ANADOLU’DA YARDIMLAŞMA KÜLTÜRÜ -İMECE

ANADOLU’DA YARDIMLAŞMA KÜLTÜRÜ -İMECE

YAHYA AKSOY

“Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir.” ATATÜRK
“Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen/Öyle mazlum yolda kalsa, hem dem ol sen/Mahşer günü dergâhına mahrem ol sen//Ben-sen diyen
kimselerden geçtim işte./Garip, fakir, yetimleri Resûl sordu/Hem o gece Miraç’a çıkıp didar gördü/Geri inip garip, yetim izleyip yürüdü/Gariplerin
izini izleyip indim işte…” 1
“Biz kimseye kin tutmayız/Kamu âlem birdir bize,”Yunus Emre
“Bilimin temeli birlik, rızkın önü dirlik.” Kazak atasözü.
“Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargahta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmaya” diyen Karamanoğlu Mehmet Bey’ in, “Kapımız Açıktır
Girene, Lokmamız Helaldir Yiyene” diyen İbrahim Beyin şehridir Karaman. 11’nci yüzyıl sonu 12’nci yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülen Karaman Kalesi; iç içe
üç surdan oluşmaktadır. O söz Karaman’da Karamanoğlu 2.İbrahim Bey tarafından yaptırılan İmaret Camii Külliyesine ait kapıda Arapça olarak yazılı.
Günümüzde devamlı yaşanılan toplumsal, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlar karşısında tüm kadınlarımıza büyük sorumluluklar
düşmektedir. Tüm insanlarımızın güç birliği yaparak dayanışması, sorunlara çözüm yolları üreterek uygulamaya geçirilmesi gerekmekte.
Atatürk’ün dediği gibi,” Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milleti kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu
kadını kadar emek verdim diyemez.” Birlikten kuvvet doğar. İmecenin en güzel örneği karıncalarda, arılarda ve kuşlarda görülmektedir. Bir de
bizim halkımız da ve devletin hizmet anlayışında.
Oğuz Türkleri şairlerinin dörtlük esasına dayanan şiir geleneğinin temsilcisi olarak değerlendirilen Türkmenistan millî şairi Mahtumkulu , birlik ve
dayanışma ile Türkmen boylarının bütün engelleri aşacaklarını söyler, Türkmen gururunun göklere çıkması için ” gönüller, yürekler, başlar bir
olmalıdır” der: “Gönüller yürekler bir olup başlar/Tartsa yığın erir topraklar taşlar/Bir sofrada tayyar kılınsa aşlar/Gösterirler ol ikbali Türkmen’in…”
“Devlet, kendi içinde yaşayanların bütün ihtiyaçlarını karşılamak, onları huzur ve güven içinde ahenkle yaşamaları için vardır.Bunun için gerekli
olan yasal ve kurumsal tüm gerekleri yerine getirmekle görevlidir. İnsanın içinde yaşadığı topluma ve öteki insanlara yararlı olabilmek
düşüncesiyle, olanakları yeterli olmayan insanların bazı ihtiyaçlarını karşılamak amacını güden bir sosyal olay olarak vakıf gerçeği ve vakıflar
kurumu ortaya çıkmaktadır.” 2
Anadolu tarihinin oluşmasında derin izler bırakan uygarlıklar ve günümüze uzanan gelenekler toplumların yüksek bir dayanışma içerisinde
olduklarını göstermektedir. Köklü ve zengin Türk halk kültürümüzün temel felsefesinde hoşgörü, sevgi, yardımlaşma vardır.Yesevi, Yunus,
Mevlâna, H.Bektaş Veli, Karacaoğlan , Âşık Veysel ve daha nice yazar, düşünür, şair, ozan ve sanatkârın söz ve uygulamalarında görülür. İnsan
emeğiyle yapılan kral yolu, inanç yolu ve ipek yolu dokusu ve onun çevresini donatan tarihi eserler, taş oymalara işlenen halk oyunları, çalgılar,
yurtlar, mutfak, tarım araç ve gereçleri insanlık tarihinin ortak kültür mirası olarak değerlendirilmekte.
Kültürün temelini oluşturan gelenek ve göreneklerimiz içinde çok anlamlı ve önemli bir yer tutan imece el ve gönül birliğidir. Büyük bir ihtiyaçtan
doğmuştur.”Bir elin nesi var iki elin sesi var, birlikten kuvvet doğar” söyleminde anlatılan karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma ile birlikte iş görme
anlayışı yıllardır Anadolu’muzda hakim olmuştur.
Kırsal kesimde yaşayan halkımızın temel uğraşıları arasında yer alan toprağı işlemek, mevsiminde hasadı toplamak ve yerlerine koymak, yazlık
