BÜYÜK ZAFERLERİN BAŞKOMUTANI ATATÜRK

BÜYÜK ZAFERLERİN BAŞKOMUTANI ATATÜRK

YAHYA AKSOY

“Zafer, zafer benimdir diyebilenindir.Başarı sağlayacağım ve başardım diyebilenindir” düşüncesi ile “Milli
Mücadele Destanı” yaratan Başkomutan Atatürk,” Bütün tarih bize gösteriyor ki,milletler yüksek
hedeflerine erişmek istediği zaman,bu çalışmaları karşısında üniformalı çocuklarını bulmuşlardır.Tarihin
bu genelliği içinde yüksek bir ayrılık bizim tarihimizde,Türk tarihinde görülür” demiş ve bunun en güzel
örneğini göstermiştir.
“Atatatürk’ün askerlik vasıfları hakikaten yüksektir…Siyasi vasıflarının daha yüksek olduğu
görülmüştür.Bu ikisi birleşince Atatürk’ün şahsiyeti müstesna bir ölçüye çıkmış oluyor.”İnönü
Şair Özbek İnce Bayraktar,”Sana destanlar yaraşır Mustafa Kemal…”diyor.
ABD Gen.Kur.Bşk. J.W.Vessy (26 Mayıs 1983 ,Anıtkabir ziyaretinde),”Büyük kahraman ve büyük milletin
kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda bulunmaktan en derin şerefi duydum.Atatürk ilkeleri
cumhuriyet için bugün rehber ve gelecek için bir meşaledir.”diyerek ,tarihe ışık tutmakta.
Yıldızı Çanakkale’de doğan, Kafkas ve Filistin cephelerinde yükselen Sakarya,Afyon ve Dumlupınar
meydan muharebelinde doruklarda bir bayrak gibi yükselen ve Ankara’dan Türkiye ve Dünyayı
aydınlatan komutan ve devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk şöyle demekte:
“Her büyük meydan muharebesinden,her büyük zaferin kazanılmasından sonra,yeni bir alem doğmalıdır.
Doğar. Yoksa başlı başına zafer boşa gitmiş gibi çaba olur…Hiçbir zafer son amaç değildir.Zafer ancak
daha büyük olan bir amacı elde etmek için en belli başlı bir araçtır. Amaç düşüncedir.zafer bir
düşüncenin elde edilişine hizmeti oranında değer ifade eder.”
Bir komutanda bulunması gereken bütün vasıfları özüne sindiren , yeri ve zamanı geldiğinde
öngörülerini,teknik ve taktikleri, stratejilerini uygulama alanına sarsılmaz bir iradeyle koyan, “Gerçek ne
kadar acı olursa olsun,olduğu gibi kabul edilmelidir/ Güçlükler karşısında yılmamak lazımdır”
diyen,yöneten, yönlendiren,olağanüstü yetenekli ve kişilikli bir komutan Mustafa Kemal paşa ,”
sorumluluk yükü her şeyden, ölümden de ağırdır” diyerek ,okul hayatından,tarihten ve askerlik
tecrübelerinden edindiği kazanımları, imkânsız görünen hedefleri işaret eden, yanılmayacağına
güvenilen “karizmatik” bir lider-komutan olarak ,soğukkanlılıkla ve büyük bir cesaretle değerlendirmesini
bilmiştir.
E.Bnb.Oto Welsch,”Türk İstiklâl Harbi’ni Başaran Yüksek Fikir” başlıklı yazısında(TTD,s.108) şöyle
demekte:
“İlâhî bir kumandanlık,dışarıya karşı hiçbir eziklik göstermeyen kuvvetli bir seciye,hiçbir mesuliyetten
irkilmeyen bir cesaret ve hiçbir engelin; yürüdüğü istikâmetten ayrılamıyacağı bir sebat,kararlarında
dahiyane bir yanılmamazlık,İşte bu suretle Kemalist ihtilal tarihinin tetkiki hissiyatını cezbedecek bir
tarzdır…İşte anadan bir büyük kumandan ve baş olarak doğan bir insanın eseri!”
