Bize ne oldu böyle ?

Eskişehir Osmangazi Fakültesinde yaşanan son katliam olayı ülkemizin içinde bulunduğu sosyolojik durumu anlatması bakımından oldukça düşündürücü ve de üzücüdür.
Gelin önce olayı bir daha hatırlayalım
”Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde öğretim görevlisi Volkan Bayar, meslektaşlarına ateş açtı, 4 kişi hayatını kaybetti. Ölenler arasında dekan yardımcısı da var. Araştırma görevlisi eşiyle birlikte gözaltına alınan saldırganla kurbanlar arasında karşılıklı FETÖ suçlaması nedeniyle husumet olduğu iddialar arasında. Eskişehir Valisi Çakacak, yaptığı açıklamada Volkan Bayar’ın ön ifadesinde Yasir Armağan’ın şikayeti üzerine açılan idari soruşturma yazısı eline geçince sinirlendiğini ve silahına alarak olayı işlediğini itiraf ettiğini söyledi. ”
Bundan yaklaşık bir ay öncesi de buna benzer başka bir katliam haberi de Sivas tan gelmişti.İstediği kızı alamayan bir genç 6 kişiyi katletmiş ve yaptığı katliamı savunarak pişmanlık duymadığını ve nasıl olsa yakında hapisten çıkacağını o zamanda o kızı başkalarına yar etmeyeceğini açıklamıştı.
Son yıllarda ülke genelinde bu ve buna benzer şiddet ve cinayet haberlerini sıkça duymaya ve yaşamaya başladık.
İnsanlar bu şiddet haberlerini korku ve endişe ile izliyorlar.
Toplumda; sokakta, okulda, aile içi ve medyatik şiddet, sıkça rastlanır ve yaşanır oldu.
Yaşanan şiddetin nedenleri konusunda ise toplum katmanları farklı
söylemlerde ve değerlendirmelerde bulunmaktadır. Kimi problemin eğitim
kurumlarından, kimi aileden, kimi medyadan, kimi toplumun ekonomik, kültürel ve
sosyal yapısındaki bozulmalardan, kimi sapkın inanç ve yaklaşımlardan
kaynaklandığını belirtmektedir.
Şiddetin beslenmesinde ekonomik ve sosyal krizlerin önemli bir rolü
mutlaka vardır.
Toplumsal şiddette en büyük tehlike içselleştirilmesi, gelecek nesillere
aktarılması ve bu süreç içerisinde, kalıcı ve doğal sayılmasıdır.
Ülkemizde şiddet, toplumsal bir yara olarak ve büyük bir sorun olarak
ortada durmakta ve hayatımızı tehdit ederek her gün çoğalmaktadır.
Ülkeyi yönetenler özellikle de siyasetçiler bir an önce toplumu saran bu hoşgörüsüzlük ve kutuplaşmanın önüne geçmeli, kan davasını andıran söylemlerine bir an önce son vermelidir.
Toplumsal bir hoşgörünün olması için insanımızın iç duygularını ve
ruh güzelliğini mutlaka sağlamanın yolu bulunmalı, toplumda önder sayılan kişiler buna örnek olacak davranış ve söylemlerde bulunmalıdır.
Unutmayalım bu ülke hepimizin ve gidecek başka yerimizde yok…