ve kışlık hazırlıkları yapmak gibi çok yönlü ve çeşitli olan işleri tek başına yada iki kişi ile yapmak zordu. Birden çok işte birden çok kişinin
yardımlaşarak, koordineli bir şekilde çalışması gerekmekteydi. Halkın sosyal ve kültürel yaşamı değişen hayat koşullarına göre değişen iş ve
çalışma yöntemlerini ortaya çıkarmakta.”Komşu komşuya muhtaçtı” ve bir araya gelerek sırayla herkesin işini yapmak gerekiyordu. hayatı
kolaylaştırmak zamanı ve işleri mevsim şartları kötüleşmeden tamamlamak için imece bir zorunluluktu. Halkımızın kendine özgü bir yöntemle
bulduğu bu uygulama dünyada pek görülmemekte. Türk halkına özgü bir gelenek olan imece kırsal kesimde yaşamanın getirdiği bir sistemdir.
XIII.yüzyılda Anadolu’nun sosyal, kültürel ve iktisadî hayatı ile Ahilik konusunu inceleyen İbn Batuta , ahi tekkelerine ve sofralarına konuk olmuş
ve gördüğü yardımlaşmaları kaleme almıştır.” İnsanlar birlikte üretiyorlar, güzel yemeklerini birlikte sofralarda paylaşıyorlar, zoru başarıyorlar,
kardeşlik içersinde yaşıyorlar” diye anlatmakta. Aynı anlatımı Evliya Çelebi ve Prof. Dr.Neşet Çağatay’ın eserlerinde de görmekteyiz.
Darendeli ünlü Âşık H. İbrahim Güleç’in” Gençlik Yılı” yarışmasında ödül alan “OĞUL” şiirinde ifade ettiği gibi ;” Bayramda seyranda(depremde
felakette) bu Anayurtta/İnsan birbirine sarıl oğul/ Barışıp birleşir sevinçte dertte/ Taş taşın üstüne örülür Oğul/ Senlik benlik birbirini taşlarsa/Yeni
bir onarım yurttan başlarsa/Azimli çalışmak fertten başlarsa/Yerdeki madenler yarılır oğul/…Sanayi dalında olursa yarış/O ülkede başlar büyük
bir barış/Herkes bir araya koysa beş kuruş/Yüzlerce fabrika kurulur oğul/…Kıyamet kopsa da
XIII.yüzyılda Anadolu’yu gezen ünlü seyyah İbni Batuda , ahi tekkelerine ve sofralarına konuk olmuş ve gördüğü yardımlaşmaları kaleme
almıştır. “İnsanlar birlikte üretiyorlar, güzel yemeklerini birlikte sofralarda paylaşıyorlar, zoru başarıyorlar,kardeşlik içersinde yaşıyorlar ” diye
anlatmakta.Aynı anlatımı Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nde görmekteyiz.
“Devletin gücüne güvenilince/Yaşamak güzeldir bunu bilince/…Biriz beraberiz köyde ve kentte/Saymakla bitmez bunlar elbette…” diyen Âşık
Beyanî’nin ifade ettiği gibi, deprem kuşağında bulunan Türkiye’de, devletimize ve halkımıza büyük görevler ve sorumluluklar düşmektedir. Bu
deprem gerçeğine ve diğer felaketlere karşı bilim ve teknoloji alanında ortak aklı kullanarak, acıları dindirmek mümkündür.
Kökeni Selçuklu Hanedanına kadar uzanan ‘Sadaka Taşı’, özellikle camilerde ve meydanlarda üzerinde para koyabilecek bir oyuğu bulunan ve
ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmak amacıyla paranın bırakıldığı yerlerdi.
“Bir elin verdiğini diğer el bilmeyecek” sözünün vücut bulmuş hali olan Sadaka Taşları Osmanlı Devletinde mahalle kültürü ve dayanışma
ruhunun da güzel bir örneğidir. Yardımın yapıldığının bilinmemesi için güzndüz Sadaka Taşına bırakılan paralar hava karardıktan sonra ihtiyaç
sahipleri tarafından ziyaret edilir ve ihtiyaç sahibi içinden sadece ihtiyacını alarak aslında o da kendisinden sonra gelecek olan bir ihtiyaçlı ile
dayanışma sağlardı. Sadaka Taşları yardımlaşmanın, onurlu ve haysiyetli davranışın adıdır. 17. Yüzyılda İstanbul’u anlatan bir Fransız gezginin
anlatımlarından sadaka taşının üzerinde bulunan paraların bir ihtiyaçlı gelene kadar tam bir hafta boyunca yerinde kaldığını anlıyoruz.
İhtiyaçgâh (Türkmenistan-Aşgabat), Hayrat deliği (Konya), Hacet taşı (Kayseri), Zekat Kuyusu (Hasankeyf-Batman), Sadaka Oyuğu, Fıkara Taşı
(Üsküdar) ve ihsan Kapısı gibi isimlerle de bilinirler. Bulgaristan, Bosna-Hersek, Makedonya, Tunus ve Cezayir gibi Osmanlı’nın egemen olduğu
farklı coğrafyalarda izleri vardır.Sadaka Taşları günümüze “bağış kutusu” olarak ilham olmuştur. 3

