzım “MEMLEKETİMİ SEVİYORUM” şiirinde, kentlerimizi, iz bırakmış bilginleri,doğal güzellikleri, ağaçları, çiçekleri ,insanları ve kuşları betimlemiştir:
“…Memleketim: Ankara ovasında keçiler: Kumral, ipekli, uzun kürklerin parıldaması,/Yağlı ,ağır fındığı Giresun’un,/Al yanakları mis gibi kokan Amasya elması,/Zeytin, incir,kavun ve renk renk salkım salkım üzümler,/Ve sonra kara saban ve sonra kara sığır/Ve sonra: İleri, iyi, güzel her şeyi/Hayran bir çocuk sevinciyle kabule hazır/Çalışkan, namuslu,yiğit insanların/Yarı aç,yarı tok…”
Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazan,Dünya Şairi Nâzım Hikmet’in şiirleri, dünya edebiyat tarihinin ve insanlık tarihinin ortak kültür mirası olarak seçkin ve saygın yerini almıştır.Şairler ve şiirler ölümsüzdürler.