***DIŞİŞLERİ BAKANI’NA AB ÜYELİĞİNE KISACA DEĞİNMESİNE SERT TEPKİ
***“MİLLÎ YARGI KRİTERLERİ’Nİ Mİ YOKSA ‘KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ’Nİ Mİ
HEDEFLİYORSUNUZ?”
***VİZE SERBESİTİSİ İÇİN GEREKLİ YASALAR NEDEN MECLİSE GETİRİLMİYOR?
CHP Eskişehir Milletvekili Dr. Jale Nur Süllü, Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmelerinde; " Sayın
Bakan, konuşmanızda ve sunuş kitapçığınızda yer alan ‘millî yargı’dan sonra karşılaştığımız, yeni
yarattığınız bir terminoloji olan ‘millî dış politikamız’ tanımlamasıyla AB görüşmelerinde
hedefleriniz nelerdir? AB'ye katılım sürecinde ‘millî yargı kriterleri’ni mi yoksa ‘Kopenhag Siyasi
Kriterleri’ni mi hedefliyorsunuz?" diye konuştu.
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Dışişleri Bakanlığı ve Avrupa Birliği Başkanlığı 2024 yılı bütçe
teklifi görüşüldü. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a sorular da yönelten CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur
Süllü şunları kaydetti:
“MİLLÎ YARGI KRİTERLERİ’Nİ Mİ YOKSA ‘KOPENHAG SİYASİ KRİTERLERİ’Nİ Mİ HEDEFLİYORSUNUZ?”
“Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar ve hukuksal süreçler göz önünde bulundurulduğunda
toplumun Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecinden beklentisinin birkaç cümleden daha fazla
olduğu kesindir. İktisadi Kalkınma Vakfının yaptığı “Kamuoyunda Avrupa Birliği Desteği ve Avrupa
Algısı 2023 Araştırması” sonuçlarına göre toplumda AB üyeliğine destek oranı yüzde 66'dır, desteğin
sebepleri sorulduğunda ise yüzde 69,1'le ülkemizin refah ve ekonomik gelişmişlik düzeyinin artması
ilk sırayı alırken, yüzde 47,1'le ülkemizde demokrasi ve insan haklarının gelişmesi ikinci sırada yer
almaktadır. Şimdi size sormak istiyorum: Konuşmanızda ve sunuş kitapçığınızda yer alan ‘millî
yargı’dan sonra karşılaştığımız yeni yarattığınız bir terminoloji olan ‘millî dış politikamız’
tanımlamasıyla AB görüşmelerinde hedefleriniz nelerdir? AB'ye katılım sürecinde ‘millî yargı
kriterleri’ni mi yoksa ‘Kopenhag Siyasi Kriterleri’ni mi hedefliyorsunuz?”
“ALTI YILDA GERİLEME GRAFİĞİ YÜKSELDİ”
“Sunuşunuzda ayrıca Türkiye, AB üyeliği hedefine bağlılığınızı sürdürdüğünüzü söylüyorsunuz ancak
AB Komisyonu Türkiye Raporu'nda sürekli gerilemeden söz ediliyor. Bakın, bununla ilgili elimde bir
istatistik var: 2010 yılı ile 2013 yılları arasında gerilemeden hiç söz edilmezken son altı yılda gerileme
grafiği sürekli olarak yükselmiştir AB raporlarında. 1963 yılında Ankara Anlaşması'yla başlayan ve
katılım süreçlerinde dönüm noktası olan Helsinki Zirvesi'nde Türkiye'nin adaylığı resmen onaylanmış
ve diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı açık ve kesin bir dille ifade edilmişti.”
“DIŞ POLİTİKANIN İÇ SİYASETE ARAÇSALLAŞTIRMASIYLA EN BÜYÜK DARBEYİ AB İLİŞKİLERİ ALDI”
“2002 yılında iktidara gelen AKP'nin AB üyeliği konusunda son derece pozitif bir gündemi devraldığı
asla unutulmamalıdır. Demokratikleşme adımlarının atılması, bağımsız ve özerk kurumların
oluşturulmasıyla AB kurumları ve üye ülkelerin ülkemize dönük bakış açısı da son derece olumlu
olmuş ve 2005'te resmen katılım müzakerelerine başlandığı süreçte ticaretimizin yüzde 50'den fazlası
AB üyesi ülkelerle yapılırken Türkiye'de yatırımların yüzde 75'i de AB üyesi ülkelerden gelmiş ve millî
gelirimiz katlanmıştı. 2005'ten sonra ise AKP'nin bekasını sürdürmek için dış politikayı iç siyasette
araçsallaştırmasıyla en büyük darbeyi AB ilişkileri almıştır.”