İstanbul’da: Üsküdar Doğancılar Cami , Karacaahmet Cami , Süleymaniye Cami, Yeni Cami ya da Valide Sultan Camii, Eüpsultan Meydanında,
Ankara’da Hacı Bayram Veli Cami, Altındağ Yeşil Ahi Cami, Kayseri Ulu Cami, Yozgat Çapanoğlu Camii gibi yurdun dört bir yanında sadaka
taşlarına rastlamak mümkündür.
Milletimizin ve Kahraman ordumuzun uzaydaki gözleri olarak görülen, Türkiye’nin metre altı çözünürlüğe sahip yerli ve milli ilk gözlem uydusu
İMECE, 15 Nisan’da ABD’nin California eyaletinde bulunan Vandenberg Uzay Kuvvetleri Üssü’nden başarıyla uzaya fırlatıldı. Türk Milleti’nin
birlikte ve dayanışma içinde bir işi başarmasının simgesi olması açısından adına İMECE denildi. İmece yardımlaşma kültürü kadim bir Türk
geleneği olarak Anadolu topraklarından uzaya yükseldi. Bizlerde gururla yükselişini izledik.Umut ediyorum ki bu kültür uzaydan tüm dünyaya
yayılsın ve insanlığa örnek olsun.Dostluk ve barış getirsin. Yardımlaşma kültürünün dünyada gelişmesi insanlığa huzur ve mutluluk
sağlayacaktır…

yahyaaksoy@butundunya.com.tr
———————————————————————
1-Ahmed-i Yesevi- Divan-ı Hikmet,s.55
2-Prof. Tuncer Baykara, Türk Kültür Tarihi,s.182
3-(Kaynak: Sevim, Nidayi. Medeniyetimizde Toplumsal Dayanışma ve Sadaka Taşları, Kitapdostu, İst. 2010, s.83-114)