HAKKIN AYNASI

HAKKIN AYNASI-
     Nevzat AKSOY
                                                          Değerli okuyucularımız
Beşer olarak imtihanınız devam ettiği gibi, son yıllarda  depremler, seller, yangınlar, musibet ve belalar hiç eksik olmadı.Yüce hakkın takdiriyle zuhur eden gelişmeler, insanlığın Allah nazarında kendini sorgulaması, yüce İslam dininin emir ve yasaklarına uyma ve gereklerini yerine getirme, için bir uyarı, gaflet ve zararda olan bir insanlığa kurtuluşa bir davettir.
Her ne kadar da haktan gelen musibet ve belalar, insanlığa acı, ölüm, yıkım, gözyaşı yaşatsa da yüce mevlamızın rahmeti her zaman gazabından daha büyüktür.
İnsanlığa kaldıramayacağı yükü vermez.İnsanlığı hak ve doğrulukla buluşturmak için tefekküre teşvik eder.Her musibette iki yön vardır. Biri, insanın işlediği suçlardan dolayı gördüğü ceza manasına gelir; diğeri, Allah’ın merhametinin tecellisine bakar.
İnsana bakan yönüyle her musibet ilahî adaletin bir yansımasıdır. Bir ihkak-ı haktır, bir cezadır ve dolayısıyla da bir kefarettir.Allah’ın rahmetine bakan yönüyle her musibet, bir ilahî lütuftur, bir iltifattır, bir korumadır, bir inayet cilvesidir. Çünkü büyük suçların büyük merkezlerde, ağır ceza mahkemelerinde görülmesi, küçük suçların küçük yerlerde, ilçelerde, nahiyelerde olması bir hukukî kural gibidir. Bu kaideye binaen, musibetler müminler için küçük bir yer olan dünyada olması, ahiretteki ağır ceza yeri olan büyük mahkemeye bırakılmaması, Allah’ın bu kulları için bir lütfüdür, hafif bir ceza ile onları kurtarma operasyonudur.
İnsanlığa Allah nazarındaki değerini yükseltmek, dünya sevdasından uyanmaya, hakla yüzleşmenin sınavını yaşıyoruz.Bu sınava dünyalıkları elimizin tersiyle itip, Allah nazarındaki değerimizi artırmak için sizleri yaşanmış bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.
1960’ larda Hindistan’da büyük bir ekonomik kriz yaşanır. Temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hiç görülmemiş bir şekilde artar. Eşyalardaki pahalılık artık halkın dayanamayacağı bir duruma gelir. Halk büyük âlimlerden olan Muhammed Yusuf Kandehlevî’nin yanına gelip bu durumu şikayet ederek pahalılıktan ve fiyat artışından yakınırlar. Ondan bu duruma karşı ne yapmaları gerektiğini sorarlar.
Kandehlevî onlara şu önemli nasihati yapar ve derki:
“ insanlar ve eşyalar Allah katında iki elin iki terazisinin kefesi gibidir. Eğer Allah katında insanın değeri artarsa eşyanın değeri düşer ve fiyatlar ucuzlar ama eğer Allah katında insanın değeri düşerse eşyanın değeri artar ve fiyatlar yükselip pahalılık olur siz Allah katındaki değerinizi yükseltmeye bakın ki böylece insanın değeri yükselsin ve eşyanın değeri de azalıp fiyatlarda düşsün.” Sonra Halka dönüp şu ayeti bu söylediğine delil olarak okur:
“Eğer O şehirlerin halkı, hakkıyla iman edip takva sahibi olsalardı muhakkak onlar üzerine gökten ve yerden nice bereket kapıları açardık”
Araf/96