”Ya Kanal,Ya İSTANBUL”

Kanal İstanbul’u ‘kente ihanet’ olarak tanımlayan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, projenin Çevre Etki Denetim (ÇED) raporunun onaylanmasının ardından belediyenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı arasındaki işbirliği protokolünü iptal ettiğini açıklamıştı.

Saraçhane’deki İBB binasında kameraların karşısına geçen İmamoğlu, “Bilim insanlarıyla konuştukça ortaya çıkıyor ki, Kanal İstanbul bir ihanet projesi değil, bir cinayet projesidir. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Kimlere ne rant vaat edilmiş olursa olsun, derhal vazgeçilmelidir” dedi.

“Yanlışın neresinden dönülürse kardır” diyen İmamoğlu, İBB ve ilgili bakanlıklar arasındaki protokolden neden çekildiklerini de şöyle anlattı: “Protokol hukuksuzdu, çünkü, atanmış İBB Başkanı tarafından, yetkisiz şekilde imzalanmıştı. 1 Ağustos 2018 tarihinde yangından mal kaçırırcasına ve Meclis kararı alınmadan imzalanan protokol, 5393 sayılı kanunun 75. maddesinin (a) bendi uyarınca, yetkili organ kararı olmadan imzalandığı için zaten hukuken geçersizdir. Sakattır.”

Saraçhane’deki toplantıya CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ve İBB üst yönetimi tam kadro olarak katıldı. Toplantıyı, yerli ve yabancı basını temsilen çok sayıda gazeteci izledi.

“Geçtiğimiz pazartesi günü, İBB olarak Kanal İstanbul protokolünden çekildiğimizi ilan ettim” diyen İmamoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü bilim insanlarıyla konuştukça ortaya çıkıyor ki, Kanal İstanbul bir ihanet projesi değil, ne yazık ki bir cinayet projesidir. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Kimlere ne rant vaat edilmiş olursa olsun, derhal vazgeçilmelidir. Şimdi asla polemik yapmadan. Asla siyasi retorik yapmadan, yüzlerce güvenilir bilim insanının ortaya koyduğu bilimsel gerçekleri ve önemli kamu kurumların ortaya koyduğu dayanakları tek tek sıralayacağım. İBB’nin farklı daire başkanlıklarından Devlet Hava Meydanları İşletmesi’ne (DHMİ), İSKİ’den Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’ne kadar uzmanlığı, görev alanı ve sorumluluğu bu konuyla ilişkili olan kurumlarımızın, devletimize sunduğu raporlar üzerinden, tümüyle resmi raporlar üzerinden Kanal İstanbul projesinden çekilmemizin dayanağı olan ve projenin ülkemiz için barındırdığı en önemli 15 tehdidi, 15 madde halinde sizlere anlatmaya çalışacağım.”
İmamoğlu, bu 15 tehdidi şöyle sıraladı:
Madde 1: Susuzluk

DSİ ve İSKİ’nin raporları

‘5.2 kilometrelik zemini, tamamıyla kireç taşı‘

‘Yeraltı suyunun da yolunu kesiyor‘

Madde 2: Deprem riskini tetikler

Madde 3: İstanbul’un doğasını katledecek

Madde 4: İstanbul’un tarihi talan edilecek

Madde 5: En az 110 milyar liralık vergi yükü

Madde 6: İBB’nin sırtına 35 milyar liralık maliyet

Madde 7: Gelir rüyası

Madde 8: İstanbullular trafikte iki kat perişan olacak

Madde 9: 50 yıllık hafriyat

Madde 10: 1.2 milyon ek nüfus

Madde 11: 8 milyonluk nüfus bir adaya hapsolacak

Madde 12: Montrö

“Montrö sözleşmesi, gemi geçişi ile ilgiliyken, diğer yedi uluslararası sözleşme de doğal alanları koruma, çevre, iklim, Karadeniz ve Akdeniz’in korunması ile ilgili. Montrö hariç diğer sözleşmeleri de ihlal ediyoruz.
Madde 13: Balıkçılık yok olacak

Madde 14: Mezarlıklar yok olacak

“Mezarlıklar Müdürlüğü’müzün verdiği rapora göre, kanal projesiyle Arnavutköy’deki Baklalı, Roman ve Yeniköy Mezarlıkları çok net proje alanında kalıyor. Bunlarla ilgili yazı yazıldı ama yanıt bile verilmedi. Yani burada yakınları yatan insanlar, bu mezarları başka bir yere nakletmek zorunda kalacaklar. Ölüye bile rahat yok. Bitmedi. Tehlikede olan sadece 3 mezarlık değil. Arnavutköy ilçesinde bunlar dışında 8 mezarlık daha, Küçükçekmece’de Altınşehir mezarlığı ve Başakşehir’de Kayabaşı mezarlığı ÇED inceleme alanında kalıyor. Yani birinin içinden yol geçme, öbürünün altında isale hattı geçme riski var. Özetle Arnavutköy, Küçükçekmece ve Başakşehir ilçelerinde pek çok mezarın taşınmak zorunda kalması vicdanlarda da yara açacaktır. Hiçbir millet, ecdadına böyle davranamaz. Yapmayın bu zulmü.”

Madde 15: Önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz

“(Kanal İstanbul) Milleti sevmemektir. Kendini sevmektir. Kamu adına karar verenlerin önceliği milletin canını malını, geleceğini korumaktır. Öyle olmalıdır. Kamu adına iş yapanlar, siyasetçiler, bürokratlar çevreyi, tabiatı, denizleri, sahilleri, tarihi, kültür ve tabiat varlıklarını korumak zorundadır. Milletini seven bir siyasetçinin önceliği milletinin mutluluğunu sağlamaktır. Bunca genç işsizlikten inlerken, bunca insan yoksulken, sürdürülebilir üretim, sürdürülebilir istihdam ve sürdürülebilir refah için bunca fabrika kurma ihtiyacı varken, 16 milyonluk bu şehrin geleceği olan çocuklar yeterince beslenemezken, bizim önceliğimiz Kanal İstanbul olamaz.”