AOÇ Talanında Yeni Yöntemler, Yine Mücadele!

Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), sürekli gelişeceği ve büyüyeceği öngörülen Cumhuriyetin başkentinin tarımsal ihtiyaçlarını karşılamak ve bilime dayalı bir tarımsal üretim alanı oluşturmak amacıyla 1925 yılında kurulmuştur. AOÇ son dönemlerde çokça gündeme gelen “kentsel tarım” pratiğinin öncüsü olmakla beraber çiftliğin kapsadığı araziler kentin dokusu ve açık-yeşil alanları ile bütünleşerek kentsel yerleşim alanının en önemli nefes alma alanlarını oluşturmaktadır.

AOÇ arazilerinin kamuya/hazineye miras olarak devredilmesinin ardından 1950`li yıllardan itibaren, arazi bütünlüğü tahrip edilerek, tahsis/devir gibi çeşitli yöntemlerle, geri dönülmesi imkânsız biçimlerde parçalanmıştır. Devam eden yıllarda alanı bütüncül olarak korumaya yönelik yasalar yürürlüğe girmiş olmasına rağmen kuruluş amacına yönelik koruma ve geliştirme yaklaşımından uzak bir biçimde çiftlik arazilerinin parçalanması devam etmiştir. AKP iktidarı döneminde ise 2006 yılında AOÇ üzerinde plan yapma yetkisinin Ankara Büyükşehir Belediyesi‘ne devredilmesi ile talan süreci hızlanmış; alanın bütünlüğü Ankara Bulvarı ile bölünmüş, “Tarihi Çekirdek” alanı iktidarın Kaçak Saray inşaatları ve ülke tarihinin en büyük israf projesi olan Ankapark ile büyük hasar almıştır. TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak, Cumhuriyet döneminin önemli miras alanı AOÇ`nin birinci sınıf tarım arazileri, doğal ve tarihi sit alanları üzerinde yapılan ve kuruluş amacına aykırı nitelikte olan imar planı değişiklikleri ve yenileme alanı kararlarının iptaline yönelik onlarca dava açılmıştır.

Yakın dönemde AOÇ`ye yönelik yağma ve talan politikaları yeni yöntemlerle yoğun bir şekilde devam ettiği görülmektedir:
I. Alana bütüncül yaklaşmayan parçacıl Koruma Amaçlı İmar Planları (KAİP) ile hukuksuz kararların meşrulaştırılmasının ve tanımı belli olmayan kentsel tasarım projelerinin önü açılmaktadır. 02.04.2020 tarihinde askıya çıkarılan 2098 Ada 34 ve 50 Nolu Parseller ve Çevresi̇ni̇n Kadastral Sınırlara Dönüştürülmesi̇ne İli̇şki̇n 1/5000 Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı ve 1/1000 Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planı ile alan içerisindeki parçacıl KAİP uygulamalarının Ankara Büyükşehir Belediyesi eliyle devam ettirildiği görülmektedir. Bu plan kararlarında, Tarihi Çekirdek Alanında kentsel tasarım projeleri yapılacağı, 15 Temmuz Müzesine ilişkin alanın KAİP dışı bırakıldığı ve AOÇ arazilerinin bütüncül biçimde ele alınmadığı görülmektedir. Değiştirilen kadastral sınırlar ile dava süreci henüz bitmemiş olan müze kompleksinin meşrulaştırılması amaçlanmaktadır.

II. Kamu kurumuna devredilmiş AOÇ arazisi üzerinde rant tekrarlanarak yaratılmakta ve kira yöntemi ile şirketlere devredilmektedir. TİGEM`in mevcut durumda Hippoterapi Merkezi kurduğu alan 1948 yılında 6238 sayılı kanunun 1/c maddesi gereği Zirai Kombinalar- TİGEM Merkezi Atölyeleri için devredilmiştir. TİGEM`e tahsis edilen arazide ise devir kapsamı dışında 2015 yılında AKP`nin büyük organizasyonlarıyla açılışı yapılan Hippoterapi Merkezi, bu değişimden sadece 5 yıl sonra 06.05.2020 tarihinde ihale edilip metrekaresi yaklaşık 1,30 TL`ye el değiştirerek özel bir işletmeye kiralanmıştır. İhaleyi alan işletmenin araziyi ve içinde bulunan ve beş yıl önce inşa edilmiş yapıları hangi amaçlarla kullanacağı bilinmemektedir.

