“İSLÂM’IN DİĞER DİNLERE BAKIŞI

“İSLÂM’IN DİĞER DİNLERE BAKIŞI YAHYA AKSOY
İslâm , bilindiği gibi Arap yarımadasında doğmuştur. Bu bölgede İslâmiyet öncesinde çeşitli dinlere ve inançlara bağlı topluluklar bulunmaktaydı.
Arap Yarımadasında Hırıstiyanlar, Yahudiler, Mecusiler (Zerdüştiler) Sab’iler, Ataistler, fetişistler, animistler,çoğunluğu teşkil eden Putperestler yaşamaktaydı.
Halkın çoğunluğu cehalet içersinde yaşamakta ve batıl inançlarla insani olmayan davranışlar içinde idi. Taştan, tahtadan, madenden yapılmış heykellere, ağaçlara, taşlara, hayvanlara vaya birçok maddi nesneye tapıyorlardı.
Kur’an-ı Kerim, en çok puta tapanlara ve Allaha ortak koşanlara karşı sert hükümler getirmişti. Kitabı olan Yahudilik ve Hırıstiyanlık gibi kutsal kitabı olan (Ehl-i Kitap) semavî dinleri kendisine yakın görüyor ve onların kitapları Tevrat ve İncil ile peygamberleri Hz.Musa , Hz. İsa’dan sık sık bahsetmekte ve kitabı olmayan inançları “ilkel” olarak görmekteydi.
Bazı âyetler şöyle demekte: “De ki : ehl-i kitab,hepiniz bizimle sizin aranızda müsavi bir kelimeye gelin: Allahtan başkasına tapmayalım. O’na hiç bir şeyi eş tutmayalım…”(3/64)
“Şüphe yok ki iman edenlerle Yahudiler, Nasraniler ve Sab’iilerden kim Allah’a, ahiret günüğne inanır,bununla beraber iyi amelde bulunursa elbette onların Rabları ecirleri vardır. Onlara bir korku da yoktur. Onlar mahzun da olacak değildirler. (Kura-ı Kerim 2/62)
İslâm’ın diğer dinlere bakışını ifade eden ayetler, kutsal (Semavî) dinlerin hepsinin kaynağının bir olduğunu göstermektedir.Peygamberlerin hepsi kardeştir.İlahî dinlerin ibadet yerleri mukaddestir. Dinler arasındaki farklılıklar iyilik yapmaya, dayanışmaya, hoşgörüye engel değildir.İnsanlar arasındaki inanç farklılıkları birbirlerini öldürmelerini gerektirmez. “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alabilir.” İnsana, doğaya ve dünyaya zarar verenler yine insanlar olmakta. Bu yanlışlıklardan insanlığı korumak, arındırmak için herkese görevler düşmekte.
Hıristiyan elçileri meclisine alarak bizzat izzet ve ikramda bulunan büyük hoş görü sahibi Hz.Peygamber 622 yılında Medine’ye göç ettikten sonra , burada halkla yaptığı anlaşmada şöyle denilmekte: ” Beni Avf Yahüdileri, Müslümanlarla birlikte bir topluluk teşkil edecekler. Yahudiler kendi dinlerine,Müslümanlar kendi dinlerine tabi olacaklardır.”
Adaleti ve hoşgörüyü rehber edinen Hz.Ömer, Kudüs’ün büyük kilisesini gezerken ikindi namazı vakti geliyor. Müslümanlar bundan böyle burasının cami olmasını ister diye, orada namaz kılmıyor. Başka dinin ibadethanesine örnek bir saygı gösteriyor.
Başka dinlere mensup olanlara adalet ve şefkâtle yaklaşan Sultan Alp Arslan, yabancı yazarlar tarafından ” adil ve merhametli “bir insan olarak tanıtılmıştır.
Selâhattin Eyyubî, kutsal şehir Kudüs’e girdiğinde binlerce haçlı ordusu mensubunun güvenlik içinde kilisenin ve patrik’in mal varlıklarıyla birlikte göç etmesine izin vermiş.Kilise servetine el konulmasını isteyenlere karşı “Ona haksızlık edemem” demiştir.
İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet, Doğu Ortadoks Kilisesinin başı olan Patrik Cannodios’a mal, can ,adalet ve inanç teminatı vermiştir. Patrik’ten Hıristiyanlığın esaslarını açıklayan bir eser yazıp kendisine getirmesin istedi ve Patrik de bunu yerine getirdi.
Ankara Ulus semtinde Hacı Bayram Camii ile Roma Tapınağı yanyana yıllardır inançlara saygının simgesi olarak ayakta durmaktadır.”Dört kitabın dördü de hak” diyen ve yetmişiki milleti bir gönül gözüyle kardeş gören,yaratılanı yaratandan ötürü seven kültür felsefemiz dünyaya örnek olmalıdır.
Hangi inançtan olursa olsun , bugün insanlığın birbirini sevmeleri ve saymaları için,böyle bir hoşgörüye,karşılıklı saygı ve sevgiye daha çok ihtiyaç bulunmaktadır.
YAHYA AKSOY