“YATIRIMCILAR BİR BİR ÜLKEDEN UZAKLAŞIYOR”
“Siyasi iktidarın demokratikleşme adımlarını, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü ve uygulamaya
yönelik reformları bir kenara bırakması, güçler ayrılığını rafa kaldırması, demokratik ve bağımsız
kurumsal yapıları tahrip etmesiyle kısacası üyelik müzakerelerinin Kopenhag -siyasi- Kriterleri'nden
uzaklaşmasıyla süreç sekteye uğratılmış ve son altı yıldır ise tamamen tıkanmıştır. Dolayısıyla
yatırımcılar bir bir ülkeden uzaklaşıyor; ifade özgürlüğü, güvenlik hakkı, adil yargılanma hakkı ihlalleri
başta olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine en çok başvuru yapan ülkeler ülkelerden biri
hâline geldik. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal eden, AİHM kararlarını yok sayan, Avrupa
Konseyinin tekrar denetim sürecine alınan hatta ihraç tartışmalarının gündeme alındığı günleri
yaşıyoruz.”
“YARGI KRİZİYLE BU İKTİDARIN GERÇEKTEN BİR AB NİYETİNİN OLMADIĞINI GÖRÜYORUZ”
“İlerleme için tamamlamamız gereken 35 fasıldan 2016'dan itibaren tek bir fasıl dahi açılmadı çünkü
iktidarın gerçekten AB hedefine yönelik bir siyasi iradesi olduğunu göremiyoruz. Denge ve
denetlemenin olmadığı, kurumların görevlerini yapmasının engellendiği, Yargıtay aracılığıyla yaratılan
son yargı kriziyle bu iktidarın gerçekten bir AB niyeti olmadığını görüyoruz.”
“VİZE SERBESTİSİ KONUSUNDA İNİSİYATİF ALMANIZI BEKLİYORUZ”
“18 Mart 2016 göç mutabakatıyla düzensiz göçü, Suriyelilerin tüm ekonomik ve toplumsal
maliyetlerini yüklenip bu anlaşmanın bir ön koşulu olan vize serbestisinde somut bir kazanım elde
edilemedi ve vatandaşlarımız konsolosluk kapılarında vize çilesi çekiyor. Bakanlığınıza yönelttiğim
soru önergesinde sormuştum, neden yedi yıldır bu siyasi kriterler tamamlanmıyor diye.
Cumhurbaşkanlığının bu konuda hazırlık yaptığını belirtmişsiniz yanıtınızda. Biz sizden –
Cumhurbaşkanlığına yakınlığınızı bildiğimiz için- bu konuda inisiyatif almanızı bekliyoruz Sayın Bakan.
Gümrük Birliği Anlaşması konusunda da bakın, AB ülkeleri yeşil mutabakat, dijital sektörler, sınırda
karbon vergisi tartışmalarıyla yeni bir ticaret modeline geçerken Gümrük Birliği Anlaşması'nda da
ilerleme kaydedilemedi. AB ilişkilerinin iyi olduğu dönemde çok yatırım almıştık, ne yazık ki şimdi ise
farklı sektörlerden yatırımcılar birer birer ülkeden uzaklaşıyor.”
“VİZE SERBESTİSİ İÇİN MECLİSE YASALAR NEDEN GELMİYOR”
“Kadın hakları konusunda… Bakın, yine Avrupa Konseyi/İstanbul Sözleşmesi'nden tek bir erkeğin
kişisel tercihiyle hukuksuzca çıkıldı, daha bunun hesabı Meclise ve ülkeye verilemedi. Türkiye
raporunda Avrupa Parlamentosunun üyelik müzakereleri için alternatif ve daha gerçekçi bir çerçeve
oluşturulması talebi karşısında, “gerekirse AB ile yolları ayırabiliriz” beyanında bulundu. AB
Komisyonu Genişleme Raporu'nda ise Ukrayna, Moldova, Bosna Hersek için adaylık müzakerelerinin
başlatılması, Gürcistan'a adaylık statüsü tanınırken Türkiye'deki ciddi eksikler tekrar vurgulandı ve şu
anda Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in Türkiye-AB ilişkilerinin geldiği noktayı
değerlendiren raporuna gözler çevrildi. Basına yansıdığına göre Borrell'in ekibiyle müzakereler
sürdürülüyor. Bu konuda da Türkiye'nin tutumu nedir? O konuda da bilgi istiyoruz sizden. Siz
konuşmanızda Meclis’ten destek beklediğinizi belirttiniz ama bu konuda Meclis’e yasalar gelmiyor, o
konuda da inisiyatif almanızı bekliyoruz. Ayrıca AB’den beklenti içinde olduğunuzu sürekli
konuşmanızda yinelediniz. AB’nin de siyasi kriterlerin tamamlanması konusunda beklentileri var
Türkiye'den. Bu konuda da sizden, özellikle Bakan olarak beklentilerimize nasıl yanıt vereceğinizi
merakla bekliyoruz.”