“ANDIMIZI VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ GERİ İSTİYORUZ”

EMİNE HEKİMOĞLU “ANDIMIZI VE İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİ GERİ İSTİYORUZ”
Atatürkçü Düşünce Derneği Arhavi Şube Başkanı Emine Hekimoğlu Andımızın kokutulmaması
ve İstanbul Sözleşmesinin fesih edilmesine yönelik basın açıklaması yaptı.
Haber:Hayati Akbaş
ARHAVİ- Atatürkçü Düşünce Derneği Arhavi Şube Başkanı Emine Hekimoğlu Andımızın
kokutulmaması ve İstanbul Sözleşmesinin fesih edilmesine yönelik basın açıklaması yaptı.
Emine Hekimoğlu tarafından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu
yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz.” diyerek Türk Gençliği ’ne emanet ettiği Cumhuriyetimiz iki yıl
sonra 100. yaşına girecek.
Cumhuriyetimizin bizlere kazandırdığı laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve
özgürlükler, kadın hakları, adil rekabet, fırsat eşitliği, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi değerlerimizi
zayıflatan kararlar ve uygulamalar hepimizi endişeye düşürüyor.
85 yıldır okuduğumuz, okuttuğumuz fakat artık yasaklanan andımızla ilgili duygu ve
düşüncelerimi; geleceğin sahipleri olan yeni nesli tam çeyrek yıldır bilimin ışığında yetiştirmeye adamış
emekli bir öğretmen olarak açıklamak istiyorum.
Her sabah hepimizin coşkuyla okuduğu andımızın ilk sözcüğü “Türk’üm”dür. “Türkiye
Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir.”Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne vatandaşlık
bağıyla bağlı olan herkesin; hangi etnik kökenden, hangi mezhepten gelirse gelsin, Türk Milleti olduğu
bilinciyle yetiştik ve yetiştirdik. Yurdun her köşesinde okuttuğum öğrencilerime laz, türk, kürt, çerkez,
Müslüman, Alevi her ne olursak olalım hepimizin Türk milleti olduğumuzu söyledik ve birbirimizi sevdik,
sevdirdik.
“Doğruyum”, “Çalışkanım” dedik her sabah andımızda. Doğruluktan ayrılmamak, yalan
söylememek dinimizin bile gereği olan bir kavram. Öğrenciyiz tabi ki çalışacağız, çalışkan olacağız,
ilimde ve bilimde yarışacağız.
“İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.”
diyerek; sevginin, saygının okulda, evde, sokakta ve her yerde uymamız gereken bir sosyal kural
olduğunu anlattık hep. Yurdumuzu dünyanın medenî ülkeleri seviyesine çıkarmak, milletimizin refah
içinde olmasını sağlamak için söz vererek çalıştık hep.
“Ey Büyük Atatürk!” diye seslendik her sabah.
Öyle büyük ki Atatürk; ileriyi gören bir dahi, askeri bir deha, vatan ve millet sevgisiyle dolu
sabırlı ve disiplinli bir vatansever, sorunlara karşı çözümcü, sanatsever, ilk öğretmenimiz ve daha nice
özellikleri ile dünyaya yüz yılda bir gelen büyük önder.
“Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim” dedik.
Bizi bağımsızlığa kavuşturan, kendi kendimizi yönetecek idareyi yani Cumhuriyet’i armağan eden
Atatürk’ün “Dünyada her şey için; maddiyat için, maneviyat için, hayat için, başarı için en hakiki
(gerçek) mürşit (yol gösterici) ilimdir, fendir. İlmin ve fennin dışında yol gösterici aramak gaflettir,
cehalettir, sapkınlıktır.”sözleri ile hedefimize nasıl ulaşacağımızı öğretti bizlere.
Tıpkı Atatürk’ün dediği gibi ilmin ve fenin ışığında yürüyüp, tüm Dünyaya adlarını duyuran ve
Almanya’nın en üst düzey devlet madalyası olan Yıldızlı Liyakat Nişanı takdim edilen BionTech’in Türk

kurucuları Prof. Dr. Uğur Şahin ve Dr. Özlem Türeci’nin bilim adına yaptıklarıyla gurur duyuyoruz.
Atatürk’ün gösterdiği bu aydınlık yolda daha nice gurur kaynaklarımız olacak.
Ve “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek andımızı tamamladık her gün.Tüm bu sözlerin hangisi
kötü, hangisi çirkin, hangisi suç?Biz nerde yanlış yaptık? Andımızı geri istiyoruz.
Yine başta söylediğim gibi endişelerimden biri ve en önemlisi de kadına fiziksel, cinsel,
psikolojik, ekonomik şiddet, tecavüz, cinayet; çocuk gelinler, çocuklara cinsel ve fiziksel istismarın
artması.
İstanbul Sözleşmesi; kadına psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla
evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet
olmak üzere kadına yönelik her türlü şiddete karşı koruyucu bir sözleşme idi. Sözleşme çocuklara
 karşı da her türlü şiddeti, çocuk istismarının önlenmesini ve çocuk yaşta evliliği de engelliyordu.
11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca "İstanbul
Sözleşmesi"nden özetle milli ve manevi değerler ile Türk aile yapısına uygun olmadığı gerekçesi ile bir
gecede imzamız geri çekildi.
Türk aile yapımızda kadına verdiğimiz değer 1200’lü yıllara, ilk Türk devletlerine kadar gidiyor.
Moğollarda kurultaylarda alınan kararları, Han ve Hatun birlikte imzalarlardı. Hatta Moğol Hanı Cengiz
Han otağında kurultayda halkına parmağıyla karısını göstererek ”Ben sizin Han’ınızım, işte bu da
benim Hanım” dermiş. Yani kadın erkekle yan yanaydı ve kadın yol gösterici idi.
Mustafa Kemal Atatürk “Büyük Türk kadınını çalışmamızda ortak yapmak, yaşamımızı
onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını bilimsel, ahlaksal, sosyal, ekonomik yaşamda erkeğin
ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur.”demiş ve ne mutlu ki biz kadınlara,
fikirlerde idealize edilen tüm eşitlikler hayata geçirilmiştir. Hatta Avrupa ülkelerindeki kadınların bile
sahip olmadığı haklarla onurlandırmıştır.
Bir kadın, bir anne, bir eğitimci olarak şiddet gören kadınlar adına bu yeni gelişmelerden çok
endişeliyim. Kadın annedir, eştir, abladır, kardeştir, evlattır, kısacası insandır. Tüm insanlar gibi
insanca yaşamalıdır kadınlarımız, çocuklar ve bunun teminatı olan İstanbul Sözleşmesi tekrar
yürürlüğe girmelidir. Unutmayalım ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır!”