III. AOÇ arazileri Millet Bahçeleri talanına dahi konu edilmektedir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) tarafından 21.05.2020 tarihinde yayınlanan Millet Bahçeleri Rehberinde yer alan AKM Millet Bahçesini bütünleyen yeşil aks içerisinde yer alan AOÇ alanı 2019 yerel yönetim seçimlerinde Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkan Adayı Mehmet Özhaseki`nin seçim vaatleri kapsamında dile getirdiği Gazi Millet Bahçesi sınırları ile çakışmaktadır. Halihazırda Ankara`da millet bahçesi çalışmaları başlatılan İmrahor Vadisi, Gölbaşı Düzlüğü ve AKM alanlarının da seçim vaatleri içerisinde yer aldığı göz önüne alındığında, rehberde AOÇ`nin bu biçimde gösterilmesi akıllara Özhaseki`nin bu vaatlerinin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle gerçekleştirilmeye çalıştığını getirmektedir.

IV. Merkezi Yönetimlerin alana bütüncül yaklaşmayan sözde “Koruma Amaçlı” İmar Planları (KAİP) korumanın değil kullanım kararı değişikliklerinin önünü açmaktadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıkları Koruma Genel Müdürlüğü tarafından 1 Temmuz 2020 tarihinde Ankara İli, Etimesgut İlçesi, Erler Mahallesi, Atatürk Orman Çiftliği 1. Derece Doğal ve Tarihi Sit Alanı, 3257 Ada 5 Numaralı Parselin 250.000 m2`lik kısmına İlişkin koruma amaçlı imar planı değişikliği ilan edilmiştir. Bütüncül olarak korunması ve gelecek nesillere özgün değerleri ile aktarılması gereken AOÇ arazisinin, gerekçe göstermeksizin yalnızca bir kısmına koruma amaçlı imar planı yapılması hem planlama ilke ve esaslarıyla çelişmekte hem de plana konu alanın seçim sebebi konusunda soru işaretleri bırakmaktadır. Ayrıca ilgili plan değişikliği, hiçbir bilimsel ve teknik dayanağı olmaksızın, AOÇ arazisini kullanım değişikliği ile parçalamaktadır. Söz konusu planda, tarım arazisi olarak korunması gereken Atatürk Orman Çiftliği arazisi parçalanarak askeri kullanıma ayrılmıştır. AOÇ`nin gelişigüzel parçalanarak işlev değişikliğine gidilmesi, kamu yararına, planlama ve şehircilik ilkelerine aykırıdır.
Atatürk Orman Çiftliği arazisi tarihi sit ve doğal sit alanı özelliklerine uygun olarak korunmalıdır. AOÇ arazilerinin hazineye devrinden itibaren 83 yıllık talan sürecinde devir, kiralama ve bütüncül olmayan plan değişiklikleri gibi çeşitli yollarla parçalandığı görülmektedir. 2014 yılı Sayıştay raporlarına göre AOÇ`de 150`ye yakın kiracı bulunmaktadır. Alan içerisinde AOÇ Müdürlüğü etkin olmasına rağmen, AOÇ`de yetki alanları kesin değildir ve yapılaşmayı denetleyen bir kurum ya da izleme mekanizması bulunmamaktadır. AOÇ arazisi kimi zaman mevzuatlara uydurularak, kimi zaman da hukuksuz yöntemlerle kuruluş felsefesine aykırı ve modern bir kent vizyonundan uzak biçimde onlarca farklı kullanıma ayrılmıştır. Çiftlik arazilerinin bütünlüğü ve kamusallığı, plansız gelişim ve sermaye odaklı kararlar nedeniyle yitirilmiş, merkezi ve yerel yönetimlerin politikaları aracılığıyla kayıp bir mekana dönüştürülmüştür.