Yabancı muhabirin,“Kurtuluş Savaşı’nı nasıl kazandınız? Sorusunu :”Telgrafın telleriyle” diyen ve
telgrafhanelerde sabahlayan Atatürk, NUTUK eserinde ve tarihi arşivlerde yer alan belgelerde,komutan,
başkomutan,Heyet-i Temsiliye namına, TBMM Reisi,Türkiye Cumhurbaşkanı ifadelerini kullanmıştır.
İletişimin savaşlarda önemini tarihe not etmiştir.
“Türk Milleti ne zaman yükselmek için adım atmak istemişse bu adımların önünde daima baş olarak
kendi kahraman çocuklarından kurulu ordusunu görmüştür.”Atatürk(Ayın Tarihi,cilt 25, sayı 84-85,1931)
Türk Ordusu ,Eskişehir, Kütahya muharebesinde (14-16 Temmuz 1921) Sakarya Nehri doğusuna kadar
çekilmek zorunda kalınca , Türk İstiklâl Tarihinde ordu-ulus işbirliğinin en anlamlı örneğini ,TBMM 5
Ağustos 1921’de kabul ettiği bir kanunla, o zamana kadar Meclisin tüzel kişiliğinde bulunan
başkomutanlık görevini,olağanüstü yetkilerle Mustafa Kemal Paşaya verdi. Bu kanunun 2.Maddesi şöyle
demekteydi:
“ Başkomutan, ordunun maddi ve manevi kuvvetini azami surette tezyit(çoğaltma,fazlalaştırma,artırma)
ve sevkü idaresini bir kat daha tarsin (sağlamlaştırma) hususunda, TBMM ‘nin buna müteallik
salahiyetini(yetki) Meclis namına fiilen istimale(kullanmaya) mezundur.”
Büyük Taarruz’u kare kare görüntüleyen ve Kocatepe’de “Anıt Fotoğrafı”çene ,yedek subay Etem
Tem’in filmlerinden bir kısmı, 9 Eylül günü İzmir’den kaçarken Yunanlıların yaktığı fotoğrafçı dükkanında

kül olmuştur.
Ünlü şair Necip Fazıl’ın “Sakarya Türküsü” şiirinde ifade ettiği :” İnsan bu,su misali,kıvrım kıvrım akar
ya:Bir yanda akan benim,öbür yanda Sakarya./…Rabbim isterse sular büklüm büklüm burulur./Sırtına
Sakarya’nın,Türk tarihi vurulur./…Vicdan azabına eş kayna kayna Sakarya./Öz yurdunda garipsin,öz
vatanında parya!/İnsan üç beş damla kan,ırmak üç beş damla su:Bir hayata çıktık ki,hayata kurmuş
pusu./…Sakarya,saf çocuğu,masum Anadolu’nun,/Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!/ Sen ve ben,göz
yaşıyla ıslanmış hamurdanız;/Rengimize baksınlar,kandan ve çamurdanız!/…Yol onun ,varlık onun,gerisi
hep angarya:Yüz üstü çok süründün,ayağa kalk, Sakarya!”
Bir ABD yazarın dediği gibi:” Sakarya kıyılarındaki Türk Zaferi,Yakın ve Ortadoğu’nun siyasal yüzünü
kökünden değiştirmiştir.”
Sakarya meydan Muharebesi ‘nde (23 Ağustos- 13 Eylül 1921), Başkomutan Mustafa Kemal’in verdiği
direktif tarihin altın sayfalarında yerini almış ve hedefe ulaşmak için; planlama ve sürat stratejisi Büyük
Taarruzun anahtarı olmuştur.
“Hattı müdafaa yoktur.Sathı müdafaa vardır ; bu satıh bütün vatandır.Vatanın her karış toprağı
vatandaşın kanıyla sulanmadıkça,terk olunamaz…/Ordular ilk hedefiniz Ak Denizdir,İLERİ.”
Tarihin söylediği gibi ”Topların çelik ağzı, çaldı bir hücum marşı…/”Mustafa Kemal’i gördüm düşümde,
sabaha diyordu…/ Eylül’de İzmir’in dağlarında çiçekler açtı…/Ordular Büyük Zafere ulaştı.
Büyük zaferin ardından Büyük Millet Meclisi’nin 19 Eylül 1921’de Başkomutan Mustafa Kemal’e
Mareşal rütbesi ve Gazi unvanı vermesi, O’na milletçe duyulan güvenin ve şükranın anlamlı bir ifadesi
olmuştur.
“Askeri deha-Yaradılıştan Komutan” diyen, Batılı bir yazar şöyle demekte : “Mustafa Kemal’in meslek
hayatının başlangıcına askerlik hakimdi ve, hiç kuşkusuz kendisi askeri deha sahibi idi. Askeri dehası, en
iyi olarak şu beş nitelikte tanımlanabilir: 1-Kişisel cesaret,2-Başkalarının hareketini seziş yeteneği,3-
Sabır,kendi hareketlerinin en etkili olabileceği uygun zamanı kavrayışı,4-Kendi amacını açığa vurmadan
başka yönlerden inandırıcı olma yeteneği,5- Hasım kuvvetlerin nispi gücünü objektif bir görüşle ve doğru
olarak değerlendirme kabiliyeti (gerçekçilik)…Kemal,,kuvvetli inançlı,kesin kararlı ve kararsızlığa
tahammülsüz bir liderdi…”(Em.Korgeneral C.Enginyurt-100.Yıl Atatürk Konferansları.s-43)
Bir batılı yazar Frank Knight şöyle demekte:” Çanakkale Harekâtında her iki tarafta hatalar yapmakta
idi.Fakat, hata yapmayan bir tek adam vardı: Yarbay Mustafa Kemal.”
Savaşı ve tüm savaş prensiplerini en derin ve kapsamlı bir şekilde kavramış olan Mustafa Kemal,
“Savaş,zaruri ve hayati olmalıdır… Millet hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça; savaş bir cinayettir” diyerek
büyük meydan savaşlarında zafer kazanmış bir komutan ve ardından,”Yurtta sulh,dünya sulh” diyerek,
dünya barışını sağlamak için çağrı yaparak ilk adımı atan tek büyük devlet adamı olduğunu göstermiştir.
Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermek için, Norveç’in başkenti Oslo’da bulunan
Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı’na, 12 Ocak 1934 tarihli üç sayfadan oluşan Fransızca olarak yazılmış
bir mektup göndermiştir. Venizelos’un Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı’na gönderdiği bu mektubunun
Türkçe tercümesi şöyledir:
Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermek için, Norveç’in başkenti Oslo’da bulunan
Nobel Ödülü Komitesi Başkanlığı’na, 12 Ocak 1934 tarihli üç sayfadan oluşan Fransızca olarak yazılmış
bir mektup göndermiştir ve şu ifadelere yer vermiştir:
“Bay Başkan
…Mustafa Kemal Paşa’nın muhasımlarına karşı yaptığı milli harekâtın galibiyetle sonuçlanmasını
müteakip 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, bu istikrarsız duruma son verdi.
Bir milletin hayatında bu kadar kısa bir süre içinde böylesine köklü bir değişme nadir vuku bulmuştur.
…Büyük devrimci Mustafa Kemal Paşa’nın başlattığı hızla, mutlakıyetçi sultanlar rejimi yıkılmış ve
gerçekten laik bir devlet kurulmuştur. Millet tümüyle çağdaş uygarlıkların önünde yer almak için şevk ile
ilerleme yolunda bir atılım yapmıştır.
Barışı takviye hareketi yeni ve seçkin Türk devletine bugünkü görüntüsünü veren tüm iç reform
hareketleriyle birlikte yürümüştür.

Türkiye yabancı unsurlarla meskûn vilâyetlerini terk etmek hususunda tereddüt etmemiş ve
antlaşmalarda belirtildiği üzere kendi milli sınırları ile samimi şekilde iktifa ederek Yakın Doğu’da barışın
gerçek bir savunucusu olmuştur.
Kanlı mücadeleler nedeni ile uzun yıllar Türkiye ile düşman durumunda kalan biz Yunanlılar, Osmanlı
İmparatorluğu’nun yerini alan bu ülkede vuku bulan bu köklü değişikliğin etkilerini duyan ilk kimseler
olduk. Anadolu faciasının hemen akabinde kendini yenileyen Türkiye’ye bir anlaşma fırsatı görerek
elimizi uzattık. O, bu uzanan eli samimiyetle kabul etti.
Ciddi anlaşmazlıklarla ayrılmış olan milletlerle samimi bir barış örneği veren bu yakınlaşmadan sadece,
iki ülke için olduğu kadar Yakın Doğu barışı için de yararlı sonuçlar doğmuştur.
Barışın medyun olduğu bu kıymetli katkının sahibi kişi Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.
Bu nedenle 1930 yılında Yunan Hükümet Başkanı sıfatı ile ben Türk-Yunan Paktı’nın imzası ile Yakın
Doğu’da barışa doğru yeni bir devir başlarken, Mustafa Kemal Paşa’yı Yüksek Nobel Barış Ödülü için
aday göstermekle şeref kazanırım.İhtiramatı faikamın kabulünü rica ederim,Bay Başkan.”E.K. Venizelos.
Doğumunun 100.yılında UNESCU kararı, bu tarihi gerçeği vurgulamıştır:”
“Uluslar arası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişilerin gelecek kuşaklar için örnek
olacakları inancı ile,Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün anılacağını ifade
ederek, olağanüstü devrimci, sömürgecilik ve emperyalizme karşı mücadele eden,dünya ulusları
arasında barışın öncülüğünü yapmış,tüm yaşamı boyunca insanlar arasında renk, din, ırk ayrımı
gözetmemiş,insan haklarına saygılı Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran devlet adamı” olarak duyurmuştur.
Dünya çapında hayranları vardı. Viyanalı öğretmen L.König ,Mustafa Kemal’e marş yazarak,besteleyip
gönderdi:
“Mustafa Kemal Paşa/Çarptı şiddetle/Dağıttı düşman sürülerini/O’nu Tanrı göndermişti/Savaşı kazanmak
için/Güzel yurduna barış getirmek için/Acılar döndü sonsuz sevince/Durmayın, hemen bir defne çelengi
sarın/O yüce insanın başına/Gür seslerle bağırın/Gönülden sevinçlerle/Tanrı’nın O’na sonsuz
mutluluklar vermesini dileyin.”
Yunan yazar “Onbinlerin Dönüşü”eserinde Atatürk için şunları ifade etmiş: “…İnsan şunu düşünmekten
kendini alamıyor: Sanki yeni bir kuvvet,Türk Ordusunu diriltmiş;onun yiğitliğini ateşlemiş.Sanki bir
adam,onlara Büyük Zaferin mukadder olduğunu aşılamıştır…”
Doğuştan komutan ruhlu Atatürk’ün gurur kaynağı ve güvencesi ,Türk Milleti ve Ordusudur:
“…Her safhasıyla düşünülmüş,hazırlanmış,yönetilmiş ve zafere ulaştırışmış olan 30 Ağustos
Başkomutan Meydan Muharebesi,Türk Ordusunun,Türk Subayları ve komuta heyetinin yüksek gücünü
ve kahramanlığını tarihte bir daha tespit eden çok büyük bir eserdir.Bu eser,Türk Milletinin özgürlük ve
bağımsızlık düşüncesinin ölmez bir anıtıdır. Bu eseri yaratan bir milletin çocuğu,bir ordunun
Başkomutanı olduğum için, ilelebet mesut ve bahtiyarım.”
“…Gün geçtikçe daha çok genişleyen ve mükemmelleşen askerî kurumlara lazım olan fenni beyinler
yetiştirilmesi için de hazırlık yapılmalı, harp sanayi tesisatımızı, daha ziyade gelişmesi ve genişletilmesi
için tedbirlere devam edilmeli ve endüstrileşme mesaimizde ordu ihtiyacı ayrıca göz önünde
tutulmalıdır…”
“İlham ve kuvvet kaynağım milletin kendisidir,/ Vatan, hiçbir kayıt ve şart altında ayrılık kabul etmez bir
bütündür/Tek tutkum yurdumdur” diyerek,yüreğinde millet ve vatan sevgisi ile “Benim karakterim” dediği ,
“ Ya istiklâl, ya ölüm” parolası ile ordulara komuta eden Atatürk’ün kazandığı büyük zaferleri, eşsiz
devrimleri ve kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ,ölmez bir anıt olarak sonsuza dek yükselerek ,ülkemizi ve
dünyayı aydınlatacaktır.

YAHYA AKSOY