ÇAĞIMIZIN EN DRAMATİK SORUNU AZ GELİŞMİŞLİK!

ÇAĞIMIZIN EN DRAMATİK SORUNU
AZ GELİŞMİŞLİK!

YAHYA AKSOY

Çağımızın henüz tam tanımlanmış olmayan en önemli problemi az gelişmiş sorunu, ülkelerin ve
dünyanın gündeminden düşmüyor. Herkes çözüm arasa da bu sorun uzayıp gitmekte.
Bir halk sözü şöyle demekte:”Fakirlik mi?Kapıya koyma.” Hiç kimse bu duruma düşmek istemez ama
fakirlik-yoksulluk insanlığın peşini bırakmıyor! Her sefalet az gelişmişlik demek değildir.
Zengin memleketler zengin kaynaklardan yararlanırken,az gelmiş dediğimiz ülkeler açlık ve sefalet
içerisinde debelenip durmaktalar. Adına ” kader ve alın yazısı” yakıştırması yapılmaktadır.
Bir yanda ekonomik ve sosyal sorunlar,diğer yanda çıkarlar birbiriyle çekişmekte. Bir dünya gerçeği
olarak, Ülkeler menfaatleri olduğu zaman yanınızda, olmadığı zaman karşınızda.Her alanda Adalet ve
kalkınmışlık arzu edilse de siyasal yaklaşımlarla sorunlar çözülememekte. Ulusal ve uluslararası kurum
ve kuruluşlar bitmez -tükenmez sorunlar karşısında projeler üretmekten öteye gidemiyorlar. Her konu
halkın kendi dertlerini kendisinin çözmesi gerçeğine bağlanmakta ve odaklanmakta.
Bu noktada halkın eğitimi temel sorun olarak karşımıza çıkmakta. Bilim ve teknolojiden nasibi alamayan
,bilgi ve bilinçle donatılmayan ülkeler,ekonomik ve sosyal sorunlarını çözmekte zorlanmaktalar. Çeşitli
maksatlar içinde olan siyasi kuruluşlar bu ortam karışıklığını kendi çıkarlarına kullanmak için halkın
yararına olmayan yol ve yöntemler kullanmayı tercih etmekte. Sorunlar düğümlenmekte ve acı
faturaların bedelini halk ödemekte.
Birleşmiş Milletler 1954 de yayınladığı istatistiklerden anlaşılmaktadır ki dünya nüfusunun yüzde 16 sı
dünya gelirinin yüzde 70 ini paylaşmaktadır. Buna karşılık dünya nüfusunun fakir olan yüzde 54 ü
dünya gelirinin yüzde 9 u ile geçinmektedir. Bunların çoğunluğunu da Güney ve Doğu Asya ile Afrika
ülkeleri teşkil etmekte. Bugün de aşağı-yukarı aynı sonuçları görmekteyiz. Dünya iktisat düzeni ,bilerek
ve isteyerek buna çözüm üretmemekte.
Az gelişmişlik olayının en önemli nedenleri olan sosyolojik ve ekonomik arazlar birbiri peşinden
sıralanmakta ve birbirine karşılık teşkil etmektedir. İstatistik ve değerlendirmelerden çıkan sonuç,az
gelişmiş olarak mütâla edilen ülkeler dünya nüfusunun takriben dörtte üçünü teşkil etmekte ve bu
durum sürüp gitmektedir. Az gelişmiş ülkeler kendine özgü farklılıklar göstermekte. Hayat seviyesini
yükseltme projeleri konusunda dünya ülkeleri çözümler üretmelidir.Ulusal ve uluslararası
örgütler,ülkelerin milli kaynaklarını o milletin yararına kullanmalıdır. Sömürgeci zihniyetler ile insanın ve
ülkelerin bencilliği iş birliği içinde olmakta.
Ülkeler arasındaki kalkınmışlık farkını yaratan başlıca özellikler kaynaklarda şöyle sıralanmakta:
-Nüfus artışı/Eğiitim seviyesi/Beslenme yetersizliği/Yeterli üretim olmayışı/Tarımda yetersizlikler/Ortalama
milli gelir ve hayat seviyesinin düşüklüğü/Endüstirileşmede geri kalmışlık/Ekonomik bağımlılık/Sınırlı
maddelere dayalı ihracat/Aşırı derecede şişkin bir ticari sektör/İlkel sosyal bir yapı/Fazla gelişmemiş orta
sınıflar/ Milli kaynaşmada zayıflık/İşsizliğin önemi/ Bozuk bir sağlık yapısı/ Farkına varma ve
bilinçlenmede yetersizlikler/Vb. yetersizlikler tespit ve tahlil edilerek, akıl, bilim ve teknolojinin verileri ile
çözümler üretilmedikçe, az gelişmişlik, çağımızın ve geleceğin dramatik bir sorunu olarak sürüp gideceğe
benzemekte…
Savaş ekonomisine ve sömürgeci anlayışa bağlı bir dünyayı, barış eksenine çekmedikçe az gelişmişlik
dramatik insanlık sorunu,dengesizlikler, açlık ve sefalet, ölüm ve zulüm insanlığın ayıbı olarak sürüp
gidecektir.