Böyle PAHALILIK GÖRÜLMEDİ

GÖRÜLMEMİŞ ANORMAL PAHALILIK-
Nevzat AKSOY
      Değerli okuyucularımız
Yüzeysel olarak
 belki Türkiyemiz sözle, ve inandırıcılığı olmayan
verilerle güçlü bir konumda gösterilme-
ye çalışılsada, maalesef bugün yaşanan bu
anormal, ve  ağır ekonomik tablo  son yıllarda  görülmedi, ve
bu milleti zorlamadı, ve tüten ocakları söndür-
medi.
Cumhuriyet tarihinde kısa vadede görül-memiş kat kat, yüksek enflasyon, ve pahalılık sarmalında iki yakası bir araya gelmeyen bir
Türkiye’de geçim kaygısı ve savaşı veren bir
insanlık dramını yaşıyoruz.
Yabana atılamaya-
cak, hayati bir önem arrz ettiği için, bu anor-
mal ağır yükün milletin omuzlarından ne paha-
sına olursa olsun kaldırılması için bir seferber-
liğe başlanmalıdır.
        Bir ülkede yönetmeye talip olmak, adil ve
adeletli olmak, insan hak ve özgürlüklerine
saygılı, dengeli ve elverişsiz piyasa şartlarında
milletine en iyi hayatı sunabilme çabası, ve  gayreti en bariz bir şekilde icra edilmesi gere-
kir.Amma ve lakin bugün bu anlayış sanki yok
edilmiş, halkı ve milletinin maruz kaldığı ağır
ekonomik sıkıntıları görmeyen ve geçinemiyo-
rum çığlık ve söylemlere sanki kulaklarına pa-
muk tıkayan bir yönetimin alakasızlığı ve vur-
dumduymazlığına üzülerek  şahit oluyoruz.
Yoksullaşan Türkiye’de, çalışanların yarısından fazlası asgari ücret alıyor.
Türkiye’nin, AKP’nin başkanlık sistemiyle birlikte girdiği ekonomik düzende hızlanan iki sorun var: İşsizlik ve yoksulluk. Çalışanların yüzde 55’i asgari ücret alıyor.
         Türkiye’de yaşanan bu ve benzer gelişmeler, özellikle son beş yılda yoksulluğu çok çarpıcı boyutlara taşıdı. Küresel Covid-19 salgını ise bu durumu daha da görünür hale getirdi. TÜİK’in resmi verilerine göre bile, Türkiye’deki yoksul sayısı 2016 yılından 2020 yılına 16 milyon 328 bin kişiden 17 milyon 921 bin kişiye yükseldi. Yoksulluk oranı da yüzde 21.2’den yüzde 21.9’a ulaştı. Türkiye’nin her zaman adaletsiz ve bozuk olan gelir dağılımı da geçen bu dönemde daha da sorunlu hale geldi Gelir dağılımını gösteren ve sıfıra yaklaştıkça iyileşmeyi ifade eden  katsayısı, 2016’dan 2020’ye daha da kötüleşerek 0.404’ten 0.410’a çıktı .Yine gelirden en çok ve en az pay alan yüzde 10’luk gruplar arasındaki gelir farkı ise 15 kata ulaştı. 2016 yılında 13.6 kat olan gelir farkı, 2020 yılında 14.6 kata yükseldi.. .
         İşsizlik ve enflasyon oranlarının toplamından oluşan sefalet endeksi, son açıklanan verilere göre yüzde 47’yi geçerek AKP’nin iktidara geldiği ve 2001 krizinin etkilerinin hissedildiği 2002 yılındaki seviyeyi aştı.
Türkiye sokaklarında her geçen gün daha fazla dile getirilen yoksulluk, resmi verilere de yansıyor. Son açıklanan işsizlik ve enflasyon rakamlarına göre; ülkede uygulanan ekonomi politikaları işsizliği aşağı çekmede etkili olmazken, Aralık ayındaki yüksek enflasyon artışıyla birlikte sefalet endeksi büyük bir sıçrama yaptı.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı son verilere göre, işsizlik oranı kasım ayında yüzde 11,2 ile bir önceki aya göre değişim göstermezken çift haneli rakamlarda kalmayı sürdürdü.
Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 22,3 olurken; son dört hafta içinde işsiz olup iş aramak için başvuruda bulunmayanların dahil edildiği geniş tanımlı işsizlik oranı (atıl iş gücü) yüzde 22,1’i buldu.
        Yoksulluk ve işsizlik makasının bir türlü
kapanmaması, ve bu son bir iki yılda katlanan
devasa enflayon ve hayat pahalılığı, insan u-
mudu, ve yaşamı üzerinde olumsuz tahribatla-
r yaratmaktadır..Bu tahribat ve güven ve
umutsuzluk karabulutlarını bitirmek, ve insana
hak ettiği insanca yaşama hakkı  ve kolaylığı
sağlamak için hükümetin bir an önce ha-
rekete geçip, ne pahasına olursa olsun bu mil-
letin beline yüklenmiş ağır yükü hafifletmek en
büyük gayesi olmalıdır.
İnsanı yaşat ki devlet de
yaşasın felsefesini bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyoruz.
Bu gün maalesef milletimiz bu ağır pahalılık karşısında direnecek gücü ve
gayreti kalmamıştır.
Güçlü devlet, güçlü bir mil-
letin gücüyle paralellik gösterir.Bu millete hak
ettiği  insanca yaşama ferahlığını yaşatmak için, acilen hükümeti işbaşına davet ediyoruz.
 Her
şey ertelenebilir, fakat insan hayatı ertelene-
meyen bir davadır.
Hükümetimizin bu davaya
sahip çıkıp, ülkemizdeki  bu anormal hayat pa-
halılığını normale çekmesi kazanacağı en bü-
yük sevap olacaktır.
Saygı ve sevgilerimle.