Pandemi süreci, ekonomik bunalım, iklim ve gıda krizi kendine yetebilen yaşam çevrelerinin üretilmesini, toplumu bekleyen bu krizlerin aşılmasındaki önemini ve yaşam kalitesini yükselten açık yeşil alanların kıymetini tekrar hatırlatmıştır. Bu konuların önemi ve aciliyeti akademik çevrelerce dile getirilmekte, uluslararası örgütlerin yanı sıra ülkelerin yerel ve merkezi yönetimlerine bu yönde sürekli uyarılar yapılmaktadır. Ancak, iktidar krizin geldiği boyutları analiz etmek ve bu doğrultuda politikalar üretmek yerine, görmezden gelme, üstünü kapatma gibi yöntemlerle toplumdan gerçekleri saklamaktadır. Bütüncül ve sürdürülebilir bir yaşamı oluşturan kent, doğal ve tarım alanlarının olası krizlere karşı bütüncül ve kapsayıcı önlemler alınarak korunmalıdır.

Unutulmamalıdır ki; ekolojik krizlere, gıda krizine ve iklim değişikliğine uyum ve önlem yöntemleri olarak giderek önem kazanan kentsel tarım, tarımsal araştırma-geliştirme çalışmaları ve kentlerin tarımsal ihtiyaçlarının yerelde karşılanması pratiğinin ülke genelindeki öncüsü Atatürk Orman Çiftliği`dir. Ne yazık ki günümüzde kamu eliyle piyasaya devredilerek; kamusal niteliğini yitiren, kenti ve kentliyi dışlayan işletmelere pay edilmektedir. Kuruluş amacına, ardındaki felsefeye, ekolojik önemine, kültürel değerine ve kurucusunun vasiyetine riayet edilmeden, kamuya ait üretim alanları özelleştirilmiş, çeşitli kamu kurumlarına veya özel kuruluşlara tahsis edilerek parçalanmış, kimi bölgeleri de bir sonraki yatırımlar için atıl bırakılmıştır. Bu alanların korunması iktidar tarafından ekonomik ve mali açılardan karlı ve rasyonel görülmemektedir. Tüketim ürünü haline gelen kent parçaları, doğal alanlar ve tarım arazileri, salt yatırım araçlarına dönüştürülmekte ve ‘toplumsal düzeyde üretim` algısı yok edilmektedir. Toplum, iktidar eliyle yaşam alanlarındaki doğal ve kültürel değerlere yabancılaştırılmakta, bu alanların temel kullanım işlevleri değiştirilerek, imara açılacak, satılıp kiralanabilecek alanlar olarak sermayenin tasarrufuna bırakılmaktadır. Süregelen bu talan politikaları, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen mücadeleye ve elde edilen kazanımlara rağmen devam etmektedir.

Toplumsal ihtiyaçlarımızı ve haklarımızı hatırlayarak bu değerli kamusal alanda çeşitlenerek devam eden talan politikalarının acilen durdurulması için mücadelemizi kararlılıkla ve güçlenerek sürdürmek toplumsal bir görevdir. Alandaki tahribatı mümkün olduğunca geri çevirerek AOÇ`nin kuruluş amacına uygun ve kamuya emanet edilen değerleriyle bütüncül bir şekilde korunmasının sağlanması ve sürdürülebilirliğinin garanti altına alınması için idari yapılanmalar tarafından denetlenmesi gerekmektedir. TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi olarak, AOÇ arazilerinin Ankara kenti ve tüm ülke için önemini ve kuruluş felsefesini savunmayı sürdürerek, bu talan projelerinin karşısında mücadele etmeye devam ettiğimizi tüm kamuoyuna saygıyla duyururuz.

TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi