ATATÜRK …..

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran ve Türk Devrimi’ni gerçekleştirmiş bulunan tek bir lider vardır. O’nun bütünleyici düşünceleri ise açık ve nettir. Bu nedenle ulu önderi parçalara bölerek akıl dışı düşünüler üretmek anlaşılmaz bir şeydir. Dahası, “ Beni anlayın, yeter,” demesine karşın, “Seni anlamadık, anlamıyoruz,” demektir. Krallık, hanedan düzeni ve derebeyliğe karşı çıkan kapitalist uygarlık düzeni ile, yine kapitalizme karşı olan tepkilerin ürünü Marksist ve sosyalist tasarımlar Türk Devriminin ayrıcalığını göstermektedir. “Adımızı koyalım, kapitalist miyiz, sosyalist miyiz, Bolşevik miyiz,” diye soranlara Mustafa Kemal: “ Efendiler, değişimlerin durgun ve değişmez kuralları olmaz, onun için biz benzememekle ve benzetmemekle övünmeliyiz, kendimiz olmalıyız,” demişti. 21.yy koşullarının gerektirdiği bir biçimde yapılacak olan analizlerle devrimin tamamlanması gerekirken kısır değerlendirmelerin gölgesinde, adeta patinaj yapıyor olmak hüzün vericidir. Elbette, bu hüznün derinliklerinde yatan karşı devrimcilerin gelişip-serpilmesine olanak sağlayan koşulları göz ardı edemeyiz…

Düşünce özgürlüğünün uzantısı olarak demokrasilerde tartışılabilir olmayan hiçbir şey yoktur. M. Kemal Atatürk: “Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış ilke bırakmıyorum, benim manevi mirasım, ilim ve akıldır,” dediğine göre, o’nun tasarımları da tartışılamaz değildir elbette. Değişimin durgun ve değişmez kuralları olmadığını vurgulayan bir liderin çağdaşlaşmaya açık olan tasarımları tartışılırken sorun yaratan şey, o’nu anlamama ve bilinçli bir biçimde aşındırma yapmadır.Atatürk’ün çağdaşlaşma tasarımını farklı kavramlarla dillendiren pek çok yerli ve yabancı düşünür vardır. Kim, hangi vurguyla ulu önderi tanımlarsa tanımlasın, kurumlarının yanında, gelişme ve çağdaşlaşmaya ilişkin görüşleri benimsenmişse eğer sorun yoktur. O’nun dinamik ilkelerinin anlaşılmasıdır esas olan.
Atatürk Devrimi aydınlanma hareketidir. Modeli ve esin kaynağı 18.yy da Avrupa’da başlatılmış olan aydınlanmadır. Aydınlanmanın gerisinde bilindiği gibi hümanizm hareketiyle Rönesans vardır. Hümanizm zihnin sınırsız özgürlüğüdür. Bu özgürlüğe kavuşan zihin, taklit ve kopyacılıktan uzak durur.